Kanıt neydi? Tanımına bakarsak: bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda inandırıcı belge.Tanımı belki buydu. Peki sevmenin veya sevilmenin kanıtı var mıydı? İnsanların bizi sevdiğine dair bir belge yoktu. Biz,buna nasıl inanıyorduk?Yoksa inanmak mı istiyorduk? Görünüşe bakılırsa asla kanıtlayamayacağımız şeye inanıyorduk. Bazen asla kanıtlayamayacağımız şeylere inanmamız gerekiyordu. Benim güvendiğim, inandığım tek insan olan ablam bana inanmıyordu.''Burada abla.Bütün kanıtlar burada.'' dedim. Kamerayı masamın en küçük bölmesine hiç görünmeyecek bir şekilde saklamıştım ama sakladığım yerde yoktu. ''A...Ama buradaydı.'' Kekeledim. ''Abla sana yemin ederim eniştemin bana yaptıklarını çeken kamera buradaydı buraya koymuştum.'' dedim. ''Yeter Ela ! bu kadarı fazla artık, çabuk eniştenden özür dile.'' dedi ablam.Ne! bide bu şerefsizden özür mü dileyecektim. ''Ya eniştenden özür dilersin ya da...'' dedi ablam ama cümlenin sonunu getirmedi. ''Ya da ne abla öldürecek misin yoksa dövecek misin?'' dedim.Bağırtılarım odanın pürüzsüz duvarlarında yankılanıyordu ki yanağımda bir sızı kulağımda bir çınlama oluştu. Ablam bana tokat atmıştı. Artık bu kadarı fazlaydı. Hiç beklemediğim bir anda darbe yeyince saçlarımla birlikte bende yere savrulmuştum. Mekanik bir hareketle ayağa kalktım ve giysi dolabımın üzerinde duran valizimi kaptım.Dolapta duran elbiseleri hızlı hareketlerle valize tıkıştırıyordum. ''Ela dur. Ela ben...'' dedi ablam. Kolumdan tuttu ''Bırak!'' dedim bağırarak.Ablamın elini kolumdan hızlıca kurtardım.Diğer gerekli olan malzemeleri aldıktan sonra tosbağanın anahtarını ve telefonumu alıp odamdan çıktım.Ablam peşimden koşturuyordu.Evin dış kapısına geldiğimde arkamı döndüm ve ablamın bana pişmanlıkla bakan gözlerini hafızama kazıdım.Dışarı çıktım. Evin kapısından çıkarken gözlerim dolmuştu. Bana göre ağlamak zayıflıktı. Herkesin göz yaşları yanaklarından dökülürken benim göz yaşlarım içime doğru akmayı öğrenmişti.Arabaya bindim ve anahtarı kontağa takıp arabayı çalıştırdım.Daha nereye gideceğimi bile bilmeden ilerliyordum.Saat 04:27'yi gösterirken ben Elazığ'dan çıkmıştım bile.Benim hayallerim çok azdı.Hayallerden çok gerçekleri yaşayacağımı bildiğimden hayal kurmaya pek isteğim yoktu.Hayallerimden birisi ise İstanbul'a gitmekti.Evet bu olabilirdi İstanbul'a gidip orada üniversiteyi okuyabilirdim.Orada herkesten uzak sakin bir hayat geçirebildim.Arabamı İstanbul yoluna soktum.Yavaş yavaş arabamı sürmeye devam ettim.Bu araba bana babamın son hediyesiydi.Eskiydi ama güzeldi.Onu güzel yapan şey ise içinde yaşanmışlıkların olmasıydı.Babamı ne kadar özlediğimi onsuz ne kadar yalnız olduğumu son hediyesi olan arabayı düşünürken aklıma gelmişti.Sabah saat 06:43 olmuştu ve Sivas'a yaklaşmıştım.Karnımdan acıktığıma dair sesler geliyordu ki yakında bir dinlenme tesisi tabelası gördüm yaklaşık bir kilometre uzaklıktaydı.Sonunda dinlenme tesisine gelmiştim arabayı park ettim.Kapıyı açtım ve tam sağ ayağım yerle buluşacakken ayağımdaki camlar aklıma geldi.İlk işim lavaboya gidip ayağımdaki camları çıkarmak olucaktı. Yavaş hareketlerle yürüdüm ve dinlenme tesisinin lavabosuna girdim.Neyse ki tuvalet kabinleri boştu.Hemen birisinin kapısını açıp içeriye girdim.Klozetin kapağını kapatıp üstüne oturdum.Sağ ayağımı sol bacağımın üstüne koydum ve ayakkabıyı çıkarttım.Yavaşça camları ayağımdan çıkarttım ve çöpe attım.Ayağımdan akan kanları peçete ile sildim.Ayağımı peçeteyle sarıp içi kan dolu olan ayakkabıya soktum.Yavaşça yürüyerek lavabodan çıktım ve yemek salonuna girdim.Yemek sırasına girip mercimek çorbası ve birkaç ekmek dilimi aldım kasaya parasını ödedikten sonra boş bulduğum masaya oturdum ve yemeğimi yedim.Sigara içmek için dışarıya çıktım.Sigarayı paketinden çıkarttım tam ağzıma götürecekken birisi omzuma çarparak yanımdan geçti ve elimdeki sigara yere düştü.''Yavaş be!'' bağırdım. arkasına döndü.''Önüne baksaydın'' dedi.oldukça yakışıklıydı.Kehribar rengi gözleri,siyah saçları,bıçak kesmesi gibi yüz hatları vardı.Üzerinde siyah kısa kollu t-shirt altında siyah kot pantolon ayaklarında botları vardı.''Öküz!'' dedim. bana aldırmadan yoluna devam etti.Yerde duran sigarayı alıp tekrar yaktım.Sigaranın dumanı içime işlerken üşüdüğümü hissettim.Nasıl oluyordu da o çocuk üşümüyordu? Kısa bir süre sonra sigaramı bitirdim ve arabamı park ettiğim yere doğru yürüdüm. Arabanın kilidini açıp içine girdim.Arabayı çalıştırdım.Gece uyumadığım için çok uykum vardı.Yolculuğa devam ederken ablamın söyledikleri kulaklarımda çınlıyordu. Gözlerindeki pişmanlık ve bana attığı tokat sürekli gözümün önüne geliyordu.Göz kapaklarım yavaşça kendini bırakırken büyük bir gürültüyle gözlerim aralandı...
![](https://img.wattpad.com/cover/100268807-288-k221273.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER YOLU
Teen Fiction'CENNETİN İÇİNDE Kİ CEHENNEME HOŞ GELDİNİZ' Ela Çırağan, annesini ve babasını Konya'dan Elazığ'a giderken trafik kazasında kaybetmiştir.Babasından kalan büyük servet ikiye bölünür ve ablasıyla paylaşılır. Ela eniştesi tarafından tacize uğramaktadır...