His-Bölüm 2

112 17 0
                                    


Bölüm şarkısı : Bağzıları - Zaten Kırılmış Bir Kızsın

Hastaneler yaralarımızı iyileştirmek için midir? Eğer öyleyse neden hala kanar yaralarımız. İyileştirmenin yolu yok mudur bu yaraları? İnsanların hayatta illa birileri vardır canını en çok acıtan. Birileri... Bu hayatta en çok sevdiği kişiler... Birileri..

Kafamın altındaki kolumun uyuşmasıyla gözlerimi açtım. Hastanedeydim. Uzun bir koridorun ortasındaki iki üç sandalyenin birleşmesiyle oluşmuş, bana bir kaç saatliğine yatak olmuş mavi renk sandalyelerin üzerinde uzanıyordum. Kafamı kaldırıp oturur pozisyonuna geçtim. Gözlerimi yere sabitledim bir kaç saniyeliğine düşündüm. Sonra yavaşça karşımda duran kahve rengi kapıya tırmandı gözlerim, yavaşça ayağa kalktım. Elimi kapının koluna koydum ama kapıyı açmaya cesaret edemedim. Melis bu kapının arkasındaydı. Doktorların söylediğine göre durumu iyiydi. Ama onu o yatakta görmeye hazır hissetmiyordum. Bir kaç adım geri adım atıp kapıdan uzaklaştım. 

Ağzım kurumuştu. Kaç saattir bir şeyler içip yemediğimi bilmiyordum. Sanırım en son Melis ile birlikte kafedeyken soda içmiştim. Koridorun sağına baktım Melis'in ifadesini almak için duran iki tane polis vardı. Sonra koridorun soluna baktım ve işte oradaydı su sebili. Hızlı adımlarla su sebilinin yanına gittim. Bir bardak su doldurdum ve içtim. Sonra ikinci ve üçüncü bardağı da içtim. Telefonumu cebimden çıkarıp cevapsız aramalar baktım. Bir kaç defa babamın sevgilisi Pınar abla aramış bir çok defada mutfağımızda çalışan Tülay Teyze aramış. Ama babamdan gelen bir tane bile arama ve ya mesaj yoktu. "Melis'in vurulduğundan haberin var mı?" diye mesaj attım babama. Sinirle telefonu cebime koydum ve Melis'in yattığı odanın kapısına baktım. Kapının önünde biri vardı. Uzun boylu, beyaz tenli, kıvırcık kahverengi saçlı biri. Etrafı süzüyordu, sanki o içeri girerken kimse onu görsün istemiyordu. Ve gözleri benim gözlerimle buluştu. Yavaş adımlarla ona doğru yürümeye başladım. Kalbimden bütün vücuduma yayılan bir his kapladı tüm bedenimi. Duraksadım. Bu gün ikinci defa oluyordu bu. Melis'i vuran kapşonlu ile göz göze gelincede ayni his kaplamıştı vücudumu.

Tekrar ona doğru yürümeye başladım. Bu sefer daha büyük adımlarla yürüyordum. O ise sadece gözlerime bakıyordu. Aramızda iki adım kala arkasını dönüp hızlı adımlarla yürüdü. Bende peşinden gittim. Onu bir yerden tanıyordum. Ama daha önce hiç görmediğime yemin edebilirdim de. Ne vardı onda, bir kaç dakikada sanki senelik yakınımmış gibi hissettiren?

Merdivenlere yöneldi. Ve görüş alanımdan çıktı. Hızlı adımlarla merdivenlerin başına geldim. Aşağı doğru baktım ama yoktu ne çabuk inmişti merdivenlerden diye düşünürken yukarıdan gelen ayak sesiyle yukarı doğru baktım. Yukarı çıkıyordu ama neden? Peşinden yukarı çıktım. Bir kapının açılma ve kapanma sesini duydum. Adımlarım daha da hızlandı. Kapının önüne geldiğimde "Personel Harici Girmek yasaktır" yazısını görmezden geldim ve açtım kapıyı.

