Bölüm 6

1.1K 140 11
                                    

Erkenden kalktım. Bugün çekimim falan da yoktu hem.

Ne yapacağımı düşündüm. Kris abime mesaj atmak geldi aklıma. Buluşabilirsek güzel olurdu.

"Abi? Nasılsın?"

"Ooh Tao. İyiyim. Çekimlerim var. Setteyim. Sen nasılsın?"

Çekimleri vardı. Yani buluşma yatar.

"İyiyim bende. İyi misin diye merak ettim de."

"Oh. İyiyim. Gidiyorum. Kendine iyi bak."

"Tamam. Sende iyi bak."

Bu olmamıştı. Luhan abim müsait miydi acaba?

"Abi nasılsın?"

"Ooh. İyiyim Tao. Büyükannemi ziyarete geldim.Sen nasılsın?"

Oflayarak yerimde zıpladım. Moralim bozulmuştu. Beni de çağırsa bende giderdim işte.

"Oh. İyi tamam abi. Bende iyiyim. Sonra konuşalım. Kendine iyi bak."

"Sende:)"

***
Atsa mıydım? Atmasa mıydım?
Wen'e mesaj atıp atmama konusunda düşünüyordum. Sanırım bir saatten fazla olmuştu. Sonunda cesaretimi toplayarak attım.

"Nasılsın?"

Olamaz. Kalbim cidden hızlı atıyordu. Bana ne diyecekti?

"İyiyim. Sen nasılsın?"

Bu kadarcık mı? Ama başka ne diyebilirdi ki?

"İyiyim bende. Bir şey soracaktım sana."

"Tabi. Sor:)"

"Bugün müsaitsen buluşsak nasıl olur?"

"Saat altı gibi kordonda buluşsak uyar mı?"

Hayır demesinden o kadar korkuyordum ki. Kendimi bu ihtimale alıştırmıştım ve Wen evet dediğinde bayağı şaşkındım.

"Olur."

***
Hazırlanıp gitmiştim deniz kenarına. Güzel havayı daha iyi solumak için bir banka oturdum. Wen hala yoktu ortalıkta.

"Hey. Beklettiğim için üzgünüm."

Yanıma gelip oturduğunda onu süzdüm.

Boyfriend bir pantolon ve salaş kemik rengi bir kazak giymişti. Mor saçlarını salmıştı ve aşırı makyaj yapmıştı.

"Sorun değil. Nasılsın?" diyerek gülümsedim.

Yanında heyecanlanmam ya da nedensiz geleceğim hakkında hayaller kurmam normal miydi?

"İyiyim. Sen nasılsın?" diye sordu tatlı sesiyle.

"İyiyim bende. Yapmak istediğin bir şey var mı?"

Gözlerini kısarak havaya baktı. Bu güzel hali düşünme şekli olmalıydı.

"Imm. Sanırım yürüyüş yapmak istiyorum. "

Ona gülümsedim. Çok basit bir istekte bulunmuştu.

"Anlaştık." diyip ayağa kalktım.

Birlikte yol kenarında yürürken çoktan hava kararmaya başlamıştı bile.

"Soğuk oldu değil mi?" diye sordum.

Başını salladı.

"Evet. Ama soğuğu seviyorum."

"Ooh." diyerek onu onayladım.

Yürürken onunla konuşmalarımız komik olmasa bile heyecandan olsa gerek sürekli gülümsüyordum. Onunda benden kalır bir yanı yoktu gerçi.

Yürürken bir kaç kez elimiz birbirine çarptığında tutmak istesemde yapamadım. Sanırım çok erken olurdu.

"Yağmur yağacak ." dedim gürleyen havaya bakarak.

Gözleri birden korkuyla parladı. Etrafına bakındı.

"Araban? Araban yok mu?" diye sordu.

"Hayır. Bugün yürüyerek geldim."

Bana baktı yanlış bir şey yapmışım gibi.

"Olamaz. Bu yakınlarda kapalı bir yerde yok. Bir kafe falan." dedi.

"Evet. Yok. Islanacağız anlaşılan." diyerek gülümsedim.

"Hayır! Ben ıslanamam."

Gözlerimi kısarak ona baktım.

"Niye?"

"Çünkü-"

Birden yağmaya başlayan şiddetli yağmur onun sözünü yarıda kesmişti.

Elleriyle yüzünü kapatmaya çalışsada o kadar şiddetliydi ki yağmur. Ne kadar kaparsa kapasın zaten ıslanacaktı her yeri.

"Hey. Ellerini çek. Eğer makyajın aktığı için böyle yapıyorsan sorun değil. "diyerek yüzüne kapadığı ellerini tuttum.

"Çekemem." diyerek ellerini daha da bastırdı yüzüne.

"Hey. Bak bir at geçiyor. "

Ellerini çekmesi için yaptığım şakayla birden ellerini yüzünden çekmişti. Sonradan yaptığı şeyin farkına varsa da çok geçti artık.

Yutkundum. Onu bu şekilde görmek olmasını isteyeceğim son şeylerden birisiydi. Hatta asla olmasını istemediğim bir şeydi.

"Yüzün..."dedim ellerimi yüzüne değdirerek.

Yaralarına dokunurken canım o kadar acımıştı ki... Sanırım bende ağlıyordum artık.

8)UYUMSUZ RENKLER (TAO)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin