Baekhyun’un ne yaptığını tabi ki anlamıştım kolay yenilmeyecektim. Tırnaklarımla şuan elimi delik deşik etsem de benimde bir planım vardı. İlk adımı ben atmayacaktım. Telefonumla Jongin’e mesaj atıp buraya gelmesini söylemiştim bile. Sehun’un küçük planımdan haberi vardı. Zaten düğüne de katılamayacağı için Jongin ile katılacaktım düğüne.
Jongin içeri girdiğinde gülümseyerek ona baktım. O da başıyla selam verip yanıma oturmuş ardından elini belime koymuştu. Baekhyun’un kendini kastığını anladığımda gülümsememi gizleyememiştim. Jongin eliyle beni uyarırken ciddi halime dönmeyi başarmıştım.
“Beyaz damatlık, yakışmış değil mi? Bana yakıştığını söyleyin!”
Luhan’ın hallerine daha fazla katlanamayacağımı anladığımda Jongin’in kolunu çekiştirmeye başladım “ Efendim XingXing?” Koluna vurduğumda gözlerini acıyla büyüttü. “Ne ya- Haa. Anladım. Ben Kim Jongin, Kısaca Kai de diyebilirsiniz” diye tanıtmıştı sonunda kendini. Onun bu şapşallığına güldüğümde Baekhyun’un rengi kırmızının başka tonlarına geçiyordu.
“L-Lay konuşabilir miyiz?”
Luhan’ın bana yönelttiği soruyla kafamı sallayıp Luhan’ı takip ettim. “Ne yapmaya çalışıyorsun?” Gerçekten anlaşılmıyor muydu? “ Ordan ne yapıyor gibi gözüküyorum. Baekhyun’u kıskandırıyorum.”
**
Baekhyun
Lanet olsun. Tamam, birinci adım işe yaramamıştı. Onu tahrik edecektim. Ama evde. Şimdi onu eve geri götürmem gerekliydi. “Lay, eve gitmemiz gerek? Piyanom için yer açmalıyız.” Yixing ile Luhan sonunda konuşmalarını bitirip yanıma gelmişti. Jongin’e sarıldıktan sonra el sallayıp dükkandan çıktı ardından bende çıktım.
Yanına ulaştığımda ellerini ceplerine sokmuş hızlı adımlarla yürüyordu. Şuan bana sanırım kızgın falandı. “Lay?” Kafasını çevirip bana baktı. “Efendim Baekhyun.” Baekhyun. Baek değil. Eve geldiğimizde hiçbir şey demeden direkt piyanonun olduğu odaya girdi. Oda cidden büyüktü ve benimkini alacak yeri de vardı. Koltukları çekmeye başlamıştı.
“İzin ver yardım edeyim.”
Beni dinlemeyip koltukları tek başına çekmeye uğraşıyordu.
“Lay.” Durdu bana baktı. Ardından kendini koltuğa bıraktı. Yanına gidip oturduğumda hiçbir şey dememişti. Susuyordu. Elbet konuşacaktı. “Lay, iyi misin?” Kafasını evet anlamında salladıktan sonra kitaplıklara yöneldi. Benimle konuşmamak için her şeyi yapıyordu. Ama bende seni elde edecektim. Zhang Yixing. Adımlarımı tekrar tekrar değiştirmem gerekse de.
“Yixing, film izleyelim lütfen.”
“Film hazır mı?”
Evet! Benimle konuştu. Kafamı sallayıp televizyonun yanına gittim. Filmi taktıktan sonra yerime yerleştim. Oda yanıma oturmuştu. Böyle daha kolay olacaktı. Gidip mısırları ve içecekleri hazırlayıp geldiğimde filmin en sevdiğim ve planımın en önemli kısmına çok az kalmıştı.
Mısırlardan birini ona uzatıp diğerini kendi kucağıma koydum. Ve işte o kısım gelmişti. Filmdeki adamın inlemeleri her yeri inletirken o gözlerini kapatmıştı. Elimi onun omzuna attığımda hafifçe irkildi filmi kapatıp ona baktım. Seslerin kesilmesiyle gözlerini açtığında o kadar masum duruyordu ki.
“İyi misin?”
“S-Sa-Sanki birbirlerini ö-öl-öldüyorlardı.” Ben onun bu hallerine gülerken o acıyla inledi. Korkuyla ona baktığımda önündeki şişkinlik çok açık bir şekilde belliydi. “L-Lay” Gözleri önüne kaydığında hızla yukarı çıktı. Aman tanrım. Onu tahrik etmek bu kadar kolay mıydı? Daha çok uğraşacağımı falan düşünmüştüm fakat bu kadar kolaydı.
O bazen içindeki canavarı ortaya çıkarabiliyordu bazen de çok çok masumdu. Sanırım şuan kendini rahatlatmakla meşguldü. Ben iyiydim. Kucağımdaki mısırları yemeye devam edip onu bekledim. Ne kadar süredir oradaydı ki? Kucağımdaki bitmiş tabağı kenara bırakıp yukarı çıktım.
Tuvalet boştu. Banyoda. Odasına girdiğimde yatağında yatıyordu. Hayır, uyumuş olamaz değil mi? Yanına yaklaştığımda gözleri kapalıydı dudakları aralıktı. Onu tekrar öpmek istiyordum. Yüzüne doğru biraz daha eğilip onu görmemi kolaylaştırdım. Bütün gün melek gibiydi ama uyurken daha kusursuz oluyordu.
**
Luhan
“Xiumiiin!”
Kafasını mutfaktan uzatıp bana baktığında ona gülmemi engelleyemedim yüzü un içinde kalmıştı. “Ne yapmaya uğraşıyorsun?” Yüzünü eliyle temizleyip yanıma geldi. “Kek” Gülümseyip koltuğa oturdum. Baekhyun ve Yixing konusunu açmak istiyordum fakat nasıl açabileceğim hakkında bir fikrim yoktu.
“Lay ve Baekhyun ikisi de çok inatçılar.”
Aklımı okumuştu sanki “Aynı şeyi düşünüyordum.” İkimizde birbirimize baktıktan sonra gülümsedik. “Yixing çok utangaç. İlk adımı Baekhyun artık atmalı bence.” Onu onayladığımı gösterircesine başımı salladığımda mutfağa doğru yöneldi. Tabi bende arkasından onu takip ettim
**
Yixing gözlerini açtığında onu izleyen iki gözle karşılaştı aniden yerinde kıpırdanınca Baekhyun’da o da korkuyla geri çekilmişti. “Tanrım. Beni mi izliyordun?” Baekhyun’un gözleri kocaman açılırken bir bahane arıyordu. “H-Hayır. Yani geciktin.” Yixing gözlerini kırpıştırıp ayılmaya uğraşırken. Baekhyun sonunda yatağın ucuna oturup ona baktı.
“Sana bir şey söylemem gerek.”
Evet, söylemeliydi. Ama asıl sorun nasıl söyleyeceğiydi? Böyle bir şeyi pat diye söylemezdiniz sonuçta. Ya Yixing kabul etmezse? Bu düşünce onun beynini kemiriyordu. Yixing ona baktıktan sonra konuştu. “Tabi söyle.” Baekhyun derin bir nefes aldı. Söylemeliydi. Adımlara ihtiyaç duymadan direkt söylemeliydi.
“Baekhyun, ne söyleceksin?”
“….”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Counting Stars|BaekLay ✔
FanfictionHer gece yıldızları saymalıydık beraber, Onların sonsuzluğunda kaybolmalıydık.