"İpek soldan dön".
Dediğini yaptım. "Restorana gitmiyormuyduk?" diye sormadan edemedim tabii. "Hayır, az daha sabret az kaldı." Dediğinde ilk ona sonra önüme baktım. Sahile doğru gidiyorduk.
Beş dakika kadar sonra arabadan indik. Burası yatlarla doluydu. Ne yapacağımız hakkında en ufak fikrim yoktu. Biz arabayı park ettik ve ardından furkan ve canda arabalarını park ettiler. "Can" dedim ve elimle tolgayı gösterdim. Oda furkanın omzuna vurdu ve bizim arabanın olduğu tarafa yöneldiler. "İpek nereye park etmişsin ya daracık burası tolga çıksa bile tekerlekli araba bile sığmaz buraya." dediğinde Esin ve Selinin kıkırdamaya başladı. Duyuyorum kızlar. "Başka yer görebiliyor musun Can? Kol kola dayanaşın ne yapayım ben mi taşıyım?" dediğimde ikisi de 'tamam kes sesini ipek' der gibi bana baktılar ve sustular.
Tolga, "Burası" diye parmağıyla yatı işaret etti. Ağzım açık kaldı. "Hadi girin" dedi ve hepimiz girdik. "Bu şey senin mi. Neden hiç bahsetmedin?"
"Hayır benim değil, kiraladık. Bu gece için" vay be. "Yatın ön tarafına geçin orda yemek hazır." Hepimiz yatın ön kısmına doğru ilerledik. Tolga çalışanların kenara çekilmesini söyledi.
Furkan, Esin in oturması için sandalyeyi kendine çekti. Aynı şekilde Can da. Ben ise Tolganın tekerlekli sandalyesini baş köşeye sürdüm, en geniş yer orasıydı. Ben de hemen solundaydım. Kolumu dürttü. "Yarın doktor kontrolüm var. Benimle gelebilir misin?" diye sordu. Belli ki yanlız kalmak istemiyordu. "Her zaman gelirim. Saat kaçta?" diye sordum. "Bir buçukta." Dedi. Ben de kafamı salladım ve "Tamam ben birde yanına gelirim." dedim ve önümdeki yemeğe odaklandığım sıra "Annemler eve işlerimi görmesi için bir hizmetçi ve bir de şöfor tutmuş. O yüzden ben seni almaya geleceğim." dediğinde yüzümde istemsiz bir sırıtış oluştu. "Tamam bekliyorum..." sustum. "Sevgilim" diyip güldüm.
Yemeklerimiz bitmişti, şuana kadar yediğim en güzel yemekti , bunda karar kıldım. Can birden ayağa kalktı ve "Ee hadi gençler içeri girelim. Film vakti." dedikten sonra kızlar heyecanla kalktı. "İstersen biraz daha oturabiliriz Tolga." dedim. "Seninle baş başa kalmak çok hoş olur. Bence de oturalım." Dedi ve ben de bunun üzerine sessizce Selin'e seslendim. "Biz burdayız siz girin." Dedim ve kafasını salladı. Yatın terasında ki geniş koltuklara uzanmıştık. Tolgayı tekerlekli sandalyeden kaldırmak zor olmuştu ama başarmıştım. Kırık olmayan kolunu omzuma atmıştı, ben ise omzuna kafamı yaslamıştım. "Abinden haber var mı?" diye sordum. "Şerefsiz o, senin bizim evde olduğun günden sonra tekrar geldi özür diledi durdu. Ulan o aklıma geldikçe hep sinirleniyorum. Kalıcak yeri olmayınca hemen eve geldi tabii. Leş gibi de içki kokuyordu. Onu affetmeyi düşünmüyorum. Zor günlerimde yanımda değildi." Dediğinde ona hak verdim. "Haklısın" demekle yetindim. "Bu gece hepimiz yatta mı kalsak?" diye sordu bana bakarak. "Sığar mıyız ki?" diye sordum. Altı kişiydik. "Aşağıda üç tane sıkışık sıkışık oda var. Ben zaten alt kata inemem, oturma odasındaki koltuklarda yatarım. Can ve Furkan ile birlikte. Olmadı terasta yatarız sen orasını dert etme." dediğinde güzel bir fikir gibi geldi. "Tamam, kalırım. Ama yanımda pijama falan hiç bir şey yok." Dedim. "Zaten çarşının önündeyiz. Yan tarafımız sahil, azcık yürürsen çarşıya girmiş bulunuyosun. Ordan alırız bir şeyler." dedi. "Hayır olmaz sen gelme. Biz kızlar üçümüz hepimize bir şeyler alırız. Yorulmanı istemiyorum." dediğimde gözlerimin içine baktı ve kafasını salladı. "Ben kızlara haber vereyim." dedim ve ayağa kalktım. Tam o anda beni kolumdan tuttu, ve hızlı bir hamle ile tekrar oturttu ve öptü. Masum bir öpücükten daha fazlası değildi. Sonra dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Seni Seviyorum." dedi ve eliyle yanağımı okşamaya başladı. Yanağımı okşadığı elini tuttum. "Ben de seni seviyorum." diyip yanağına bir öpücük kondurdum ve kalktım.
Yattan çıkıp, çarşıya gireli on dakika olmuştu. Bu saate göre baya kalabalıktı. Önümüze ilk çıkan mağazaya girdik çünkü oyalanmak iste istemiyorduk. Tolga ya ve diğer çocuklara bir iki parça bir şey aldıktan sonra kendimize bakındık. Ben de beyaz uzun ve salaş bir tişört ile siyah tayt aldım. Kızlar da kendilerine bir şey baktıktan sonra mağazadan çıktık.
"Can Furkan , Tolga'yı koltuğa taşımama yardım etsenize." dedi Selin. Tolga'yı koltuğa yatırdıktan sonra herkes yatta bulunan dev oturma odasını terk etti. "Burda rahat uyuyabilecek misin?" Diye sordum." Evdeki yatağımdan daha rahat sen merak etme." dediğinde güldü. "İstersen bende yanında kalabilirim." dedim. "Hayır, can ve furkan burda kalıcak zaten bir ihtiyacım olursa onlar halleder. Sen kendi odana git artık geç oldu." dedi ve yanağımdan öptü. Sonra anlımdan. "Tamam. İyi geceler. Sabah görüşürüz" dedim ve elini tuttum. Bir yandan saçımla oynarken diğer yandan "Seni seviyorum İpek, sakın bunu unutma." Dedi ve sonrası o istemsiz tebessüm. "Kahvaltıda görüşürüz"
Benim odam Esin ve Selininkine göre dHa büyüktü. İçinde tek kişilik bir yatak, iki kapaklı bir dolap ve bir de komidin vardı. Oda küçüktü anlayacağınız. Odanın yanında ki banyoya geçtim. Saçımı gergin,düzgün bir topuz yaptım ve yüzümdeki makyajı temizledim. Ne alaka bilmiyorum ama o an Tolga'nın düşüşü geldi aklıma. Çaresizce düşüşü. Şuan ki Tolga benim eserimdi. Kırık bacak ve kol. Hasar almış kalça. Buna rağmen beni affetmişti. Ama ben kendimi hala çok suçlu hissediyordum. Gözümden inen yaşları sildim ve banyodan çıktım. Odaya girdim. Çok bunalmıştım, içerideki oksijen mi yetmiyor bilmiyorum ama bir daralma gelmişti. Hızla camı açtım, odanın kapısını kapattım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, o günün acısını çıkarıyordum bir nevi.
Nihayet ağlamam bittiğinde camı kapattım ve yatağa oturdum. Komidinin üzerinde duran çantamı aldım ve içinden telefonum ile şarj aletini çıkarttım. Prize taktım. Çantayı yere koydum, rahat ve yumuşak yatağa uzandım. Yaşlanmış gözlerimi tavan dikmiş bakıyordum. O sahne gözümün önünden gitmiyordu. Pişmanlık içimi yiyip bitiriyordu. Telefonumun çalmasıyla tüm düşünceler tozla buz oldu. Arayan gizli numaraydı. Açıp açmama konusunda biraz tereddüt ettim ama sonra merakıma yenik düştüm. Beş saniye boyunca hiç kimse konuşmadı. Daha sonrasında bir melodi duymaya başladım ve ses git gide yükseliyordu.
'Aşk kırıntısıyla doymaktansa'
Durdum.
'Tek başıma, aç kalırım bu hayatta'
Sonra telefonu kapattım. Bu şarkının bir anlamı vardı.
'Çağatay' dedim kendi kendime.
Çıktığımız zamanlar bu şarkıyı 'ikimizin şarkısı' olarak adlandırmıştık. Bizim şarkımızdı. Çağatay benimle uğraşıyordu. Yine
O gece uyku bana uğramadı, fal taşı gibi açılmış gözlerimi tavana dikmiştim. Çağatay beni hala hayatından çıkartmamıştı ve benimle kedinin fareyle uğraştığı gibi oynamaya devam ediyordu. Bıkmadan, usanmadan.
Saat beş gibi anca uyuyabildim. Bizimkiler saat dokuzda kalkmış, benide uyandırmaya gelmiş fakat ben uyanmamıştım. Saat ona doğru kahvaltıyı hazırlamışlardı ve beni çağırıyorlardı. Yataktan kalktığım gibi yanlarına gittim. Tipim umrumda değildi. Şuan tek umrumda olan şey; uyku.
"Günaydın çocuklar." dedim uykulu ve yarı baygın halimle.
"Günaydın, günaydın da sen hala uyanmamışsın." dedi Can. Geçiştirdim ve Tolga'nın yanına gittim.
"Günaydın sevgilim" dedi ve yanağımdan öptü. Elini tuttum ve tebessüm ettim.'Lanet olasıca telefon yine çalıyor. Tolga yanımda. Masadan kalktım ve terasa ilerledim. Telefonu elime aldım 'gizli numara'
Açtım.
"Ne var Çağatay?" Dedim ve bir sessizlik.
"Uğraşma benimle yeter artık." dedim. Sessizlik.
Yine o şarkı çalıyor.
Yüzüne kapattım."Hepinize merhaba ve kucak dolusu sevgiler 🤗 bu bölümde geç geldi malesef. Ama artık yavaştan büyüyoruz ve bölümleri düzenlemeye karar verdik. Bu bölüm hem ortak hem de yazar tarafından yazıldı. İyi okumalar.
Not: Gönül isterdi ki bu bölüm sevgililer gününe denk gelsin...
Ama yaz ayındalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULDAKİ GAMZELİ
RomanceLise 3. sınıftaydım. Bir gün onunla tanıştım ve aşka yelken açtım.. Sabah güneşin yoğun ışıklarıyla açtım gözlerimi. Sıradan bir gün dü bugün, okula gidecektim ve geri dönecektim. Evden çıktım ve otobüs durağına doğru yürüdüm. Akbili basıp hemen bo...