CEHENNEM’E DÜŞMÜŞ KANATSIZ MELEK (YANDA Kİ BAŞ ROL OYUNCUMUZ MELEK :D İYİ OKUMALAR )
Geç kalmıştım. Allah’ım ne olur kep atma törenine yetişeyim. Eğer yetişirsem söz bundan sonra kan verirken kestiğim o doktora bakmayacağım. Arabayı daha hızlı kullanırken sonunda okula yaklaştığımı fark ettim. Okulun önüne gelince frene son anda basmak aklıma gelmişti ve o ses…
El frenini indirip arabanın anahtarını ve kepimi alıp koşarak okula girdim. Kızıl saçlarım darmadağın olurken beyaz tenimin de kızardığını gördüm. Neden koşunca ve ya utanınca domatese dönüyordum ki saçlarımla aynı renk olmam haksızlık. Hemen boş bulduğum sandalyeye oturdum, herkes bana dönmüştü “Merak etmeyin kaza falan olmadı ama mavi Honda için bir şey diyemem” dediğimde Serkan yerinden fırlayıp arabasının yanına ışınlandı. Tabi ki arabasına bir şey olmadı sadece ondan intikam alıyorum.
Diplomalar alındı, kepler atıldı ve şimdi veda partisi zamanı. Arabama atlayıp Seferihisar’ın küçük bir kasabası olan Sağacık’a doğru yola koyulmuştum ki içimden kaza yapmamak için dua ediyordum. Ehliyetimi alalı 1 sene olmasına rağmen hala berbat bir sürücüyüm.
10 yaşımda annemi kaybettiğimde; babam anneme çok benziyorum diye beni İngiltere’ye teyzemin yanına yollamıştı. 1 sene kaybım olduğu için kendimden küçüklerle okumak zorunda kalmıştım. Tabi 11. Sınıfa geçtiğimde kopya çektiği için yakalanıp sınıf tekrarı yapmak zorunda kalan Ali, Hasan, Semih, Şahin ve Serkan beşlisiyle yaşıtlarımı bulmuştum.
Sağacık’a vardığımda tam kaza yapmadım diye sevinecekken birine çarptım. Çok hızlı gitmiyordum ki sadece 45’teydi. Şoktan kurtulup arabadan indim. Çocuğun ayağının üzerinden geçmiştim. Çocuk yerde kıvranırken hemen yanında bittim “Ben özür dilerim. Görmedim seni”. Bana öyle bir bakış attı ki o kumral saçlarını elimle tek tek yolasım, kahverengi gözlerini tırnaklarımla oyasım geldi ve hemen ardından “Bana yardım et ve arabaya bindir bari. Bu ayakla gideceğim yere kadar gidemem” dediğinde kafamı hızla sallayıp onu ön koltuğa oturttum.
Arabayı çalıştırdığımda “Akarca’yı biliyor musun?” dediğinde kafamı olumsuz anlamda sallamak zorunda kalmıştım. Bana yolu tarif ederken dediği yere gidiyordum. Hadi ama İzmir’li olmama rağmen bu dediği yeri bilmiyordum. Dediği yere geldiğimizde onu arabadan indirip iskeleye çıkmasına yardım ettim ki bu hiç de göründüğü kadar kolay olmamıştı. Nerden baksan 80 kilo vardı ama o boya normal yani çocuk 1.90 falandı. Ah çocuğa da acıyorum, daha 20 yaşına girmeden neredeyse onu öldürecektim. İskeledeki tekneye onu bindirdiğimde tam gidecektim ki birden silah sesi duyuldu.
O çocuk beni tekneye çekip belindeki silahı -NE BELİNDE Kİ Mİ?- ateşe karşılık verdi. O sırada tekne hareket ettiğinde göğsümde baskı hissettim. Nefes alamıyordum. Yo bu olamaz aslım krizi geçiremem ilaçlarım arabamda kaldı.
Ben gözlerimi yumup rahatlamaya çalışırken bacaklarımı kendime çekmiş ve dizlerime kafamı daldırmıştım. Krizim ağlama aşamasına gelmişti ki durduk yere ağlıyordum. Etrafta ki sesler görüntüler yok olmuştu. Sanki dünyada ben ve benim acılarım kalmıştı. Göğsüme o kadar baskı yapıyordum ki nefes almam bu halde imkansızdı. Birisi beni kollarımdan tutup sarsarken tek diyebildiğim şey “İlaçlarım. Aslım ilaçlarım. Çantamda. Arabamda kaldı.” Her noktada derin derin nefes almaya çalışıyordum ki kahretsin olmuyordu.
Beni sarsan kollar kimdi bilinmez ama çok geçmeden ilacımı bana içirmişti. Hapı suyla birlikte yutup spreyimi sıktım. Derin derin aldığım nefesler sonunda ciğerlerime ulaşırken akciğerlerimin yandığını hatta parçalandığını hissetmiştim. O andan sonra kendimi o kadar güçsüz hissetmiştim ki bedenim benden habersiz gevşedi ve gözlerim kapandı…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEME DÜŞMÜŞ KANATSIZ MELEK
Teen FictionZorlu bir hayat geçirdiğimi sanıyordum, yanılmışım! Asıl zor olan kısmı şimdi başlıyor. Artık amacım hayallerimi gerçekleştirmek değil sadece nefes almak...