Fransa, Lyon

917 162 286
                                    

Rhone nehri...

Huzur bulduğum tek yerdi burası. Elimde minik bir not defteri vardı. Bir şeyler karalamak için yanıma almıştım. Yol arkadaşım gibi bir şeydi. Benimle beraber muhteşem nehri seyrediyordu.

Rhone vadisinin nehre bakan yamacında oturuyordum. Arkamda sırtımı dayadığım upuzun bir meşe ağacı vardı. Etrafın sessizliğini nehrin hızla akan suları ve kuşların serenadı bozuyordu. Fakat hepsinde muhteşem bir ahenk gizliydi. Sanki suyun kayaya her çarpışında kuşlar da gerçek bir orkestra niteliğinde öterek suya eşlik ediyorlardı. Ormanın nadide çiçeklerle dolu kokusunu derin derin içime çektim.

Uzaklarda, çok uzaklarda ahşap bir ev gözüme çarpmıştı. Ağaçların arasında sadece çatısı görünse de evin mütevazi ve huzur dolu bir yer olduğunu buradan bile hissedebiliyordum.

Başımın üstünde bir tıkırtı duyarak daldığım düşüncelerden ayrıldım ve yukarı baktım. Minik bir ağaçkakan ağacı gagalıyordu. Ellerimi ona dokunmak istercesine kuşa doğru uzattım.

Kuş kaçmıştı. Yine yapayalnız kaldım, diyerek iç geçirdim.

Vadiden yavaş adımlarla aşağı inerek suya doğru yaklaştım. Üzerimde ince, uzun bir elbise vardı. Belinde tatlı bir fiyonk ve üzerinde açık mavi noktalar vardı. Kısa kolluydu ve koyu pembe rengindeydi. Özel dikim bir elbiseydi.

Annemin hediyesiydi.

Suya yaklaştığımda elbisenin eteklerini kaldırdım ve babetimin birini ayağımdan çıkardım. Ayak parmağımın ucunu yavaşça suya değirdim. Su buz gibiydi. Tenim suya alıştıktan sonra ayağımı biraz daha derine daldırdım. Sanırım ihtiyacım olan buydu.

Buz gibi bir suda dalarak kaybolmak...

Ayağımı sudan çektikten sonra nehrin gerisine doğru ilerlemeye başladım. Bunu yapmaya cesaretim yoktu sanırım. Evet, onun bize hiçbir şey söylemeden çekip gittiği doğruydu ama bunu yapmamı istemeyeceğinden de emindim.

Çantamı ve not defterimi bıraktığım ağacın önüne geldiğimde telefonum çalıyordu. Telefonumu çıkarıp kim olduğuna bile bakmadan reddet tuşuna bastım.

Sonra gelen mesajları ve aramaları kontrol ettim.

Ah, Jack!

Ondan nefret ediyordum. Beni aramaya cesaret etmesi bile bir mucize olmalıydı. Ona olan nefretimi defalarca belirtmeme rağmen ısrarla peşimde dolanmaya devam ediyordu. Kabul ediyordum.

Jackson oldukça yakışıklı, genç bir erkekti. Gittiğim her yerde kızların başını döndürebilecek bir gülüşe sahipti ancak dengesiz davranıyordu. Onu gerçekten sevdiğim günlerde bu dengesiz hareketleriyle canımı çok yakmıştı. Onun için sadece imkansız olduğumda değerliydim. Sanırım bundan sonra da onun için sadece değerli biri olmamla yetinecekti. Bir kere soğutmuştu kendinden, artık ne yapsa da nafileydi.

Jack'ten gelen mesajları ve aramaları bir çırpıda sildim. Günlerdir telefonuma bakmadığım için endişelenen sadece Jack değildi.

Chris.

Sahip olduğum en iyi arkadaşlardan biriydi. Bana her konuda her zaman desteği olmuştu. Kör bir kıza aşıktı ve ona asla açılamamıştı.

İçten içe yaşadığı bu güçlü aşkına hayranlık duyuyordum. Onun için sürekli resimler çiziyordu ve bir gün bu resimleri göreceğine büyük bir umutla bağlanmıştı. Gittiğimde en çok onun gibi bir dostu kaybedeceğime üzülüyordum sanırım.

Chris'in mesajlarını da hiç okumadan sildim. Gitmeme kimsenin engel olmasını istemiyordum.

Ve Alise...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 21, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ex-AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin