10.Bölüm

5.6K 308 44
                                    

Hiç bitmeyen bir labirentin içinde kaybolmuş gibiydi Ağar. Ne yöne gitse aynıydı yollar. Issız ve yabancı dağlar , sonu olmayan tepeler , suskun gökyüzü...

İçinde bir korku bir telaş... Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Korkuyordu.
Tıpkı beş yaşında iken ailesini alan o korkunç yangındaki gibi. Bir çocuk hatırlar mıydı geçmişi...
O hatırlıyordu. Beyni o günlerin acı haykırışlarını kulaklarına nakşetmişti ilmek ilmek. Bağıran, çağıran insanlar...

Turuncu,kırmızı alev renkleri..

Yine o gün gibi kimsesiz hissediyordu Ağar kendini. Anne, babasız tek başına.
Şimdi ise yaradan yıllardır beklediği mucizeyi ona hediye etmişti. Atın üstünde kendisine bakan bir çift çakır göz bundan böyle bu hayatta tek olmayacağı söylüyordu sıcacık bir tebessümle. Korkuları kendi için değildi artık Ağar'ın. Alçiçek'in güzelliği dillere destandı. Gideceği yerlerde kızın güzelliği ile dikkat çekeceğini biliyordu. Bundan sonra bu hayatta sadece ikisiydi. Başlarına gelecek felaketlerin ardında onları koruyup kollayacak kimseleri yoktu. Koca dağlar bile art arta sıralanmış birbirlerini tamamlıyordu. Kainatta bile müthiş bir uyum ve ahenk varken onları içlerine alacak küçücük bir topluluk bile yoktu. Acar'ın dediği gibi Gülru Hanım'ın köyüne gidiyorlardı. Anne ve babasından başka kimsesi kalmamıştı Gülru'nun. Acar'ın onları emanet edebileceği başka kimsesi yoktu oba dışından. Yıllardır anne ve babasından haber alamıyordu Gülru Hanım. Annesinin gözyaşlarına rağmen çekip gitmişti, terk etmişti Acar'ın sevdası uğruna. Hasretinden ne kadar yansa da babasının gözlerindeki nefreti görmekten korktuğu için karşılarına çıkamamıştı bunca zaman. Acar'ın dediğine göre yaşlı çift hâlâ köylerinde yaşıyorlardı.

Acar'ın verdiği tarife göre daha gidilecek bayağı yolları vardı. Yaklaşık yarım gün geçmişti yola çıkalı. Az ilerideki küçük otlakta dinlenmeye karar verdi Ağar.

-Alçiçek'im az ilerdeki küçük ortaklık var. Akşam olmak üzere küçük çadırımızı kurup geceyi burada geçirelim.

Kocasının yardımıyla atın üstünden indi genç kız. Şimdiden içine özlemin buruk bir parçası sinmişti. Artık babasının onu koruyan sıcacık kolları yoktu. Güçlü olmak zorundaydı bu çetin savaşta Ağar'dan başka destekçisi yoktu. Alçiçek,genç adamı sırf kendi laneti yüzünden yuvasından, yurdundan ettiğini düşünüyordu. Yüreğinin derinlerinde susmayan vicdanının sesiyle kahrolmaktaydı. Korkmak yerine bu zorlu yollarda kocasına destek verecekti genç kız. Artık bundan sonraki hayatlarında ikisinden başka kimseleri yoktu.

-Ağar sence anamın atasının köyüne varabilecek miyiz?

Gelen sorunun ağır yükünü biliyordu Ağar...
Önünde isimsiz dağlar, göller, ovalar vardı karanlık gecede. Acar Bey, Ağar'ın iyi bir izci olduğunu biliyordu. Obanın dışarıdan sağlanan tüm ihtiyaçlarını almaya genellikle Ağar ve akranları giderdi. En yakın köy, kasaba nerede biliyordu genç adam. Bu sebeple gözü arkada kalmamıştı Acar'ın. Gülru Hanım'ın köyü bir bir buçuk gün uzaklıktaydı obadan. Köyün ismini, muhtarın adını ve ailesinin bilgilerini vermişti genç adama düğünden iki gün önce. En yakın kasabaya varabilseler emindi köyü bulabileceğini genç adamın.

-sen merak etme gülüm bulurum Allah'ın izniyle... Baban iyi tarif etmişti Hanım'ın köyünü.

-biliyor musun Ağar, anamın ailesiyle bizimkiler uzun zamandır küsler. Annemin atası yani dedem babam gibi bir göçebeye kaçtı diye anamı hiç affetmemiş. Babam kaç sene dil dökmüş dedemin inadını kıramamış. Anam yıllardır sıla hasreti çeker durur. Kaç gece gördüm anası için sessiz sessiz ağlayıp dua ettiğini.

BOZKIR'IN UĞURSUZ ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin