1.Bölüm

6.5K 349 11
                                    

Gülru gece yarısı uluyan kurt sesiyle uykusundan uyandı. Acar kollarını  sevdiği kadına sımsıkı sarmış uyuyordu. Eşinin göğsünde yatan Gülru  buraya ilk zamanlar geldiğinde duyduğu kurt sesleriyle ne kadar korktuğunu hatırladı. O zaman Acar'a sımsıkı sarılır ve korkudan eşinin kollarında  titrerdi.

Acar kollarını arasındaki  eşinin kıpıldamasıyla uykusundan uyandı.

- ne oldu Gülrum ağrın mı  var?

Gülru duyduğu sesle yüzünü Acar'a çevirdi.
İki hafta önce yaptığı doğum nedeniyle biraz ağrıları oluyordu  genç kadının. Adamın telaşını gören kadın sağ eliyle göğsünü okşadı eşinin.

- bir şeyim  yok Beyim kurt uludu ona uyandım.

Bir zamanlar karısının sesini duyduğunda kollarında bir serçe gibi nasılda titrediğini hatırladı. Alışmıştı  zamanla obanın  yaşantısına kadını. İlk başta  korkmuştu Gülru için  Acar. Oba hayatı  bir yerleşiğe göre çok zordu. Yılın belli zamanlarında başka yerlere göçerlerdi. Ama Gülru onu şaşırtmış oba hayatına zorlansa da zamanla alışmıştı.

- ben bi Alçiçek'e bakim beyim. dedi kocasının kollarından ayrılarak.

Beşiğinde yatan Alçiçek bebek annesinin kokusunu duymuşcasına ağzını büzüştürmeye başladı.

-oyy kurban olduğum, ananın geldiğini mi hissettin. dedi ve büyük bir şevkatle kucağına aldı yavrusunu .
Bebeğiyle yatağa gelerek göğsünü açtı.
Annesinin yardımıyla emmeye başlayan  bebek usulca tekrardan gözlerini kapadı gecenin karanlığına.

Yanına gelen iki meleği izleyen Acar,kızına eğilerek süt kokusunu içine çekti.

-hala inanamıyorum Gülrum, bu peri kızı bizim mi?

Gülru da inanamıyordu bu mucizeye. 2 hafta geçmesine rağmen kızının saçında bir değişiklik olmamıştı. Sadece gözleri gittikçe Acar'ın lacivertlerine benziyordu. 

- bizim kızımız  Acar, bizim mucizemiz.

Şükretti tekrardan Acar ailesi için.

Bebeği  beşiğe koyan Gülru tekrardan sığındı kocasının korunaklı kollarına.

□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□□

Yıllar Sonra...

Aradan geçen yılların ardında kuraklık oba halkının canına tak ettirmişti. Otlaklar yeşermiyor,hayvanlar beslenemiyordu. Yazın  verdiği hararetle obadaki yaşlı sayısı fazla olduğu için yeni yerlere göç edemiyorlardı. Gittikçe azalan hayvan sayısı  da göçü engelliyordu.
Oba beyi Acar bu duruma çare arasa da bir türlü bulamıyordu. Kuraklıkla birlikte oba halkının arasında gittikçe yayılan bir söylenti yayılmıştı. Özellikle Acar Beye düşmanlık besleyen  Kahraman Beyin ailesi bu söylentilerin başını çekiyordu.

Küçük kız çocuğu Alçiçek, annesinin eteğinin altına saklanırdı ona kötü gözle bakan insanlardan korunmak için.

5 yaşından itibaren babasının saçlarından dolayı verdiği  ismi yerine "uğursuz " olarak anılıyordu artık.

Acar, kızını "Alçiçeğim" diye severken, oba halkı " Lanetli şeytan " diye  dışlıyorlardı.
O zaman küçük bir çocuktu Alçiçek, bilmiyordu bütün bu sorunların onun küçücük omuzlarına yüklendiğini,bilmiyordu insanların bakışlarındaki kötülüğü...
Çünkü o yerleşik bir kadından olma uğursuz bir çiçekten başka bir şey değildi onlar için.

Büyüdükçe serpildi, güzelleşti Alçiçek.
Kızıl  saçlarına taktı mavi boncuklarını,saldı saçlarını beline ,savurdu rüzgara doğru.
O savurdukça,obadaki delikanlıların gönülleri efsunlandı genç kıza. Kaç delikanlının yüreği  Alçiçek'in  sevdasıyla kavruldu. Kıskandı genç kızlar ve anaları kızın güzelliği karşısında. Kıskandıkça genç  kıza haram ettiler güzelliğini. 

Örttü saçlarını babasıyla annesi üzülmesin lafları duyunca diye.Örtülen saçlarıyla okyanus mavisi gözleri ön plana çıkmıştı. Bir bakan bir daha alamıyordu gözlerini genç kızdan.
Çocukluğundan beri "uğursuz çiçek" diye söylerlerken büyüdükçe "Lanetli yosmaya" döndü söylenenler kızın kalbini yıktıklarını bilmeden.

Bazen kendisi de düşünüyordu.

"Yarabbim gerçekten benim suçum mu bu masumların çektikleri?"

Acar Bey, obasıyla sulak yerlere göç etmişti birkaç sefer. Fakat nereye konsalar,yuva yapsalar otlaklar yetişmez, hayvanlar telef olurdu.

"Allahım yardım et!"dedi yine yakarırcasına...

Biliyordu bu işin kötü sonucunu. Bütün bu olanların sonuçlarını masum yavrusuna yükleyeceklerdi her zamanki gibi...
Yılların tecrübesiyle insanların kıskanç yüreklerinin ne kadar da kötü olduğunu biliyordu Acar Bey. Her gece kızının ağlamaları çadırlarına ulaşır ve eşiyle sarılıp onlarda eşlik ederek ağlarlardı yavrularıyla birlikte.

♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧

İnsanların bakışlarından kaçmak istemişti genç kız. Böyle zamanlarda nefes almak için sevdiği bir tepe bulmuştu kendine. Yine kaçmak uzaklaşmak istiyordu gizli mabedine doğru. Kafasını örttü yemeniyle,giydi uzun ceketini üstüne. Kimsenin kendisini görmesini istemiyordu. Onu gören genç kızlar alaylı laflarıyla arkasından bağırıyor, kadınlar ise kınayan bakışlarıyla eziyorlardı genç kızı.
Özellikle obanın genç erkekleri önünü kesip Alçiçek'e süslü laflar ederken,biri onları yan yana gördüğünde ise genç kıza bağırıp çağırmaya başlıyordu genç adamlar.

Alçiçek ise başını hiç yerden kaldırmadan yürümeye devam ederdi böyle zamanlardı.
Şansı bu sefer yaver gitmişti. Kimseye görünmeden gizli mabedine ulaştı ve derin bir nefes çekti. Böyle zamanlar da oturup söylenenleri düşünüp,içli içli ağlardı kendisi ve ailesi için.

" verdiğin canı al Allahım ,dayanamıyorum artık."    diye ağlamaya devam etti.

Ağar, Cemil Amcasının verdiği görevle obaya odun taşıyordu. Kimsesiz olduğundan  oba halkı ona sahip çıkmış ve işleri karşılığı genç adama yardım ediyorlardı.
Aslında herşey karşılıklı idi. Ağar sabahtan akşama kadar obadaki insanların dediklerini yapar,akşamına da bir tas kazandığı  yemeğini yerdi.
Kimseye karşı mahçup olmak istemezdi. Bu nedenle  yan gözle bile genç kızlara  bakmazdı. Obada söylentileri o da işitmişti,merak edip kaldırıp bakmıştı genç kıza.
Söylenenlere göre genç kız, ne çirkin yüzlü bir şeytan ne de lanetli yosmaya benziyordu. Tam tersine küçükken duyduğu hikayelerdeki melekler kadar güzeldi cehennem rengi saçlarıyla.

Genç kızı ne zaman görse,mavi gözlerindeki  derin hüznü hissederdi. O da ailesini kaybettiğinden beri gözlerinden hüzün silinmedi. Ağar bu hüznü tanıyordu.
Bu melek yüzlü kızın bile yüzünü güldürmüyordu bu dünya,tıpkı kendisi gibi...

Tepenin ardından yürürken ağlama sesi duydu. Nedendir bilinmez ayakları onu sesin geldiği yöne yöneltti. Rüzgarın savurduğu kızıl saçları gördü.

"Yine ağlıyor musun uğursuz kızıl  çiçek?" dedi içinden...

Çekip gitmek istedi umursamadan tıpkı oba halkının onun yüreğini parçaladıklarını bile bile. Yüreği çekti aldı Ağar' ı genç kızın yanına.

"Bazen ağlamak bile derman olmaz yarana..."

Duyduğu sesle korkudan sıçradı genç kız...

BOZKIR'IN UĞURSUZ ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin