Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey onun yüzü olmuştu. Gözlerimi kırpıştırıp tekrar ona baktım. Gerçek olamayacak kadar mükemmeldi. Onu kelimelerle anlatamıyordum. Sanki her zaman içimde bir yerlerdeki hissettiğim boşluğu dolduran yarımdı o. Onun sayesinde tekrar sevmeyi öğrenmiştim ben. Soğuk bir insan olmaktan çıkmıştım. Onun sayesinde artık beni heyecanlandırmayan her şey heyecanlandırıyordu. Ve bu gece, onunla yıldızları sayacaktım. Her şeyi planlamıştım.
Dirseklerimin üstünde doğrulup ona bakmaya başladım. Uyurken kaşları çatılmış ve dudakları hafif aralıktı. Saçlarını alnından attırıp alnına dudaklarımı bastırdım. Rahatsız olmamış uykusuna devam ediyordu. Gülümseyip yataktan çıktım. Kendimi banyoya sürükleyip üstümdekileri çıkarttım ardından kendimi suya bıraktım.
**
Uyandığımda elimi sıcak bedeni bulma umuduyla yatağın içinde dolaştırmıştım ama bulduğum tek şey soğuk çarşaftı. Yatakta oturur pozisyona geçtiğimde banyodan gelen su sesinin verdiği rahatlamayla kendimi tekrar yatağa bıraktım. Elim bilinçsizce dudaklarıma giderken şapşalca sırıtıyordum.
“Uyandın mı?”
Baekhyun’un sesiyle kapıya döndüm. Belinde havlusu, üstünden süzülen damlalar, ıslak saçlar ve her zamanki gibi onu tamamlayan öpülesi dudaklar. Tanrım. Ben ne zaman bu kadar sapıkça düşüncelere sahip oldum? Bana doğru yaklaşıp üzerime eğildi. Saçlarından damlayan su damlaları yüzüme geliyordu. Dudaklarımı konuşmak için aralamıştım ama o hemen dudaklarını dudaklarımın üstüne örttü. Dudaklarımız beraber uyum içinde hareket ederken tek düşüncem ona artık nasıl karşı koyacağımdı.
Yavaşça geri çekilip dudaklarıma iki tane daha öpücük kondurdu. Ben onun öpücükleriyle sersemlemiş bir şekilde yatarken o üstünü giyinmeye başlamıştı. Ona bakmamaya çalışarak aşağıya mutfağa indim. Aman tanrım. Mutfak tam anlamıyla savaş halindeydi. Dün akşam ben uyuduğumda acıkmış olamazdı değil mi? aman tanrım.. Mutfağım. Benim güzel mutfağım. “BYUN BAEKHYUN KOCA KIÇINI KALDIRIP BURAYA GEL!” bağırmamla Baekhyun’un koşarak buraya gelmesi bir oldu.
“Ne? Ne oldu?”
“Mutfağımı ne hale sokmuşsun!”
Baekhyun saçlarını karıştırdıktan sonra etrafı toparlamaya başlamıştı. Saate baktığımda işe gitmek için daha 2 saatim olduğunu fark ettim. Nasıl bu kadar uzun süre uyuyabilmiştim ki? Yukarı çıkıp hızlı bir duşun ardından kıyafetlerimi giydim. Aşağıya indiğimde Baekhyun hala etrafı toparlıyordu.
Saate tekrar baktığımda rekor denilecek bir sürede hazırlanmıştım. Bir saatte. Koca bir saatte! Baekhyun’a yardım etmeye başladığımda buzdolabının içinde oyalanıyordu. Daha doğrusu yemekleri yiyordu. Poposuna bir tane şaplak atmamla ağzında salamla bana bakması bir oldu. Onun bu haline gülerken o ağzındaki salamı yemişti “Bu tokatları ileride olacak sevişmelerimiz için sakla sevgilim.”
Gözlerim iyice açılırken hangisine şaşıracağımı düşünüyordum. Bana ilk defa sevgilim diyişine mi yoksa benim onu sinir etmek için yaptığım bir şeyden zevk almasına mı? Kafamı düşünceleri yok etmek istercesine sağlayıp ayakkabılarımı giydim. “Nereye?” Montumu da giydikten sonra ona cevap verdim “İşe gidiyorum. Tanıştığımız cafeye. Beni görmek istersen oraya gel.” Elime tanışmamıza neden olan kitabı da alıp evden çıktım.
Çok geçmeden cafeye varmıştım. İçeri girdiğimde bu ortamın kokusu ve sıcacık havası beni rahatlatırken Jongdae’yi gördüğüm gibi yanına gittim. “Vardiyana daha çok var ama bir tane daha yardımcıya hayır demem” Elindeki önlüğü bana uzatırken üstümdeki monttan kurtulmuş önlüğü bir çırpıda giyivermiştim. “İşim ne olacak tam olarak şuan?” Elindeki tepsiyi bana verip cam kenarında oturan iki kızın masasını gösterdi “Boşları al başka bir şey istiyorlarmıymış diye sor.” Kafamı anladığımı belirten bir şekilde salladıktan sonra masaya doğru yürüdüm.
Masaya ulaştığımda kızların önündeki fincanları dikkatlice tepsiye yerleştirdikten sonra onlara baktım. Beni resmen gözleriyle yiyorlardı. “Başka bir isteğiniz var mıydı?” İçlerinden diğerine oranla daha şirin olan kız kafasını önüne eğerken diğeri bana kur yapmaya çalışıyordu. “Senin önerebileceğin bir şey var mı? Senin gibi tatlı mesela?” Tamam işte bu biraz garipti. Gülümsedikten sonra aklıma gelen ilk şeyi söyledim “Pasta çeşitlerimiz var.” Utançla kafasını eğen kız gülümsememle bayılacak gibi olurken diğeri daha da cesaret kazanmıştı.
“İki tane böğürtlenli pasta.”
Kafamı tamam anlamında salladıktan sonra uzaklaştım. Tezgâha geldiğimde Jongdae bana bakarak sırıtıyordu. “Kızların daha ilk günden ilgisini çektin ha? Aferin.” Gözlerimi devirip tezgâhın arkasına geçtikten sonra bardakları kenara bıraktım. “Aman hiç sorma Chen.” İki dilim böğürtlenli pasta hazırladıktan sonra tepsiye yerleştirdim. “Kız sanki beni yiyecekti.” Jongdae bu dediklerime gülerken konuşmamız birinin öksürmesiyle bozulmuştu.
“Bölüyor muyum?” Tepsiyi aldığım yere bırakıp hızla Baekhyun’a sarıldım. Kolları bir an dursa da sonra belimdeki yerlerini almış sıkıca dolanmıştı. Yüzümü Baekhyun’un boynuna gömdüğümde işte olduğumu hatırlamıştım. İstemeyerekte olsa geri çekildiğimde Jongdae köşede bizi izleyip sırıtıyordu. Bıraktığım tepsiyi alıp siparişleri bir şey demeden masaya bıraktığımda hala kızlar tarafından süzülüyordum.
Masadan uzaklaşıp tekrar Baekhyun’un yanına geldiğimde elimi beline dolayıp kendime çektim. O da kafasını omzuma yaslamıştı. Gay çıkmama kızların çok üzüleceği belliydi. “Tanrım, Lay müşterilerimi hayal kırıklığına uğratıyorsun. Ayrılın hemen aşk böcekleri.” Gülerek bizi ayırmaya çalıştığında kollarından tutup tezgahın arkasına geçtik. “Baekkie, bir masaya geç ben vakit buldukça yanına geleceğim.”
“Ah, çok kalmayacağım seni görmeye gelmiştim. Şirkete gitmem gerek.”
Tezgahın üzerinden uzanıp yanağına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra gülümseyerek el salladım. O da bana el salladıktan sonra kapıdan çıkışını izledim. “Çok seviyorsun ha?” Kafamı evet anlamında salladıktan sonra içeriye sinirle giren uzun boylu çocuğa baktım. Jongdae gözlerini devirip yanına gitti. Onları izlerken Jongdae ne diyorsa çocuk iki dakika içinde sakinleşip sırıtmaya başlamıştı.
Masadaki kızların hesap için gelmeleriyle gözlerimi onlardan ayırıp kasanın başına geçtim. Hesaplarını ödedikten sonra yüklü bir bahşiş bırakmışlardı. Bahşiş kavanozunun da bayağı dolmasını sağlamışlardı. Jongdae yanındaki uzun adamla buraya doğru gelirken ben bahşişleri hala kavanoza tıkmaya uğraşıyordum. “Woaah. Az önceki bayanlar mı bıraktı bu kadar parayı?” Kafamı evet anlamında salladığımda Jongdae hala kocaman gözlerle kavanoza bakıyordu.
“Ah, hyung bu Chanyeol. Seninle yaşıt. O da burada işe başlayacak.”
Kafamı kaldırıp uzun boylu çocuğa baktığımda gülümsedi. Aynı şekilde bende gülümsediğimde kasanın altındaki önlüklerden birini ona uzattım. “Bundan sonra beraber çalışacaksınız. Ben birazdan gidiyorum. Xiumin ile buluşacağım.”
“Xiumin ve Baekhyun’a selam söyle!”
Baekhyun? O çocuk Baekhyun’u mu tanıyordu? “Baekhyun’u nerden tanıyorsun?” Jongdae sanki bildiklerini saklamak istercesine ilk önce Chanyeol’a çimdik attı ardından da yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirmişti. “Hiçbir yerden tanımıyor!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Counting Stars|BaekLay ✔
FanfictionHer gece yıldızları saymalıydık beraber, Onların sonsuzluğunda kaybolmalıydık.