Sende ben, imkansızlığı seviyorum, Fakat asla ümitsizliği değil...- Nazım Hikmet Ran
Genç kız kabusun etkisinden çıkmaya çalışıyordu. Nefesini düzene sokmayı deneyerek sessizce bekledi. Yan tarafında bulundan sehpadan su dolu bardağı alıp elleri titreyerek içti. Yatağın içinde iyice büzüşerek gözlerini kapadı. Bu sırada genç adam sade bir o kadar asil olan üniformasını giyiyordu. Onun için özel dikimdi. Hem de en ünlü terzilerden. Bütün kıyafetleri öyleydi. Sevgili Prenses'inin sade giysilere olan tutumunu biliyor, sanki o görecekmiş gibi heyecanla giyiniyordu. Zura da bundan sonra en nadir ve değerli kumaşlardan özenle diktirdiği elbiselerden giyecekti bugünden itibaren. Kol düğmelerini takıp aynadan yansımasına son kez bakıp büyük odasından çıktı. Kral Yulhan geniş ve şatafatlı sarayda hem yürüyüş halinde hem de düşünceli bir vaziyette idi. Zura'yı burnundan, alnından öpüşünü ve onun yüz hallerini sürekli beyninde tekrarlayıp gülümsüyordu. Kral Yulhan uzun süreden sonra küçük bir kız sayesinde böyle dalgın ve gülüşler içerisindeydi. Onunla bir an önce evlenme düşüncesi bir arzuya dönüşüyordu gün geçtikçe. Genç kıza daha iyi davranıp kendine alıştırmaya çalıştığı için fazlasıyla zorlanıyordu. Çünkü şuana kadar her hangi bir konuda kimse için çaba sarf etmemişti. Genç adam onun bu davranışının farklı ve özel olduğunu kabullenemiyor sadece işi için yaptığına inandırıyordu kendini. Zura'yı yıllardır takip edip ve ettirip geceleri gizlice odasına girip onu uyurken izlediğinde bile genç kızı kurtuluş anahtarı olarak görüyor, fakat kendini kandırıyordu. Çiçek kızının görmesi için her ay yeni yeni hekimler keşf ettirip onların yaptığı ameliyatların sonuçlarını bekliyor, başarılı olanları bir köşeye not ettiriyordu. Zura'nın buna çok sevineceğini adı gibi biliyordu. Ama ilk söylediğinde 'kabul etmezsin diye düşünmüştüm' demişti. Çünkü genç kızı şuan şüpelendirmemesi gerekti. Önceden beri nelere ne tepki vereceğini bile biliyordu. Bunları öğrenmesi için çok erkendi. Onun her ihtiyacını hizmetlilere söylüyor, o görmeden yaptırıyordu. Sabahları {ilk olarak yaptığı} bir bardak su içtiğini bildiği için o uyurken suyu kendi koymuştu başucuna. Dün akşam birşey yemediği aklına gelince kaşları çatıldı. Biran önce yanına gidip karnını doyurmak için kahvaltı yaptırmak istiyordu. Müstakbel eşinin güzel yüzünü görüp gülümsemek hatta çenesi ağrıyana kadar gülümsemek istiyordu. Genç kızın odasına gitmek için büyük holden hızlıca geçti. Genç kız ona fazla mutluluk vaat ediyordu farkında olmadan. Yulhan bile farkında değildi. Ona aldığı elbiseyi üzerinde görmek isteğini de hatırlayınca adımlarını daha da hızlandırdı. Zura ise her zaman ki saatinde tatlı uykusundan uyanıp, yorganını üzerinden çekerek, yataktan kalktı. Karnı ağrımaya başlamıştı. Acıkmıştı anlaşılan. Hem de fazlasıyla. Saat kaçtı acaba? Diye düşündü. Gecenin zifiri karanlığı gibi hissediyordu. Genç kız banyoya gitmek için ayaklandı. Bastonunu alıp banyoya yöneldi. İçeri girip kapıyı kapatmadan musluğu açarak sabunla elini yüzünü yıkadı. O an yüzüne bir ferahlık gelmişti. Kabustan dolayı ateşi çıkmış ve terlemişti. Duvardan yardım alarak, havluyla yüzünü kurulduktan sonra odasına yavaş adımlarla döndü. İçeri girdiğinde odanın kapısının açılıp kapanma sesi geldi. İçeriye müstakbel eşi Kral Yulhan girdi. Genç kız kimin geldiğini bilmeden bekledi öylece. Kral ise içindeki anlamlandıramadığı heyecanla prensesine doğru yaklaşıp tam karşısında duruverdi.
"Sevgilim, günaydın."
Dedi tüm içtenlikle. İlk defa Zura'ya 'sevgilim' diyordu. Kız ne dediğini anlamamış halde karşısında şekilden şekile girdi.
Ne? Sevgilim mi? Yulhan bana neden sesleniyor? Diye geçiriverdi içinden. Genç kız düşünürken adam yaklaşıp yanağını öptü. Ani hareketin etkisiyle hızlıca ondan uzaklaşmak istedi Zura. Kral ondan önce davranıp belinden yakaladı. Prenses Zura bu adamdan kaçmışım yok diyen iç sesine karşı tepkisiz kalmıştı.Yumuşacık sarımsı saçlarını okşayarak yüzünü inceledi. Bembeyazdı. Bu durum Kralı bir hayli sinirledirmişti. Neden bu kadar az yiyordu? Aklı almıyordu. Evlendiklerinde de şimdi de böyle az yemesine izin veremeyecekti. O güçlü bir kızdı ama bir kaç defa bayılmıştı. Bayılmaları Kral Yulhan'ı elinde olmadan çok endişelendiriyordu. Farkında değildi fakat genç kızın belini sıkıyordu. Güzel kız yerinde kıpırdadı ve normal sandığı hafif çatlak ses tonuyla konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Göz Yaşları
General FictionAşk, hiçbir ölümlünün yakasını kurtaramayacağı bir güçtür ve aşkın ışığı bazen ölüler diyarının en karanlık köşelerine bile sızabilir. 16.03.2017 Başlangıç. Kral Yulhan ve Prenses Zura'nın macera, sevgi dolu ve hüzünlü serüveni.