2. B Ö L Ü M

59 12 0
                                    

○○○○○○○○○○ NEHİR ○○○○○○○○○○

Hafta içi her gün aynı saate kurulu olan alarm ile uyanmış hiç bitmesini istemediğim uykunun o huzurlu kollarından kendimi almıştım.
 
Yatakta birkaç dakika oyalanıp yüzümü yıkamak üzere banyoya ilerledim. Yüzüm her zamanki gibi solgun ve renksizdi. Göz altlarımda oluşan morluklar da ne kadar yorgun olduğumun göstergesiydi. Aslında bedenim değil ruhum yorgundu. İçimde birilerine dökecek o kadar acı ve nefret vardı ki bunlar işaret dili ile anlatılacak kadar azımsanamazdı. İşaret dili ile ancak bir yere kadar bir şeyler anlatabiliyordum. Mutluluğumu -ki nadiren-, üzüntümü, şaşkınlığımı,peki bunları nasıl anlatacaktım?

Derin bir nefes alıp umutsuzca geri verdim. Yüzümü yıkayıp, asılı duran havlu ile kuruladım. Ardından odama ilerleyip sandalyenin üzerindeki okul formamı istemeyerek de olsa giydim. Saçlarımı tarayıp bol bir at kuyruğu yaptım ve bugünün derslerini dün okuldan geldikten sonra köşeye fırlattığım çantama yerleştirdim.

Odamdan çıkıp merdivenlerden indim ve mutfağa yöneldim. Anne lakabını üstlenmiş olan üvey annem önündeki çayını yudumluyor baba lakabını üstlenmiş olan üvey babam ise gazatesini okuyordu. Ne kadar da iç açıcı(!)Benim geldiğimi gören annem sandalyesinden kalkmış ve kollarını bana sarmıştı.

'' Günaydın tatlım. ''

( Bundan sonra Nehir -ana kız karakter- işaret dili ile konuşuyor.)

Kafamı sallamakla yetinip kollarından sıyrıldım ve masada bana ayrılan yere oturdum. Hızlıca bir kaç şey atıştırıp olmaktan huzursuz olduğum ortamdan bir an önce ayrılmak için acele ettim. Babam,

'' Derslerin nasıl?'' diye çokta merak ettiğini sanmadığım bir soru yöneltti.

'' İdare eder.''

'' Umarım düzeltirsin.'' dedi ve gazatesine kaldığı yerden okumaya devam etti.

Masadan kalkıp köşeye bıraktığım çantamı sırtıma taktım ardından bana bir şey dememi bekler gözlerle bakan anneme,

''Ben gidiyorum. Görüşürüz.''diye işaret ettim.

'' Görüşürüz tatlım. '' dedi ve kahvaltısına devam etti.

Evden çıkmamla etrafın bembeyaz olduğunu görmem bir olmuştu. Bu çok güzeldi! Düşünün, sanki her yer pamukla kaplı. Henüz basılmamış olan kara uzanıp avucumu doldurdum. Top haline getirip sağ ve sol elim arasında atıp tuttum.
Yol boyunca aynı işlemi yaptığımda fark etmeden ellerim soğuktan kızarmış ve hissizleşmişti.
Topu fırlattığımda başka biri daha top yere düşmeden yakalamış ve benim kaldığım yerden oynamaya devam etmişti. Kim olduğunu taktığı büyük şapkadan dolayı görememiştim. Kafamı biraz öne eğdiğimde Rüzgar'dan başkası olmadığını gördüm. Bu hareketi yapmam üzerine sırıtmış ve topu uzatmıştı. Ellerimi gösterip üşüdüğüm için attığımı anlamasını umdum.

Biraz bekledikten sonra kendi elindeki eldivenleri çıkarıp bana uzattı ve almam için bekledi. Kafamı hayır anlamında sallayıp ellerimi ceplerime soktum ve her adım attığımda içine gömülen karı izlemeye başladım. Çıkan seslerin kulaklarıma melodi gibi gelmesi ruhsal sorunlarım olduğu anlamına gelmezdi, değil mi? Kolumun çekilmesiyle kimin çektiğini bildiğimden Rüzgar'a baktım. Elindeki eldiveni elime geçirmeye çalışıyordu.

'' Hasta olmanı istemeyiz.''dedi ve göz kırptı.

Güneş mi açmıştı? Çünkü burası baya sıcak olmuştu. Elimi yelpaze niyetine kullanıp yüzümü serinletmeye çalıştım. Buradan bir an önce gitsem iyi olacaktı. Çünkü soğuk havaya karşın kızaran yüzüm adeta 'Ben utandım!' diye bağırıyordu. Hızlı adımlarla okula doğru gidip sınıfa girdim ve az önce Rüzgar'ın takmış olduğu eldivenleri çıkarıp sıraya koydum. Birkaç dakika sonrasında da Rüzgar yüzünde nedenini bilmediğim bir tebessümle sınıfa girmiş ve yanımdaki yerini almıştı.
Montumu çıkarıp askıya astıktan sonra sırama oturdum ve dersin bir an önce başlaması için dua ettim. Yüzümü Rüzgar'dan tarafa çeviremiyor karşıya gözümü kırpmadan bakıyordum.

Bir dakika, ben neden bu kadar abartmıştım ki! Alt tarafı kolumu tutmuş ve eldivenini elime takmıştı. Ah, salak ben. Eldivenleri önüne koyup başımı teşekkür bâbında eğdim. Tam elimi çekiceğim sırada elimin üzerine elini koymasıyla kaskatı kesildim. Y-Yalnış bir şey mi yapmıştım?  Yüzündeki az önceden beri olan tebessümle bana dönüp

'' Bir şey değil.'' dedi ve elimin altındaki eldivenini alıp montunun cebine sıkıştırıp kalktı.

O gittikten sonra elim bir müddet daha orada kalmıştı. En sonunda yaptığı şeyin etkisinden çıkıp kendime çeki düzen verdim ve etrafa biri olanları gördümü diye baktım.
Kimse görmemişti, tabi kim bana niye baksın ki.

Ellerimi kulaklarıma götürüp sınıfın gürültüsünü az da olsa duymamaya çalıştım. Ben böyle yaptıkça aklımdaki o soru beni daha çok kemiriyordu; 'Bu çocuğun derdi neydi?' Yoksa, yoksa beni seviyor muydu?Ah, çıldırıcaktım!

Hocanın sınıf kapısından içeri girmesiyle salakça olan düşüncelerimi bir kenara ittim. O da diğer herkes gibi bana acıyordu. Düşüncelerime güldüm, beni sevmek ha? Acınası.

☆•☆•☆•☆•☆

Okul bitmiş Rüzgar ve ben hariç herkes evine dağılmıştı. Aradaki soğuk hava her ne kadar gerilmeme neden olsada aldırmamaya çalıştım. Beynim sürekli ' Unutma, onun sana hissettiği tek şey acımak' diye tekrarlıyordu. Sırt çantamı taktım, sırada boş boş oturan Rüzgar'ın yanından geçeceğim sırada kolumu tutmuş ve gitmemi engellemişti. Bıkkınca nefes verip arkama döndüm ve 'ne var?' dercesine baktım.
 
Gözlerinde bir anlığına gördüğüm üzüntüyle şaşırsam da pek kafaya takmadım ve söyleyeceği şeyi bekledim.

'' Sana bir şey mi yaptım? ''dedi, cevap bekleyen bakışlarına yorgunca karşılık verip kafamı sağa sola hayır anlamında salladım ve kolumu bırakması için çektim. Fakat o kadar sert tutuyordu ki tek yaptığım şey ileri geri oynamak olmuştu. Oturduğu yerden kalkıp ağır adımlarla yanıma geldi ve kollarını bana sardı. Ardından kulağıma sıcak olan nefesiyle,

'' Eğer ben bir şey yaptıysam, özür dilerim.''dedi.

Ellerimi göğsüne koyup ittiğimde kanın yüzüme hücum ettiğine adım gibi emindim. Bu çocuğun sorunu neydi?! Şu aralar bu soruyu pek sorar olmuştum. Sınıftan çıkıp, şoktan hızlıca atan kalbime artı olarak koşmaya başladım. Kalbim deli gibi atıyor beynim sürekli az önceki görüntüyü aklıma getiriyordu.

Adımlarım giderek yavaşladığından soğuk nefes almaktan ciğerlerim ağrımaya başlamıştı.

  Eve vardığımda elimi cebime attıp evin anahtarını aradım. Neredeydi bu anahtar!? Cidden bugün nelerle sınanıyordum? Arkamda hissettiğim haraketlilikle yavaşca döndüm. Rüzgar elindeki benim olduğunu zannettiğim anahtarla bana bakıyordu. Kafamı gökyüzüne kaldırdım ve bu kabusun bir an önce bitmesi için dua ettim.

SON ( DÜZENLENİYOR )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin