9.BÖLÜM

5.3K 292 18
                                    

Kan kokan günün başlangıcına uyandırmıştı insanları Güneş,
dağların arasından sessiz sedasız yükselerek etrafa yakıcı ışıltıları dağıtıyordu. Tenlerinin kokusu birbirlerine geçmiş iki tedirgin yürek içlerine çektikleri derin nefesler altında yağmur yüklü kara bulutlu düşüncelerin girdabında kaybolmuşlardı.

-şimdi ne olacak peki ,Ağar?

genç adamın çıplak göğsüne burnunu sürterek bir yol göstermesini istedi Alçiçek...

"Bundan sonra ne olacaktı hayatları?"

Bu sorunun yanıtını kendi bile bilmiyordu genç adam. Yüksek kayaların arasında yırtıcı bir şahinin gözüne kestirdiği av gibiydi. Tepesinde onu takip eden azrailin keskin bakışlarının derinliğine hapsolmuş bir kurbanın son çırpınışı gibi durmadan koşup bir çare bulmalıydı.
Yoksa biliyordu obadakilerin bir şahinden farksız olmayacağını. Avını yakalayan şahinin beklemeden keskin gagasıyla kan revan içinde paramparça etlere bölüp onları yutup bitireceğini.

Ölüm hep bir adım arkandan gelir derlerdi büyükler. Ağarla Alçiçek için ise adım adım önden yürüyordu boyunlarına geçirdiği büyük zincir halkayla sürükleye sürüklüye onları kendiyle...

-sana yalan demem gülüm! Baban derdine çaren olayım diye seni bana emanet etti. Lâkin korkuyorum Alçiçek yönüm belli olmayan bir ormanın içinde dönüp dolanır gibiyim. Korkuyorum inan bana kendim için değil bunca yıllık yalnızlığıma şifa olan sen için.

dedi çaresizliğin verdiği büyük yıkıntılar içinde...

Gözlerinden süzülen yaşlara alışmıştı artık. Uzun zaman yoldaş,dost bilmişti gözpınarlarını. Ağar da kendi gibi korkuyordu. Yıllardır beklediği mutluluk umudunun elleri arasında akıp giden su gibi buharlaşıp gitmesini istemiyordu.

"Bizi yaratan yaratıcı. Küçükken her korktuğum da annem sana sığınmam gerektiği söylerdi. Yaşadığım şu kısa hayat oyununda yine sana sığınırım. Ne olur duy beni,işit gönlümündeki yangın ateşini. Bize bir yol bir pusula göster.
Ağar'ı yüreğimi ısıtan bu güzel adamdan beni kopartma..."

diye yalvardı genç kız.

-Ağar hazır mısın bize yar olmayan yuva olmayan bu yerden gitmeye yarım kalan hikayemizi tamamlamak için başka yuvalarda belki de masallarda anlatılan gidilmemiş,yolu aşınmamış diyarların altında yaşamak,nefes almaya hazır mısın benimle?...

Küçücük kalbinde büyük umutlara yer edinmişti karısı.
Alçiçek'in dediği gibi olur muydu? Onları koskocaman evrende kabul edecek bir yer var mıydı?

"Neden olmasın."
Dedi yüreği yaratıcı insanoğlunun hürmetine var etmemiş miydi bu uçsuz bucaksız gökyüzünü. Bastığı toprak bir solucana bile yuva olmuşken ruhuna toprağın kokusu nakşeden yaratıcının kulunu mu kabul etmeyecekti bir avuç toprak.

-Derler ki güzel kız, sultanlara bile yâr olmayan diyarlar varmış. Öyle güzel,eşsizmiş ki bir gören bir daha çıkmak istemezmiş o diyarlardan. Asıl sen var mısın bu küçük ayaklarınla kocan Ağar oğlana yaslanıp yeni yeni yolları aşındırmaya...

diyerek
sokuldu başıyla karısının körpe gerdanına,öpücükler kondurdu genç kızın süt beyaz tenine.

♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧

1 hafta sonra...

Vakit dolmuştu genç çift için...
Kocaman bir çınar misali kökleriyle toprağa sarılmış Acar Bey'in yüreğine işgal etmiş acının keskin darbeleriyle kökleri yerlerinden sökülmeye başlamıştı birbir.
Az ileri de kızına armağan ettiği atın üstüne eşyalarını yerleştiren küçük ailesine baktı. Karısı gözlerinden akan yaşlarla kızına sımsıkı sarılmış kokusunu içine çekiyordu burnunun ucunda yokulup gitmesin diye.

Bir kaba sığsa evlat kokusu ağzı sıkı sıkıya kitlenmiş,aylar geçse yıllar saçlara aklar konsa beyaz kar taneleri gibi ya da masalların girişgâhı gibi çok uzun zaman evveller geçtiğinde bile açıp açıp kabın ağzını kokuyu içine çekse yaşamın habercisi olan bir nefes gibi...
Giyilen bir entari bir fistan yıkanmasa aylar boyunca dayanır mıydı kızının evlat kokusuna?

Şimdi bırakıp gitmesine izin verirse kolları arasında tuttuğu yavrusunun nerden bulacaktı bir daha kokusunu...

-ne için?
Kim içindi bu fedakârlık?

Gülru Hanımın canının yanması kim içindi?
Ya da masum evladının atasını, soyunu bırakıp gitmesi doğduğu yuvadan kovulması ne içindi?

Bir tutam kızıl rengi saç mıydı bunları felakete sokan?
İnsanların kıtlıkla imtihan edilmesi kızının laneti yüzünden miydi?

Yoksa çadırında ailesiyle cayır cayır yanan kardeşi Mehmet'in mi vebaliydi?
Yaradanın yarattığına kim karşı çıkmıştı ki bunca zaman!

O ateş rengi saçlar yaratıcının bir mucizesi değil miydi?

Obanın meydanında durmuş bir ananın çırpınışlarını izliyordu oba halkı.
Kalplerindeki taş çıtırdamaya başlamıştı vicdanın ince sızısı altında.

"Ne ara bu kadar vicdansız olduk?"
diye akıllarındaki son mantık kırıntısı konuşmaya başladı oba halkının.

Vicdanlar konuşsa bile obadaki en görkemli çadırın yanında ayakta dikilmiş kapkara çatık kaşlar altında bakan Kahraman Beyin korkusuyla kimse engel olamıyordu bu gidişe. Kuvveti, gücü karşısında oba halkı avuç içinde akıp giden kum taneleri gibi süzülüp akıyordu toprağın derinliklerine.

"Koskoca Acar Beyin gücü bile yetmedi Kahraman Beye, bizim ne haddimize Bey'e karşı çıkmak. Aman deyim dilleriniz dolansın da bir tek kelime duymasın Bey..."

diye söylenenleri uyardı obadaki çoban Ali.

Acar Bey damadını yanına çağırdı.Ellerine uzatıp öpen Ağar'ın omzuna babacan bir tavırla vurdu.Kafası eğik emrini bekleyen oğlana seslendi.

-bak oğul,Rabbim kaderinizde bu zorlu yolculuğu işlemiş. Her ne kadar yüreğimiz yansa da oturup ağlamak yakışmaz bizim gibi adamlara. Bizim yurdumuz bu kurak toprak,uçsuz bucaksız gökyüzü, bir haykırışımıza eşlik eden koca dağlar... Deme ki biz atasız,yuvasız kaldık uzan toprağı çek içine kokusunu anlayacaksın topraktan gelip toprağa gittiğimizi.

Kızım sana emanet,evlatlarım ailem benim hayatımın en kıymetli hazineleridir. Rabbim dört evlat bağışladı bize senle beraber beş etti.

Evvel önce koskoca moğol hükümdarı Cengiz Handan kaçan bir yavrunun hikayesi anlatırdı dedem bana.
Bak oğul derdi,

- O yavrunun ne anası hayatta idi ne atası. Rabbin gönderdiği küçücük bir bulut konmuştu yavrunun tepesine. Onunla gülen onunla ağlayan yavru gibi minik bir bulut. Sen ne derde düşsen de rabbin seni gözetir. Yaratıcı nasıl minicik bir bulut parçasını o yavrunun yoldaşı yaptıysa bende seni öyle bildim. Kızımın arkasında onu koruyan bir koca yürek var. Emanetim önce yaratıcıya sonra sanadır oğlum.

Minik bulut koskoca Cengiz Han'a küsse bile biz başımıza gelen bu kader yüzünden rabbimize küsmedik. Sende küsme oğul, her acının ardında geç gelen bir bahar vardır...

♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤

Merhaba güzel yorumlarınız için teşekkür ederim. Hikaye kaldığı yerden devam ediyor. Sevgilerimle ❤😉

BOZKIR'IN UĞURSUZ ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin