YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM - MEVHUM

1.3K 47 4
                                    

Asaf dışarıdaki kuzguni sözlere, menfur görüntüye aldırış etti. Çok vakit yaptığı gibi ben acı çekiyorken zaman ve an bir kenara çekilip izlemeye başlamıştı. Asaf yatakla eli arasında başımı kıstırdı, cenin pozisyonunu almıştım. Gözyaşlarımın sebebi pek çok şeyken en büyük mağduriyetini burun buruna olduğum kalın kayışlı siyah kemer yüzünden yaşıyordu.

''Mühim olmasına tek olanak veren şeyin kadim dilde söylenmesi olan birkaç ucuz cümle... Ha bak, bu işe yarar belki, dmt oranı bir hayli yüksek bir şifacı şaman ve her şeyin fazlası nasıl zararsa ne yaptığından bayağı emin olan yağız bir büyücü!''
''Bu gece buraya gelmekle hata yaptın.''
''Bak, bak... Hangi dogmatik kukla epik bir sahne yaratmanın düşüyle buraya gelecek, diyordum! Kahraman mı olmak istiyorsun, çocuk yoksa kahrolası dört köşeli bir yeşil atlı cüce mi?'' Kerber başı yere sürtünen baltayı gerisingeri attı, baltanın varlığı en az Asaf'ın amaçsız sözleri kadar tesir yaratmıştı üzerimde. Göz göre göre Asaf'ın ayağına getirmişti baltayı.
''Ne ağabeyimin yüzüğünü verdiği kadına zarar verebilir, ne de Başkent sınırına giden yola girebilirsin...'' Kaşları durumun ehemmiyetini anlamış gibi ciddiyetle yukarı kalkmıştı. Asaf bir an düşünür gibi yaptı, ağzını açık bir süre bekledi, sonra jeton makineye yeni düşmüş gibi birdenbire konuşmaya başladı.
''Aslına bakarsan teknik olarak girmiş bulunuyorum... Eh matematiksel olarak burada olsam da şu da olabilir, başka bir yerde de takılı kalmış da olabilirim, evet, evet! Beyni varken beyinsiz duruma düşen bir çarpık bacaklı rasyonel bir kuram ortaya atılabilir, tuhaf ve sentetik... Halkı olabilirsin... Biliyorsun, bu biraz spiritüelliğe giriyor, bedenim maddesel olarak dönüp dolaşsa dahi hakiki halkada aynı yerde, teknikten uzak, maneviyata yakın yazısız ruhsal-akılcılıkta bulunduğum nokta tam olarak-'' dedi işaret parmağıyla yeri işaret ederek ama krateri kastederek.
''Çenen yorulmuyor mu?'' dedi Kerber sözünü keserek. Eh, iyi de olmuştu.
''Dışarıdan etki edecek tek şey beyinsizlerin gözlerimi yorduğu gerçeği, seni küçük katil kılıklı tarantula suratlı seni!'' Kerber öfkeyle soludu.

''Öngörü konusunda pek iyiyimdir!'' 
''Öyle mi? Yalvarıyorum bu düdüklü mahlûk ne gördüğünü söylesin bana!''

''Her iki günahı da işlediğin için feci can vereceksin.''
''Aha!'' diye bağırdı Asaf, çoktan beri yatağın üzerinde değildi. ''Canımı alacak kof bir ermiş; insaniyeti bertaraf edilmiş, öldürme arzusu dominant gelmiş bir yarı-hayvani! Hanidir peşkeş çekemeyen ellerim,'' Başlıyordu. ''Zavallı bir fani mahlûkata hüsnükabul gösterdi!''
''Baltazar'a ne olduğunu biliyorsun.'' dedi Kerber alay eder gibi. Asaf'ın gülen yüzü düştü, çarpıldı, önce başını öne eğdi, sonra gözlerinin akı çıkmış bir şekilde başını yukarı kaldırdı. Yatakta el verdiğince geriledim.
''Evet, çocuk, biliyorum. Ve seni temin ederim ki,'' Gözleri dışarı pörtledi. ''Buna küçük ördeklerim elimden alınmış gibi çok sinirlendim.'' Kerber ona doğru koştu, iki büyük adımla odanın ortasına varan Asaf onu durdurmakla kalmadı, Kerber'i boynundan kavradığı gibi büyük bir güçle duvara itti ve elleri hâlâ boynundayken sırtını duvara yasladı, Kerber'i havaya kaldırdı.
Telaşla camdan dışarı baktım, Kerber ve Barlas arasında bir seçim yapmak zorundaydım. ''Kaç kurtul ondan!'' dedim bu ölçüsüz ve acımasız seçimin kötülüğüne dayanamayarak.
''Ben kötü biriyim, çaylak ve kötüler gururlu olur!'' Asaf'a kafa attı, bu Asaf'ı bir adım geriletti ama pek tesirli olmadı. Barlas'ı düşünüyordum ve onu seviyordum ama Asaf Kerber'e çevresinde yarım ay çizmesine izin verince bükülen beli ve buharlaşıp akan göz bebeklerinden geriye kalan beyaz tabaka çığlık atmam, camı açıp dışarıya doğru bağırmam için daha önce görmediğim bir güçle beni güdülüyordu.
Dışarıya baktım, Kasap bir şeyler mırıldanıyordu ancak bakışları yön değiştirmişti; cama, bana, bakıyor, olanları anbean izliyordu.

KAMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin