Ben doğduğumda her yer karanlıktı. Annemin gözlerini göremedim. Gerçi annem ben doğduktan kısa bir süre sonra hayata gözlerini yummuş. Onu bile hissedemedim. Kokusu nasıl acaba? Anne kokusu... Bilemiyorum.
Kumral tenli, elâ gözlü, uzun saçlı, on dokuz yaşlarında, masallardaki perilere benzeyen bir kız olduğumu herkesden duydum sadece. Göremedim. Hissetmek çok da zor olmadı. Babam saçlarımı hiç taramadı. Benimle uzun uzun oturmadı. İşleri benden önemli olsa gerek. Yine de gücenmedim. Sonuçta bir o var benim canımdan bir de canım arkadaşım Mia. Onlardan başkası ile hiç yakın olamadım. Üvey kardeşlerim beni görmüyorum diye hep dışladılar. Onlara gücenmedim. Sonuçta kardeşlerim. Hep hissetmekle çözdüm hayatımı.
Mesela ben penceremin ucuna konan kuşları da, bana acı dolu bakışları da görmedim. Babamın sakalları varmış. Göremedim. Ben hissederek nesneleri kurguluyorum. Lavantanın mor olduğunu, Papatya çiçeklerinin sarı olduğunu bilirim.Her şeyimi mükemmel yaratan rabbim, gözlerimi vermemiş bana. Olsun, hiç sitem etmedim. Hiç küsmedim ona. Bununda bir hayrı vardır elbet.
Her sabah bir umutla uyanır oldum. Belki bu sabah görebilirim diye. Evet, ben dünyaya ait hiçbir şeyi göremiyorum. Babam benim tek sığınağım. Benim babam bir vezirmiş. Aslında genelde yoğun biridir. İşlerinde sorun olduğunda benimle dertleşir. Çok düşkün bana. Annemin eksikliğini hissettirmemeye çalıştı şimdiye kadar. Ama içimdeki boşluk giderilmeyecek kadar büyüktü. Ona çok çaresiz olduğum zamanları hissettirmedim. Bir de o üzülsün istemedim.
Bu saray artık beni kısıtlıyordu. Hep aynı odalar, aynı dokular, aynı hava ve hep aynı his. Saraydan çıkmama izin yok. Görseydim belki böyle bir kurala gerek kalmazdı. Babam başıma bir olay gelmesinden korkuyor. Ben bastonumla bir odaya bile zor gidiyorken dışarıda ne kadar zorlanırım diye çok uyarmıştır beni. Haklı ama biraz dışarıda tatmak istiyorum hayatı. Yanımda bana yardımcı olan can arkadaşım Mia varken eminim hiçbir zorluk çekmem. Ama bu şimdilik bir hayal. Gerçek olup olmayacağını sezemiyorum. Fakat dayanmak artık çok sor geliyor. Babama en kısa zamanda danışmam gerek. Umarım anlayışla karşılar.
Bugün her zamankinden erken uyanmış olmalıyım. Yoksa Mia uyandığımda alıştığım narin sesi ile karşılardı. Bana birçok konuda destek oldu. Ve hiçbir zaman yanımdan ayrılmadı. Ona çok minnettarım. Bana her gün farklı çiçek türlerinden taç yapıp getirir. Bugün hangi çiçek kokuları esecek burnuma. Merak ettim doğrusu. Elimdeki yüzükle oynamaya başladım. Annemden tek anım. Babam verdi vereli banyoda bile çıkarmadım. Mia bugün farklı bir tasarım elbise getireceğini söylemişti. Elbiselerimi bazen kendim de giyemediğim oluyor. Mia'nın yardımıyla işlerimi hallediyorum. Ayak sesleri geliyor. Kapı açıldı ve burnuma babamın kokusu doldu.
"Günaydın güzel kızım. Nasılsın? "
"İyi değilim baba. Biraz dışarı çıkmam mümkün mü? "
"Uzun zamandır aklımda. Sana bir gezi düzenledim. Yaklaşık bir ay kadar. Yanlız..."
"Evet baba. Yalnız ne? "
"Mia gelemeyecek. Bunu bilmeni istedim. Yanına ben kralın sadık yardımcısı olan Nervoza 'yı uygun gördüm. Yanınada iki yardımcı asker görevlendirdim.Kral bunun mümkün olacağını belirtti. "
"Ama baba ben ihtiyaçlarımı nasıl karşılarım? Lütfen Mia da gelsin baba. Ona gerçekten ihtiyacım var."
"Peki o da gelsin. Nervoza sizi korumakla yükümlü. Sizin için neyi daha güvenli bulursa karşı çıkmayasınız. İki tane de askerlerimden görevlendirdim. Bugün hazırlıklar tamamlanınca yola çıkabilirsiniz. Şimdi güzelce kahvaltını yap. "
"Hepsine uyacağıma söz veriyorum baba. Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum kızım."
Alnıma küçük bir öpücük bırakarak odadan çıkmak için yöneldi. Kapının gıcırtılı sesi yükseldi. Sonra ardından kapanma sesi geldi. Mia birazdan burada olur. Ben de yavaşça kalkıp yüzümü yıkamalıyım. Siyah bastonumu elimle sağa sola gezdirerek buldum. Tutunarak ayağa kalktım. Siyah bastonumun da yardımı ile banyo kapısında ulaştım. Bir siyah baston oldu yoldaşım. Kapının kulpunu aşağı indirdim. Duvara ellerimi sürterek musluğun başına geçtim. Musluğun kulpunu yukarı doğru çevirdim. Suyu elimde biriktirerek yüzüme çarptım. Soğuk suyun beni rahatlatmasına neden oldum. Biraz ateşim var gibiydi. Mia'nın sesi geliyordu. Havluyla ulaşarak yüzümü kuruladım. Sonra siyah bastonumun yardımı ile bonyadan çıktım.
"Günaydın güzel arkadaşım. Bugün erken uyanmış olmana şaşırdım doğrusu. Hadi gel üzerini değiştirelim. "
Yanıma gelerek kolumdan tutarak dolabın önüne yürüttü. Mia ile konuşarak giyinmeye başladım. Bugün tacımı getirmemiş herhalde. En önemlisi geziden bahsetmeliyim.
"Bugün taç getirmedin mi Mia? Haaa! Bu arada babam bir gezi düzenledi. Haberin var mı? "
"Ahh evet! Biliyorum. Ve çokta heyecanlıyım. Bence harika yerler keşfedeceğiz. Yanımıza alacağımız her şeyi hazırladım bile. Benden daha çok heyecanlı olduğunu zannediyorum. Tacı getirdim sen merak etme. "
"Bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim. Babam benim durumumu fark etmiş olmalı ki hiç itiraz etmedi. Bu beni çok sevindirdi. Yanımıza kralın yardımcılarından bir genci ve iki askeri görevlendirildi. "
"Kahvaltıya geçelim mi Zura? Orada devam ederiz konuşmamıza."
"Olur geçelim. Mia benimle geleceğin için sana minnettarım. "
"Ne demek Zura. Sen benim tek arkadaşımsın."
Masaya geçmek için harekete geçtik. Mia koluma girince yürümeye başladık. Adımlarım devam ettiriyordum ki bir anda ayağım takıldı. Mia'dan tutunarak yere düşmemek için çabaladım. Toparlanmaya çalışırken diğer kolumda yabancı bir el hissettim. Haliyle irkildim. Başımı o tarafa doğru döndürdüm. Kokusu tanıdık değildi.
"Zura iyi misin? "
"İyiyim Mia."
"Hadi kahvaltı sofrasına geçelim. Sonra da hazırlanalım. "
Diye cevap verdi yabancı ses. Kimdi bu adam? Bilmiyorum. Kolum hâlâ ellerinin arasında idi. Çekmeye çalıştım bırakmaya niyetli değildi. Yürümeye devam ettim mecburen. Mia diğer koluma girerek kulağıma yaklaştı. Ve fısıldar bir sesle;
"Bu bizimle gelecek olan kralın yardımcısı Nervoza."
Tamam anlamında kafamı salladım. Salonun giriş kısmında olduğumuzu gayet iyi biliyordum. Beni sandalyelerin tarafına yönlendirdiler. Yavaşça tutunarak oturdum. Mia yemek yemem için çatalı elime bıraktı.
Yemeği yedikten sonra hazırlanmak için odaya geçtik. Mia bavuluma gideceğimiz yere uygun ve rahat giysilerimden yerleştirdi. Lavantalı olduğunu tahmin ettiğim tacı elime verdi. Ve tacı takmamı söyledi. Ben de saçlarımı geriye atarak tacı taktım. Sonra babamın bana hediye olarak aldığı kolye aklıma geldi.
"Mia babamın hediyesi olan kolyeyi uzatır mısın? "
Çekmecelerden birini açtıktan kısa bir süre sonra kapattı. Yanıma geldi ve ellerimin içine soğuk yüzeyli kolyeyi bıraktı. Takmaya çalıştım fakat zincirin ucundaki kilit yerini bulamıyordum. Mia sağ elini sol koluma koyarak konuştu.
"İstersen takabilirim Zura."
"Lütfen Mia."
Arkama geçerek saçlarımı sağ omzumun üzerinde topladı. Kolyenin soğukluğunu bedenimde hissetmemi sağladı. Mia tam arkamdan çekileceği sırada kapının gıcırdama sesi geldi.
"Hazırsanız artık çıkalım. Ben bavullarınızı alayım. Araba dışarıda hazır. Ben bavulları yerleştirene kadar aşağı inmiş olun lütfen."
"Peki Nervoza. Birazdan aşağıda oluruz. " dedi Mia.
Elbisemin eteklerinden bir elimle tutum ve diğer kolumu da Mia'nın koluna geçirdim. Odadan çıkıp kapıyı ardımızdan kapattı Mia. Merdivenlerden indikten hemen sonra evin büyük kapısına ulaştığımızda hizmetlilerin açtığını tahmin ettiğim kapıdan dışarı ilk defa adımımı attım. Çok heyecanlı idim. İlerlemeye devam ettik.
"Kendine dikkat et kızım. Seni özleyeceğiz. Moralin düzelmiş halde görmeyi umuyorum."
Kollarını bana sardı babam. Ben de karşılık verdim. Yanağımdan öptü. Mia tekrar koluma girdi. Arabaya doğru yöneldik. Arabaya bindikten kısa bir süre sonra araba harekete geçti. Gittiğimiz yerde huzura kavuşacağımı biliyorum. Belki bir daha böyle bir fırsatım olmaz.
Doğayı dokunarak hissedeceğim. İliklerimde doğanın nefesini hissedeceğim. Bilmediğim sayısız çiçekleri keşfedeceğim. Gökyüzünü, bulutları ve rüzgarı yaşayacağım. Kısa bir zaman sonra....Başlasın yolculuğumuz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Göz Yaşları
General FictionAşk, hiçbir ölümlünün yakasını kurtaramayacağı bir güçtür ve aşkın ışığı bazen ölüler diyarının en karanlık köşelerine bile sızabilir. 16.03.2017 Başlangıç. Kral Yulhan ve Prenses Zura'nın macera, sevgi dolu ve hüzünlü serüveni.