Yeni yağmış yağmur kokusu doldu akciğerlerime. Toprak kokusu... Ölüm kokusu...

Hastanenin terasındaydım.

Karşımda arkası dönük bir şekilde duruyordu. Aşağı bakıyordu. Yanına gittim ve aşağı baktım. Yüksekti...Çok Yüksekti... Bir adım geri çekilip onun yüzüne baktım. Bembeyaz cildin de pembemsi dudakları uyum içindeydi. Ve yeşil gözleri.

Kocaman yutkunduktan sonra "Sen" dedim. Ama hala aşağı bakıyordu. "Seni nereden tanıyorum?" dedim. Bir anlık bile olsun kafasını bana çevirmemişti. "Sen beni tanıyorsun değil mi?" dedim. Eğer beni nereden tanıdığını öğrenirsem bende onu nereden tanıdığımı öğrenirdim. "Sen beni tanıyorsun. Kesinlikle tanıyorsun. Yoksa neden peşimden gelmemi isteyesin ki?" dedim ama sonra bunu söylediğime pişman oldum. Belkide gelmemi istememişti. Hızlı bir hareketle kolumdan tutup beni aşağı sarktı. Ayaklarım hala yere değiyordu fakat göğsümden yukarısı boşluktaydı.

Kulağıma eğildi. Dudağının kulağıma değdiğini hissediyordum. "Birisi buradan aşağı düşse sence ölür mü?" dedi. O biri ben miydim? "Eğer yere düşünce beyni patlamazsa hastane bahçesine düşeceğinden hemen müdahale ederler. Beyni patlamazsa ölmez." dedim. Sonra beni geri çekip bıraktı. Büyük adımlarla kapıya yöneldi. Arkasından "Birisi... Kim?" diye bağırdım. Durdu. Biraz bekledi ve cevap vermeden gitti.

Sanki daha önce içimde açılmış bir yarayı zar zor kapmıştım. O da gelip bir metal çubuk sokmuştu o yaraya. Sanki o yaranın kapanmasını istemiyordu. Sanki o yarayı açan kişinin unutulmasını istemiyordu. Görüş alanım bulanıklaştığı an da gözlerimin dolduğunu anlamıştım. Gözlerimi yukarı kaldırıp yıldızlara baktım. Gözyaşlarımı da yolladım geldikleri yere. Telefonum çalmaya başladığında kimin aradığını görmek için cebimden çıkardım telefonumu. Babam yazısını görünce az önce yaşadıklarımı unutup Melis 'i hatırladım. Üçüncü çalışında açtım telefonu. "Nilay kızım..." sessiz çok kötü geliyordu. "Mesajını görünce nerede olduğunuzu öğrenip hemen geldim. Ben Melis'in yanındayım şuan." daha fazla konuşmasına izin vermeyip "Hemen geliyorum baba" dedim. Hızlıca merdivenlerden indim. Melis'in odasının bulunduğu koridora girdiğimde babamı gördüm. Kapının karşısındaki mavi sandalyelerde oturuyordu. Beni görünce gözlerini hızlıca silip ayağa kalktı. Babamı ağlarken ilk defa görüyordum. Yanına gittiğimde bana sıkı sıkı sarıldı.  


________________________________

Genç adam hızlı adımlarla çıktı hastaneden. Özlüyordu her şeyi, özlüyordu sevdiğini. Bir kaç gün önce onu öldürmesi istenmişti ondan ve bu gün öldürecekti onu. Ama onun yerine ablasını vurmuştu. Hastaneye gelmişti öldürmek için ama o uyurken o kadar masumdu ki yapamadı öldüremedi sonra onu terasa yönlendirmişti. Oradan aşağı atacaktı onu. Ama sevdiği kız o kadar cesurdu ki bir an bile korkmamıştı ölmekten. Genç adam sigara paketini çıkardı cebinden. Paketten bir tane sigarı seçip çıkarttı sonra dudağına yerleştirdi ve yaktı sigarasını.

İNTİKAM GİRDABIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin