Gözlerimi açtım yatakta oturdum ve uykumun açılmasını bekledim. Birkaç saatliğine kestirmiş olmalıyım. Karnım gurulduyordu. Mutfağa Mia'nın yanına gitsem iyi olur. Acıkmıştım. Sarmalardan da yemeden duramayacağım. Siyah bostonumla birlikte odadan çıkıp salona geçtim. Mis gibi kokuların geldiği tarafa gitmek hiçte zor olmadı. Mutfağın giriş kısmında duraksadım.
"Beni çağırmayacak mıydın?"
İlk an cevap vermedi. İşine odaklanmış olduğu barizdi.
"Ahh! Canım korkuttun beni. Tabiki de çağıracaktım. İşimi bitiremeyince gelemedim.Askerler de yemek hazırlıyordum. Dalmışım kusura bakma canım."
Bazı zamanlar baya bir açıklama yapıyor, yaptıklarını anlatıyordu. Yine aynısı olmuştu.
"Tamam sorun değil. Sadece hemen yesek olmaz mı? Cidden çok acıktım."
Tabak sesleri geldi. Çatal be kaşık çıkardığını hemencecik anlamıştım.
"Hemen hazırlıyorum. Önce seni oturtayım."
Yanıma gelerek masaya yöneltti. Oturduktan sonra çatalı elime verdi. Dışardan ayak sesleri geliyordu. Mutfağa doğru geldiler, içeri girdiler. Hepsi teker teker oturdu. Mia tabaklarını hazırlıyordu galiba. Bende yavaşça yemeye başladım. Gözlerim daldı ve babam aklıma düştü. Nasıldır acaba? Eminim şimdiden çok özlemiştir beni. Hissediyorum. Ben de öyle. Yemeğimi bitirerek odama gitmek için ayaklandım. Yan tarafımda olan asker de benimle birlikte kalktı. Koluma dokundu.
"Ben size odanıza kadar eşlik edeyim."
Neden böyle bir teklifte bulunduğunu anlamadım Tuhafıma gitti. Daha önce bu askerle hiç konuşmamış, sesini dahi duymamıştım.
"Hiç gerek yoktu. Ben gidebilirim. Teşekkür ederim."
"Lütfen buyrun."
İtiraz etsemde sonuç değişmeyecekti. Mecburen kabul etmek zorunda kalarak odama doğru yürümeye başladık. Bana çok yakın duruyordu. Bu da beni rahatsız ediyordu. Odamın kapısına geldiğimizde kapıyı açtı.
"Teşekkür ederim. Ama gerisini ben hallederim. Lütfen yemeğinize devam edin."
Uzaklaşan ayak sesleri geldi. Yanımdan uzaklaşmıştı demek ki. Rahatça odama girdim. Kapıyı örttüm. Bastonumla yatağımı buldum. Üzerimi Mia geldiğinde değiştiririm. Bu şekilde şimdilik uzanayım. Yatağın kenarına oturdum. Sandaletleri çıkarak yatağa uzandım. Sağ tarafıma döndüm. Dışarıdan hafif rüzgar sesi geliyordu. Ayak sesleri ile beraber dış kapının sesi geldi. Askerler gitmiş olmalı. Birazdan Mia da gelir. Onu beklemeliyim. Kapı açıldı. Bana doğru yürümeye başladı. Yatağın dibinde durdu.
"Üzerini değiştirelim mi canım? "
Tam da beklediğim gibi oldu, arkadaşım vaktinde geldi.
"Zaten seni bekliyordum."
"Tamam ben dolaptan giysilerini alıp geleyim."
Dolabın kapaklarını açtı. Odada sadece Mia'nın ayakkabılarının sesi vardı. Evin sessizliğini belli ediyordu. Üzerimi değiştirdikten sonra Mia da giyinince uykuya daldık.
Sabah erkenden uyanmıştım. Öyle hissettim biran. Biraz gözlerim şişmiş. Yatakta doğruldum. Mia'nın uyanmasını beklerken saraydaki odamı düşündüm. Küçüklüğüm orada geçmişti. Kral beni kızı gibi severdi. Aslında babamdan çok benimle ilgilendi Kralımız. Oğulları oldu hep. Kız çocuğu özlemini benimle giderdi. Onu gerçekten ikinci bir baba olarak görüyorum. Kralın bana yaptırdığı odanın harika olduğunu söyledi Mia. Biraz uzun sürmüştü yapımı. Gerçekten de uzun bir süre sonra odaya geçmiştim. Aslında seviyorum odamı. Ama her yer gibi odam da karanlıktı. Bana ait saraydaki tek odamın penceresi hep karanlığa baktı. O yüzden geçmişimi de göremedim geleceğimi de. Zifiri bir hayatın içinde hem kalabalık, hem yalnızlık vardı. Ama karanlığıma biraz da olsa Mia, babam ve kralımız ışık tutuyordu. Bir nevi onlar için yaşıyorum. Hayatta bir gayem olmasına seviniyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Göz Yaşları
Ficción GeneralAşk, hiçbir ölümlünün yakasını kurtaramayacağı bir güçtür ve aşkın ışığı bazen ölüler diyarının en karanlık köşelerine bile sızabilir. 16.03.2017 Başlangıç. Kral Yulhan ve Prenses Zura'nın macera, sevgi dolu ve hüzünlü serüveni.