Aramızdan birileri mürekkep, birileri de kağıt gibidir. Birilerinin siyahlığı olmasa, öbürleri dilsiz olurdu. Birilerinin de beyazlığı olmasa, öbürleri kör olurdu.
- Halil Cibran
Duygular, karmaşıktır. Kimi zaman bedenini ele geçirir kimi zaman da iliklerine kadar acıtır. Yaralı bir kalbin acısı gibi. İyileşmek isteyen bir kalp sadece zamanı ve sabretmeyi bilir. Kalbi siyahlardan arındıracak olan tek şey ise zamandır. Ulaşılmaz bir denge içerisinde olan kainat, herşeyi olması gerektiği gibi gösteriyordu.
Duygu denince genelde ayrılıkla duyulan bir üzüntü, sinirlenildiğinde duyulan öfke, arkadaşlarıyla eğlenirken atılan kahkaha ya da içdeki sevgi gibi duygular hatırlanır. Hâlbuki duygular bunlardan öte, kararlara yol gösteren bir nevi rehberdir. Duygular olmadan amaçları, öncelikleri belirlemek mümkün değil. Duygu olmadan bilginin bir değeri olamaz. Duygu yaşama anlam katar. İnsanları uyaran, neyin iyi veya kötü olduğu bilgisini veren duygulardır.
Ama en iyinin ne olduğunu kim söyleyebilir ki? Bu sebeple mutlu olma şansını yakaladığın her seferinde, ona tutunmalı ve diğer insanları kafana çok da fazla takmamalı ki gücünü toparlayabilsin. Deneyimlere dayanarak diyebilinir ki, bir kimsenin karşısına böyle bir şans, hayatı boyunca iki ya da üç defa çıkar ve eğer onları kaçırırsa hayatın geri kalanında bunun için pişmanlık duyar.
Böyle yoğun düşünceler içinde kaybolmamak elde değildi elbette. Ama ayağı kalkmayı da bilmek gerekti. Ruhularının kırıklarını geri toparlayacak gücü birbirinden alıyorlardı. Bu onların yeni doğuşuna işaret. Sadece gayret ederek temiz bir hayat vaat ediyorlardı. Tatlı kavgaları ve komik şakalaşmaları bile genç çifte moral veriyordu. Onları ayakta tutan her ne ise bunun sonunun olmadığıydı.
Kral Yulhan Zura ile konuşmak için çalışma odasına çağırtmıştı. Yanına şimdilik yardım edecek kadın ile odaya gelmiş ve Yulhan'nın konuşmasını bekliyordu. Bir süre sessizlik devam etti. Birkaç kağıt hışırtısı sesi ile konuşmaya girdi Kral Yulhan.
"Müzikal ders alacaksın bugünden itibaren. Ve saraydaki küçük çocuklar seninle tanışmaya gelecek. Şimdi bugün için seçtiğim kıyafeti giymeni istiyorum. Senin için değişiklik olacağını düşündüm. Umarım kabul edersin."
Duydukları karşısında şaşırıp kalan genç kız gerçek olup olmadığını anlamak için sordu.
"Gerçekten mi?"
Kral, onun bu tavrına hafif gülümser. Genç kız için fazla garip olmayacak bir şeye, tutsak tutulduğu sarayda yaşayacağı garibine gitmişti. Artık tutsak tutulmak söz konusu değildi.
"Gerçekten, sevgilim. Lütfen hazırlan."
Sevinçten konuşmayan Prenses gülümsemesi ile kabul etmişti. Yardımcı ile odadan çıktılar. Eli, ayağı heyecandan yerinde duramıyordu. Odasına geçip üzerini giyinmeye başlamış, kendine sakinleşmesini, heyecanını düzene sokması gerektiğini söylüyordu.
Karanlık hayatında daha önce böyle günler yaşamamış olan Zura, mutluydu. Hem de çok. Bu sarayı daha da sahiplenmişti. Burada yaşamak artık onun için zorundalık değildi. Kral Yulhan ile hemen evlenmeyecekleri haberi sevindirmişti genç kızı. Biraz daha zamanı vardı. Zura'nın görme şansı için bekleyeceklerdi. Bu genç adamın fikriydi. Zura da Yulhan'ı daha iyi tanımak istiyordu. Artık onun için tek çıkış yolu Kraldı. Bunu babası, kralları ve Mia sağlamıştı. Genç kızı terk etmişlerdi suçsuz yere. İlk başlarda bu konu ile ilgili Yulhan'nın da hatası vardı. Fakat telafi etmeyi istediğini, çalıştığını biliyordu. Genç kız, Kral için en değerli kişi olma yolunda iken, daha önce kimse bu yola girmemiş olduğu seçeneğini de eklediğinde, sadece herşeyin güzel olmasını diliyordu. Zura'nın inancı onu çok etkilemişe benziyordu. Bu konu da hiç bir sıkıntıları yoktu. Çıktıkları yolda birlik olmayı öğreniyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Göz Yaşları
Ficción GeneralAşk, hiçbir ölümlünün yakasını kurtaramayacağı bir güçtür ve aşkın ışığı bazen ölüler diyarının en karanlık köşelerine bile sızabilir. 16.03.2017 Başlangıç. Kral Yulhan ve Prenses Zura'nın macera, sevgi dolu ve hüzünlü serüveni.