Bölüm 8

1K 137 18
                                    

Bo jo'nun ölümünden sonra Chanyeol ve Suho haricinde bizde çok kötü zamanlar geçirmiştik. Sonuçta onu hepimiz benimsemiştik ve hepimize bir konuda yardım ediyordu. Hepimizin annesi gibi davranıyordu bize. Odalarımızı toplamadığımızda azarlıyordu bile.

Chanyeol eline minik Bo jo'sunu aldığında hepimiz sessizce ağlamıştık. Çok zordu bu. Bir Bo jo'sunu mezara koyarken , diğerini kucağına alması...

Hepimizin ölen Bo jo'ya verdiğimiz sözü tutmaktan başka bir şey gelmiyordu elimizden.

İkinci gün küçük Bo jo'nun ağlayışlarıyla uyanmıştık hepimiz.

Bo jo ne kadar ağlıyorsa,Chanyeol 'da bebeği gibiydi. Yere oturmuş,o da bebeğiyle ağlıyordu.

Onları bu halde görünce birden aklıma Bo jo'nun bana dedikleri gelmişti.

Ona Wen'i anlatmıştım. Daha iki aylık hamileydi o zamanlar.

"Tao abi. Bence gitmelisin ve onu alıp gelmelisin. Babam öldüğünde ailemi bırakmıştım. Yani Wen'e biraz hak veriyorum aslında. Ne kadar acı çeksede o babası. Nasıl ondan nefret edebilir ki? Bence o da çok acı çekiyordur. Seni bir daha görememeyi göze almış. Abi bence böyle bırakmalısın. Ben... Yani ben ölecek olsam bile aşkımı bırakmazdım."

O zamanlar Bo jo'nun dedikleri bana saçma gelmişti. Ama şimdi neden öyle dediğini anlıyordum. O zamandan beri öleceğini biliyordu ve bırakmamıştı. Chanyeol'u bırakmamıştı.

Bende öyle yapmalıydım. Wen'i bırakamazdım.

***
Luhan ile konuşup bir kaç günlüğüne Çin'e döndüm.

Çok heyecanlıydım. Bir yıl sonra tekrar onu görecek olmam. Bu müthiş bir histi. Kalbim öncekinden daha beterdi. Hem özlem hemde mutlulukla atıyordu bu sefer.

Kapılarına geldiğimde derin bir nefes alıp zili çaldım.

Kapıyı Luhan'ın bir ara konuştuğu , Wen'in ablası açmıştı. Bayağı bir zayıflamıştı. Hatta kemik kalmıştı sadece.

"Merhaba. Ben Wen-"

"Ooh. Tao-şi. Hoş geldin."

Söyledikleriyle ona baktım. Anlamamıştım neden böyle ruhsuz olduğunu.

"Yi Ting ben. Ben Wen için gelmiştim ama." dedim.

Başını sağa yatırarak bana baktı.

"Şimdi mi?" diye sordu.

Saçmalaması sinir ediyordu. Bir an önce Wen'i görmek istiyordum artık.

"Evet. Şimdi." diyip gülümsedim.

"Ooh. Bekle." diyip içeriye girdi.

Paltosunu alıp yanımdan hızla geçti.

"Hey! Nereye?"

Wen'i çağırması gerekmiyor muydu?

"Beni takip et. Ona gidiyoruz.Seni bekliyor."

Merakla peşine takıldım.

***
"Bu... Burası mezarlık." dedim yutkunarak. Göğüs kafesim sıkışıyordu.

Yi Ting gidip bir mezarın yanına oturdu.

"Selam kardeşim. Beklediğin adam geldi."


8)UYUMSUZ RENKLER (TAO)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin