Tolga'nın biraz dinlenmesi gerekiyordu, bu yüzden odadan istemeyerek de olsa çıktım. Kızlar yanıma üşüştü.
"Beni affetti ama ben kendimi affetmeyeceğim." dedim sessizce.
-"İpek, yanıma gelir misin?Konuşmamız gereken şeyler var." dedi doktor.
-"Tolga henüz kolay kısmı atlattı gibi gözüküyor İpek. Bu yaşadığı travma sonrası, onun psikolojik yardım alması gerektiğini düşünüyoruz. Öyle de gerekli zaten. Hal değişiklikleri olabilir, sana birden bağırıp çağırabilir ayrıca birden yumuşayabilir de. Lütfen bunlara hazırlıklı ol."
"Teşekkür ederim."
Her şeye hazırlıklı olmalıydım.
Birkaç saat sonra kendime gelmiştim. Artık eskisi kadar ağlamıyordum. Olanları hazmetmiştim. Tam anlamıyla yine normalleştim derken, Çağatay duvarın yanına yaslanmış beni izliyordu. Bağırdım.
-"Senin burada ne işin var yüzsüz!" ona doğru hızlı ve kendimden emin adımlarla yürüdüm. Onu geriye ittim.
-"İlk önce aklımı çeldin, zayıf anımdan yararlandın. Ama unutma ki sen bana Tolga'nın yaptıklarından daha ağır şeyler yaptın!"
-"İpek ben bir şey yapmadım tamam mı! sadece planlarını anlattım."
-"Çık artık hayatımdan. İstemiyorum seni Çağatay! Benim hayatım ya da başkasının hayatı seni ilgilendirmez, biz senin kuklaların değiliz, sen de bizim patronumuz değilsin. Bundan böyle herkes ayağını denk alacak ve sen beni kullanıp atamayacaksın."
İlk defa kendimden bu kadar emin konuşuyordum. Çağatay tek kelime bile etmeden sinirle etrafa bakındı ve duvara vurup gitti. Kendimde değildim. Yine.
Bacaklarım uyuştu ve yere yığıldım. Yorgun düşmüştüm. Bir gün içerisinde bu kadar olay fazlaydı benim için.
Doktor mutlu bir yüzle yanıma geldi, iyi haberlerin olması umuduyla yanına gittim.
-"Biliyorsunuz ki Tolga dün gece bu saatlerde getirildi. Yarın sabah taburcu olacak. Dediğim gibi tekerlekli sandalye kullanacak. Ama bir süre yanınızda olmanız lazım. İlaçların saatlerini unutabilir, ayrıca en iyi şekilde beslenmesi gerekiyor. Biz elimizden geleni yaptık sıra sizde ve ardından Tolga'da. "
Elime reçeteyi sıkıştırdıktan sonra doktor gitti. Tolga adına mutluydum. Kendini iyi hissetmeye çalışıyordu ve etrafa negatif enerji saçmıyordu. Hepimiz esnemeye başlayınca Furkan konuştu;
-"Ben babamın arabasını getirmiştim, büyük olan. Bu gece orda uyuyalım, dün gece aklıma bile gelmemişti. Sıkışırız, bu koltukların demirleri sırtımı acıtıyor." dedi.
Hepimiz kafamızı salladık, itiraz edecek halimiz dahi yoktu.
Araba yedi kişilikti ve oldukça genişti. Beni en arkadaki iki kişilik koltuğa fırlatmışlardı çünkü çok yorgun olduğumu onlarda fark etmişti. Selin ve Esin üç kişilik koltukta uyuyordu ve Furkan sürücü koltuğunun sırt kısmını geriye yaslamış yatmıştı. Can da öyle. Herkes huzurlu bir şekilde uyuyor gibiydi, ben ise dönüp durmaktan sadece bir saat uyuyabilmiştim.
Sabah saat sekiz gibi herkes uyanmıştı. Kendilerine gelince arabadan indik ve hastaneye ilerledik. İçeri girdiğimizde karşımda tekerlekli sandalye ile duran Tolga'yı görünce yanına koştum.
-"Tolga iyi misin? Aç mısın, bak açsan hemen kafeteryaya inebilirim. Ağrın var mı? " Bir tek beş n bir k soruları eksikti.
-"İpek bir sakin ol. Bana kahvaltı getirdiler endişelenme." dedi ve alnımı öptü.
İki gün önceki kavgamız aklıma geldi ve yüzüm ekşidi. Unutamıyordum, o anı. Hiçbir şeyi.
Arabaya geçtiğimizde Tolga ve ben orta koltuğa oturmuştuk. Tolga sırtını cama yaslamış, ayaklarını da hafif uzatmıştı. Furkan ve Esin en öne oturmuştu ve en arkadaki iki kişilik yere Can ile Selin oturmuştu. Uykularını alamadıkları için arabaya bindiğimiz an uyumuşlardı.
-"Furkan, giderken yolumuzun üstünde ki eczaneye uğra da Tolga'nın ilaçlarını alalım." dedim ve Tolga'ya baktım.
Düştüğü gün, ona bir şey olsa, yaşayamayacağımı fark ettim. O benim için herşeyden öteydi, bunca zaman tek yaptığım İNKÂR etmekti.
İlaçları aldıktan sonra hepimiz Tolgaların evine geçmiştik. Tolga üçlü kanepeye uzanmıştı, Can ve Furkan tekli koltuklarda oturuyordu. Tolga'nın ilaçları almadan önce bir şeyler yemesi gerekiyordu. Domates ile peynir ekmek hazırladım. Daha yeni kahvaltı ettiği için daha fazlasına gerek yoktu.
Tolga'nın yattığı kanepenin yanına sehpa çektim ve elimde ki tepsiyi üstüne koydum.
- "Afiyet olsun Tolga." dedim ve ayak ucuna oturdum.
Selin ve Esin de ikili kanepeye oturdu. Biraz sohbet ettik gülüştük ve ardından herkes kalktı, tabii ben hariç.Çocukları uğurlamaya gittim ve geri döndüğümde Tolga çoktan uyumuştu. Koltuğa oturdum ve ona baktım. Saçları dağılmıştı, elmacık kemikleri hala morarıktı ama çok değil,dudağının kenarı patlamıştı ve bu kötü eser benim eserimdi. Kendimi suçluyordum çünkü suçluydum. Lanet olsun ki hepsi benim yüzümdendi! Ellerimi yanağının altına koydum ve baş parmağımı elmacık kemiklerinde gezdirdim. Ardından ona sarıldım en az beş dakika boyunca böyle kaldık. Kendimi huzurlu hissediyordum.
Bir sonraki ilaç saati gelmişti ve bu aç karnına içiliyordu. Bir bardak su getirdim ve Tolga'yı uyandırdım. -"Tolga, ilacını içmen gerekiyor hadi uyan." bana çok sinirli cevap verdi;
-"Ya İpek sanane benim ilaçlarımdan ya çık git evimden, sana ihtiyacım mı var sanıyorsun!"
Bunları duyunca şok oldum ve gözlerimin dolmaya başladığını hissettim suyu sehpaya bıraktım ve çantamı alıp koşarak kapıya gittim tam açacakken;
-"İpek dur! Ben, az önce. Ben sana bağırdım mı? Kahretsin, bana neler oluyor anlamıyorum İpek. Deli miyim ben? Sabahta aynı olay doktorumla oldu. Ben deliriyor muyum İpek? Normalde böyle davranmazdım, ani çıkışlar yapmazdım, dün gece de aynısı oldu bana yemek getiren çalışanı odadan kovdum." dedi ve ağlamaya başladı.
Onu ilk defa bu kadar üzgün ve bıkmış görüyordum. Doktor beni uyarmıştı ve ben daha ilk saniyesinden pes edip gitmiştim. Gitmeye hazırlanmıştım.
-"Tamam Tolga, bence yaşadıklarının sinirini bu şekilde atıyorsun sen. Sen sakin ol şimdi, ilacını iç ben de meyve soyacağım. Vitamin alman gerek" dedim az öncekiler yaşanmamış gibi. Moralinin bozmamalıydı.
Tolga'ya meyve tabağını götürürken Evin kapısı çat diye açıldı ve karşımdakini görünce donup kaldım. Bu Murattı.
-"İpek! Senin burada ne işin var. Çık git bu evden. Şu kardeşimin haline bak! Yaptıklarına bak! Sen Tolga'yı haketmiyorsun şimdi çık bu evden. Seni bir daha Tolga'nın yanında görmeyeceğim! Hadi ikiletme de çık." diye gürledi bana.
İçimde ki herşey bin bir parçaya bölündü acı gözlerle Tolga'ya baktım, abisine sinirle bakıyordu.
-"Ulan ben kaza geçireli iki gün oldu, abim ortalıklarda yok! Şimdi sarhoş sarhoş gelmişsin eve İpek'e bağırıyorsun, o benim yanımdaydı iki gün boyunca! sen ise ayık kafayla bile dolaşmıyordun! Asıl sen git bu evden benim senin gibi bir abim yok! İpek'e de bağırma bir daha, abim demem seni gebertirim! Ayık olmadan gelme bu eve lan!"
Tolga'nın bağırışları, Murat'ın bağırışlarından daha da korkunçtu. Beni korumuştu. Tolga'nın bağırışı üzerine Murat hızla evden çıktı.
-"İpek telefonu getir!" koşarak Tolga'nın telefonunu aldım ve ona verdim.
-"Abi ben Tolga. Evet saat geç biliyorum ama benim evin kilidini değiştirmem lazım şuan çok önemli." bir süre sessizlik oldu ve;
-"Tamam abi seni bekliyorum, hadi görüşürüz" dedi ve telefonu kapattı.
Bana uzunca bir süre baktığını fark ettim, kafam eğikti.
-"Abimin kusuruna bakma, ben artık onu tanıyamıyorum bile." dedi ve elini başına koydu.
-"Tolga bu olay seni üzüyorsa bahsetmemize gerek yok." dedim ve meyve tabağını Tolga'ya götürdüm. "Teşekkürler İpek, benimle ilgilendiğin için. " dedi ve elimi tuttu.
Tolga'nın Ağzından_
Gece saat üçte uyanmıştım, bana bakmaya gelen doktora bağırıp çağırmıştım ve odadan çıkmasını söylemiştim. Sabah yine bana bakmaya gelen başka bir doktora aynısını yapmıştım. Benimle böyle ilgilenen insanlara bunu yapıyorsam İpek'e de yapar mıydım acaba? Onu tekrar kırar mıydım? Kendime hakim olabilir miydim? Onu tekrar kaybetmekten korkuyordum. Bir kere onun kalbini kırdım,onun duygularıyla oynadım. Bu bana yapılsaydı eğer asla ama asla yapan kişiyi affetmezdim.
Sabah İpek hastane kapısından içeri koşarak girdi ve yanıma geldi, benimle çok ilgileniyordu ve bu benim hoşuma gidiyordu.
Kızlar, Can ve Furkan bizim eve geldi, İpek bana yemek hazırlıyor, ilaç saatlerimi unutmuyordu. Beni sevdiği gerçeğine inanıyordum ve bunu ondan duymak istiyordum. Ama onun hazmetmesi için zaman verecektim.
Bir sonraki ilaç saatinde İpek su getirmişti ve ben nedenini bilmeden birden bağırmıştım.
-"Ya İpek sanane benim ilaçlarımdan ya çık git evimden, sana ihtiyacım mı var sanıyorsun!" Kendime gelince, İpek evden çıkmaya hazırlanıyordu.
-"İpek dur! Ben, az önce. Ben sana bağırdım mı? Kahretsin, bana neler oluyor anlamıyorum İpek. Delimiyim ben? Sabahta aynı olay doktorumla oldu. Ben deliriyor muyum İpek? Normalde böyle davranmazdım, ani çıkışlar yapmazdım, dün gece de aynısı oldu bana yemek getiren çalışanı odadan kovdum." dediğimde istemsiz gözlerim doldu. Ardından o yine beni affetmişti.
Şimdi ise , Bana meyve soyuyordu ve ben de onu salondan izliyordum. Bir oraya bir buraya koşuşturuyordu. İzlemesi bile huzur veriyordu insana. Tam bana meyve tabağını getirmişken birisi çatkapı içeri daldı bu abimdi. Onu görünce kendime hakim olamadım.birden bağırmaya başladı.
"İpek! Senin burada ne işin var. Çık git bu evden. Şu kardeşimin haline bak! Yaptıklarına bak! Sen Tolga'yı haketmiyorsun şimdi çık bu evden. Seni bir daha Tolga'nın yanında görmeyeceğim! Hadi ikiletme de çık." O kadar sinilenmiştim ki, ellerim titriyordu. Onun İpek'e bağırdığından daha fazla bağırdım ve üstüne gittim.
"Ulan ben kaza geçireli iki gün oldu, abim ortalıklarda yok! Şimdi sarhoş sarhoş gelmişsin eve İpek'e bağırıyorsun, o benim yanımdaydı iki gün boyunca! sen ise ayık kafayla bile dolaşmıyordun! Asıl sen git bu evden benim senin gibi bir abim yok! İpek'e de bağırma bir daha, abim demem seni gebertirim! Ayık olmadan gelme bu eve lan!" ve sonra gitti.
Bundan böyle kimse İpek'i üzemezdi, üzmemesi gereken ilk kişide bendim.
Not: ben ve zeynep (ortak) birlikte yazdık...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULDAKİ GAMZELİ
Storie d'amoreLise 3. sınıftaydım. Bir gün onunla tanıştım ve aşka yelken açtım.. Sabah güneşin yoğun ışıklarıyla açtım gözlerimi. Sıradan bir gün dü bugün, okula gidecektim ve geri dönecektim. Evden çıktım ve otobüs durağına doğru yürüdüm. Akbili basıp hemen bo...