6.Bölüm

6.2K 341 35
                                    

Kainatta yaradılış evrimi diye bir süreç vardır canlılar için. İnsanoğlu için yaratılan dünyada da ademoğulları da bu yaradılış evriminden geçer ana karnında yolculuğunu tamamladıktan sonra.

Yaratıcı kadına Adem'in soyunun devamı için analık hakkını verdi. Kadın, evlat kokusunu tattığından beri vazgeçemedi bu kutsal görevden. Doğan her bir canlıdan sonra kainat genişledi, dünya denen sahte cennette yaşam başladı topluluk olarak.

Dünyada yaşamın içinde kaybolan ademoğlu ölümün varlığıyla kavuştu yaratıcısına.

Alçiçek ise bu yaradılış evriminde yaşam yerine ölümü tattı. Her insan yaşamı boyunca birçok duygunun etkisinde kalır. Kimi zaman ağlar kimi zaman mutlu iken kimi zaman da kalbi heyecanın etkisiyle çırpar durur bir serçenin kanatları gibi...

Genç kız ise mutluluk denen duyguyu çok az hissetmişti on sekiz yıllık hayatı boyuncu.
İnsanların nefret ettiği saçlarını babası okşarken ya da annesi saçlarını tarayıp sevdiği gibi renkli boncuklarını takarken saçlarına , ağabeylerinin onu küçükken omuzlarına alıp onunla oynarken mutlu olduğunu hatırlardı Alçiçek.
Çok kısa zamanları olmuştu mutluluğa dair...

Şimdi çadırın dışında meydandaki topluluğa baktı. Yarın düğünü vardı bu meydanda.
Herkes büyük bir hevesle Bey kızının düğün şöleni için uğraşıyordu tepelerinde onları yakan güneşe rağmen. Çadırların kenarlarına ipler konuldu renkli fenerler için. Obadaki kadınlar en güzel örtülerini örtüp ,havlularını astılar meydana.
Büyük kazanları yerleştirdi gönlü kırık obadaki genç adamlar.

Bey kızının Ağar gibi biriyle evlenmesini yediremediler kendileri yerine.
Özellikle Kahraman Beyin büyük oğlu Ferhat,Ağar'ın önünü düğün için odun getirirken kesti içindeki kızgın öfkenin ateşiyle...

-bak bak kimler buradaymış,bizim hamal Ağar Bey.

Ferhat'ın önüne çıkarken niyetini anlamıştı genç adam. Buram buram hissetmişti öfkesini ve kıskançlığını. Konunun uzamamasını istediği için geçip gitmek istedi fakat göğsüne omuz atarak engelledi Ağar'ı genç adam.

-ne oldu beyimiz yoksa bizimle konuşmak istemez mi oldu?

diyerek Ağar'ı kışkırtmak istedi. Niyeti kavgaydı sevdası uğruna. Belki vazgeçerdi diye düşünüyordu Ferhat genç kızdan Ağar. Lâkin biliyordu Ağar'ı küçüklüğünden beri söz verdi mi tutardı ne pahasına olursa olsun.

Kaybetmek sevdiğini,başka birisine yâr etmek.

Bu düşünce aklına her geldiğinde yüreğinin acısıyla nefesi kesilir oluyordu ölümünü bekleyen hasta gibi.

Çok yalvarmıştı babası Kahraman Beye. Görsün istemişti içindeki sevda ateşinin büyüklüğünü. Hergün küle dönen yüreğinin çığlıklarını işitsin istemişti genç adam. Tüm yalvarmalarına rağmen acısı işlemedi Kahraman Beyin buz tutan kalbini.

Şimdi ise Ağar'ın karşısında yıkık dökük bir geminin enkazı gibiydi.
Utanmadı bu hâlinden. Sadece yüreği büyük bir acıyla dağlanıyordu sevdasına sahip çıkmamasından.

Bir kabullenişti söylediği sözler Ağar'a.

- Seni bilirim bana cevap vermezsin. Her zaman yerini bildin Ağar. Yiğitsin,her işin altından kalkarsın.

Karşısındaki şaşkın yüze gülerek bakarak devam etti Ferhat.

-şaşırdın biliyorum. Evet niyetim senle kavga etmekti,seni kışkırtmaktı. Fakat sen yine adamlığını gösterdin. Buraya ne için geldiğimi biliyorsun dimi. Onu sana emanet ediyorum Ağar,ben sevdama sahip çıkamadım.

BOZKIR'IN UĞURSUZ ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin