Hayatın tam ortasında, peş peşe pek çok çıkmazın içine düşüyorum bazen. Ömrüme sığdırdığım ne kadar şey varsa; ne kadar hayal , ne kadar beklenti, ne kadar insan. Hepsi aynı anda tortop olup canımı acıtıyor. Hepsi hiç umulmadık bir anda üstüme geliyor. Tutunabileceğim her ne varsa ; sanki hepsi aynı anda anlamını yitiriyor. Bunun korkunç olduğunu biliyorum. Ve böyle bir dönem yaşamanın ne kadar dayanılmaz olduğunu da biliyorum. Çünkü tam da böyle bir çıkmazın içinde bulundum. Üstelik hatrı sayılır kadar uzun bir süre . Ben ailesine düşkün , başarılı ve sorumluluk sahibi genç bir kızım . Tıpkı olması gerektiği gibi . Çok küçük yaşlarımdan beridir . Cebimde taşıdığım az da olsa toz pembe hayallere sahiptim. Güçlüydüm. Çok daha önemlisi :fazlasıyla cesurdum. Yüreğimde kıpırdayan bütün arzularımın peşinden sonuna dek koşabilecek kadar cesur ve kararlıydım. Biliyordum ki kaderlerimiz kendi çabalarımıza bağlı kılınmıştı. Bu yüzden her ne istiyorsak sonuna kadar mücadele etmeliydik. Son düzlüğü görene kadar , hatta son düzlükten çıkana kadar ve hatta başka bir düzlük daha olmadığından emin oluncaya kadar kovalamalıydık. Böyle düşünüyordum işte. Hayalini kurabildiğimiz her şey, gerçek olmayı hak edecek kadar güzeldi. Bu yüzden koşturmaya, çırpınmaya, gerekirse kendimizi birazcık hırpalamaya bile kesinlikle değerdi . Bu yüzden ben , hayallerimin peşinde koşmaya kararlıydım.