4. BÖLÜM

359 24 4
                                    

Yaşanmışlar, yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar. Hayatımız hep bu üç kelime ile geçiyordu. Bazen yaşayacaklarımın bir hiç, yaşadıklarımın bir suç olduğunu düşünüyordum.

Banyoda neredeyse kaynama derecesine gelmiş suyun içerisindeydim. Kollarım küvetin kenarlarından aşağı düşmüş bedenim suda can çekişiyordu. Yaptığım bu şey kendime verdiğim bir ceza mıydı?

Kulaklarıma Beethoven'ın Moonlight Sonatası dolduruyordu. Parmaklarım piyanonun o eşsiz sesi ile birlikte hareket edip kendini ritme kaptırıyordu. Bir anda ses kesildi ve kulaklarımı uğultu sesleri doldurdu.

"Hayır, lütfen Mina."

"Söz veriyorum acıtmayacağım."

Lanet olsun çık kafamın içinden.

"Seni seviyorum."

"Kahretsin! Yeter! Kes! Sus artık, lütfen," sonlara doğru sesim kısılmıştı.

Lanet ediyordum. Arkadaşımın katil olmasına, iki kişinin ölmesine, iki kişinin anne ve babasız kalmasına, en önemlisi bir vicdansız olmama lanet ediyordum.

Bir anda ayağa kalkıp aynaya yöneldim. Banyo dolabının içinden makası aldım ve saçlarımı omuz hizzamda kesmeye başladım. Kesiyordum çünkü gidenin ruhumda büyük bir yeri vardı. Ne kadar eskiden fark etmesemde seviyordum. Fark etmem uzun sürmemişti.

Saçlarıma baktım. Bedenimden ayrılmış, yerde  duruyorlardı. Bornozu alıp üzerime geçirdim. Banyoyu temizlemeden çıkıp yatağın üstüne bıraktığım giysileri giydim.

Ellerime baktım. Katil olan bu ellerle mi yapacaktım?

"Ben iyi bir insanım. Kötüleri öldüren iyi bir seri katil," dedim kendi kendime. 

Kapıdan çıkıp üst kata yöneldim. Düşündüğüm şeyi yapacaktım. Uzun zamandır yapamadığım parmaklarımın özlemle beklediği şeyi...

Pianonun başına geldiğimde hiç düşünmeden oturdum. Ve o harika tınısı olan Moonlight Sonata'yı çalmaya başladım. Her notada kulaklarım trübündeki seyirciler gibi ayağa kalkıyor, her ritimde parmaklarımı alkışlıyorlardı.

Gözlerim çoktan kapanmıştı. Ruhum ise çektiği ızdırabı unutmuş kendini melodi eşliğinde sağa sola sallıyordu.

Bedenimi parmaklarım yönetiyordu. Parmaklarım neredeyse, bedenimde oradaydı.

Parmaklarım durduğunda derin bir nefes alıp verdim. Arkamdan gelen alkış sesi ile arkamı döndüm.

Burak dişlerini görebileceğim bir şekilde gülüyor ve bana doğru geliyordu.

"Harikaydın. Tek kelime ile mükemmel," dedi. Söylediği kelimeler benim de gülümseme sebep olmuştu.

"Teşekkür ederim. Sekiz yaşından beri çalarım. Tuşlara her dokunduğumda içime büyük bir huzur yerleşir," dedim. Pianoya bakarak.

"Senin gibi nazik, iyi kalpli, yetenekli, düşünceli bir insan zor bulunuyor. Senin gibi bir patronum olduğu için çok şanşlıyım," dedi. 

Bana iyi kalpli dedi. Gerçekten bunları mı düşünüyordu? Yoksa cümlenin sonunda dediği gibi 'patronu' olduğum için miydi tüm bu sözler?

SEFİL KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin