○○○○○○○○○○ NEHİR ○○○○○○○○○○
Sıradan hayatın, sıradan gününün,
anormal saatinde okul yolunu tutmuş sırf sıcak ceplerimdeki ellerim üşümesin diye yol boyunca aynı şarkıyı beş kez dinlemiştim.
Hayat olduğu gibi devam ediyordu. Hafta içi okula giderken gördüğüm beyaz saçlı amca yine işe geç kalmış hızlı adımlara ilerliyor ben ise yeniden aynı şarkıyı altıncı kez dinliyordum.Okula vardığımda müziği kapatıp kulaklığı çıkarttım ve cebime sıkıştırdım. Ağır adımlarla merdiven basamaklarından çıkıp sınıfa girdim, sırama oturdum. Kimisi sohbet ediyor, kimisi arkadaşının saçını yapıyor, kimileri de yarım kalan uykusunu tamamlıyordu. Hoca geldiğinde herkes yerine geçmiş derse başlanmıştı.
Dersin ortasında tıklatılan kapı ile içeri şu ana dek bu okulda görmediğim bir çocuk girdi. Umursamaz tavrı ile hocanın yanına gidip birkaç şey söyledikten sonra sınıfı süzdü. Bakışları benim olduğum yerde takılı kalınca gerildiğimi hissettim. Yavaş adımlarla oturdum sıraya gelip yanıma oturdu ve sırtındaki çantayı sıraya yerleştirip kafasını üzerine koydu. Elini göğsüne götürüp birkaç saniye bekledikten sonra kafasını kaldırıp bana baktı.
Bakışları çok buruktu. Yani nasıl anlatsam, cansız ve hissiz. Kafamı sağa sola sallayıp hocanın tahtaya yazdıklarını defterime geçirdim.Üzerimde hissettiğim bakışlarla etrafı inceledim, kimsenin bakmadığını sandığım sırada yeni gelen çocuğun bana dik dik baktığını gördüm. İşaret parmağını dudaklarına götürüp sus işareti yaptı ve göz kırptı ardından açmış olduğu gözlerini tekrar kapadı.Bu da neyin nesiydi? Dilsiz olduğumu biliyor muydu da bu hareketi yapma gereği duydu?
Ders boyunca beynimi kemiren bu soru yüzünden hocayı dinleyememiş tenefüs zili çaldığında da yan tarafımdaki çocuğun sınıftakiler tarafından soru yağmuruna tutulmasıyla da yerimden kalkamamıştım.
''Adın ne? ''dedi sınıfın haylazlarından olan Bartu.
''Rüzgar.''diye cevapladı yeni gelen çocuk.
Sınıfın popüler kızı olan Gizem yine yapacağını yapmış ve çocuğa,
'' Sevgilin var mı? '' diye kendisine yakışacak bir soru sormuştu. Yeni gelen çocuk ise elini ensesine götürüp
''H-Hayır.''dedi. Şakaklarında oluşan boncuk boncuk terler şaşırmama neden olsada pek aldırmadan kafamı sıraya gömdüm. Kulaklarım ise hala yaptıkları sohbetteydi.
''Benim yanım boş, istersen gelebilirsin.'' dedi aynı şahsiyet. Ve fısıldadığını zannettiği ses tonuyla ''Yanındaki dilsiz. Sıkılabilirsin.''diye ekledi.
Tamam, dilsiz olabilirdim fakat sağır değildim. Farketmeden sıkmış olduğum açık olan defterimin yaprağını bıraktım ve hışımla kalkıp lavaboya ilerledim. Bu kadarı fazlaydı, dilsiz olmayı kendim istememiştim!
Aynanın karşısına geçtiğimde yanaklarımdan süzülen tuzlu su onlara olan nefretimi daha da arttırıyordu. Çeşmeyi açıp avucuma suyun akmasına izin verdim ve yüzümü birkaç kez yıkadım. Hayır, onlara yenik düşmeyecektim! Yüzümü peçete ile kurulayıp sınıfa geri döndüğümde Rüzgar ve birkaç dakika öncesinde etrafını saran gereksiz kişiler gitmişti.
Derin bir nefes alıp sırama oturdum. Oturmamla ders zili çalmış ve neredeyse boş olan sınıf yavaş yavaş kalabalık ve gürültülü haline geri dönmeye başlamıştı. Birkaç dakikanın ardından da Rüzgar gelmiş ve sıradaki yerini almıştı. Ne yani, Gizem'in yanına oturmayacak mı?
Bir süre öncesinde yaprağını sıkmış olduğum defterin kapağını açıp bir sayfa kopardım ve üzerine
'Gizem'in yanında oturmayacak mısın?' yazdım. Ardından kağıdı önüne uzattım ve cevap vermesi için bekledim. '' Hayır. ''dedi ve ekledi
'' İstemiyorum.'' Kağıdı önünden alıp bu sefer ' Yanımda oturmak zorunda değilsin.' yazdım. Kağıdı uzatmama gerek kalmamış Rüzgar kafasını uzatıp yazdığıma bakmıştı.''Zorla oturduğumu kim söyledi? '' dedi.
Tam cevap vereceğim sırada hocanın gelmesiyle benim yazmam ve onun konuşması son bulmuş, ders başlamıştı.
Okul bitmiş herkes evlerine gitmek üzere hazırlanıp çıkmıştı. Bende ağır adımlarla sınıftan çıkıp merdivenlerden indim ve okuldan çıktım. Dışarıda yağan karı görmemle içimi az önceki ruh halime karşın huzur kaplamıştı. Yüzümü gökyüzüne kaldırıp o muhteşem manzaraya,her kar yağdığı zaman olduğu gibi, hayran kaldım.
Gözüme giren kar görüşümü buğulaştırmaya başladığında kafamı eğip elimin tersiyle gözlerimi ovdum ve okulun bahçesinden çıktım. Cebimdeki kulaklığı takıp sabah altı kez dinlediğim müziği yedinci kez dinlemek üzere başlat tuşuna bastım.
'' Demir Demirkan Zaferlerim ''Eve vardığımda üzerime birikmiş olan karı sirkeleyerek cebimdeki anahtar ile kapıyı açtım ve içeri girip kapattım. Ardından direkt odama ilerleyip hızlıca okul formasından kurtulup üzerime rahat bir şeyler geçirdim. Yatağıma yüz üstü atladım ve biraz rahatlamaya çalıştım. Yorgunluğun üzerine yatınca sanki bütün sorunlarım birkaç saniyeliğine de olsa da yok oluyormuş gibi hissediyordum. Aşağıdan gelen kapı açılma sesi ile gözlerimi yumup uyumaya çalıştım. Onların gerçek olmayan sevgilerini çekmeye hiç niyetim yoktu.
Uyandığımda gece olmuş etraf kararmıştı. Odamın açık olan perdesinden içeri sızan ayın ışığı her ne kadar loş bir ortam sergilesede telefonuma gelen bildirim ile her şeyde olduğu gibi o da bozulmuştu.
Telefona uzanıp elime kavradım ve bildirimin ne olduğuna baktım:
''@Ruzgacar kişisi sizi takip etmek istiyor. '' Rüzgar?Paylaştığı fotoğrafların neredeyse hiç birinde kendisi yoktu. Acaba fotoğraf çekilmeyi mi sevmiyordu? Bundan bana neydi ki? Onaylaya basıp telefonu komodinin üzerine koydum ve yarım kaldığım uykuya aralıksız olması umuduyla devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ( DÜZENLENİYOR )
Randomİşaret parmağını omzuma birkaç kere vurdu ve, ''İşte, senin sorunun bu! Kendine acıyorsun. Sen normal olmak için hiç çabalamadın ki , hep etrafındakilerden bekledin.''dedi. Doğru söze ne hacet. O yüzden yalnız kalmamış mıydım? Dilsiz olmak bir enge...