Dîvâr...1-düzenlendi-

515 92 204
                                    

   Kulaklarında bir huzurun sesi vardı. Ne olduğunu ne bittiğini bilmiyordu etrafında ama bu ses; Onu çağırıyordu sanki aşka, huzura, doğru yola...
 
    Kalkmak istiyordu ama elini kıpırdatmaya bile dermanı yoktu. Sanki tüm kanı çekilmiş bir beden gibiydi. Bu neydi böyle içini huzurla dolduran? Daha önce hiç duymamıştı ama hayran kalmıştı bu kelimelere. Anlamını bilmediği kelemelere. Sadece duyuyordu ama yüreğinin gözü açıktı. Yavaş yavaş gözlerini araladı ve kahvenin en güzel tonu olan gözlerini açtı.

   Odada göz gezdirmek için yeltendiğinde sesin geldiği yöne hafifçe çevirdi başını. Yaşlı bir kadındı ve elinde bir kitap vardı.  Yüzünü seçemiyordu ama çok güzel bir yüzü vardı. Beyaz başörtüsü vardı ellerinin pamuk beyazlığı gibi. Kalkıp sormak istedi bu okuduğu şeylerin anlamını ama yapamadı. Nefesini kesik kesik alırken yavaşca tekrar kapattı gözlerini. Karanlığa gömüldü tekrardan yüreği...

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
  

   "Bir kadın vardı burda. Yaşlı bir kadın. Bir şeyler okuyordu ama ne olduğunu bilmiyorum.  Bilmiyorum ama inanın o kadar güzel ve... ve huzur vericiydi ki bilemezsiniz. Kafasında bi şey vardı. Beyaz bir şey saçlarını kapanmıştı. O kimdi?"
  
    Diye sordu genç kız hemşireye. Hemşire orta yaşlarında bir kadındı. Hafiften yüzünde kırışıklıkların belirdiği çok belli oluyordu. Hemşire gülümsedi sanırım hatırlamıştı. Yemek masasını çekti ve genç kıza gülümseyerek anlatmaya başladı.
  "O Aişe Teyze'ydi. Seninle beraber kızı bu odada kalıyordu.  Her gün gelip Kur'an-ı Kerim okuyordu burda. Sanırım ondan bahsediyorsun."

     Dedi. Kur'an-ı Kerim in ne olduğunu sorup sormamak arasında gidip geldi genç kız. Birkaç defa ağzını araladı sormak için ama soramadı. Sanırım bilgisizliğin saklamak istemişti. Hemşire anlamış olacak ki sözüne devam etti. 

  "Kutsal kitabımız. Son peygamberimiz Hz. Muhammed ile gönderilmiştir."

    Dedi ve uzun uzun anlattı. Müslümanlığı hiç duymamıştı daha önce duysaymışım dedi genç kız. Hemşire usanmadan her gün gelip ona anlatıyordu müslümanlığı. Her öğrendiği şeyle genç kız biraz daha hayran kalıyordu, aşık oluyordu bi nevi İslam'a. Çıkma zamanı geldiğinde genç kızı son kez görmeye geldi yine hemşire. 

   "Gitme vakti geldi desene. İnşallah görüşürüz ama burda değil tabii ki."
    Dediğinde ikiside tebessüm etti. Genç kız saçlarını geri atıp

   "Sana bi şey sorabilir miyim?"

    Dedi. Hemşire gülümsedi ve evet anlamında başını salladı.

    "Ben Müslüman olabilir miyim?"

     Dedi biraz çekinerek. Tiz bir ses kulağına fısıldadı "Bu günahlarınla mı?"  Hemşire bu sözü bekliyor gibiydi günlerdir. "Tabii... İstemen yeter." Dedi. Genç kız gözlerini onun gözlerine dikti ve derin bir nefes verdi. Hemşire

  "Hazır olduğun zaman Kelime-i Şahadet getirmen ve Allah'ın emir yasalarına uyman yeterli. Hakkında hayırlısı ne ise o olsun."
    Dedi. Vedalaşıp helallik istediler birbirlerinden.

    Bir otele gidip yatağa uzandı.  Hâlâ kemikleri kalbi yüreği sızlıyordu ama kulağında o kelimeler... Buraya okul için gelmişti. Üç yıl olmuştu buraya geleli. Ailesi onu bir kere bile aramamıştı, içini yakıyordu bu.

    Birkaç gün daha araştırma yaptı. Her öğrendiği bilgi onu daha da bağlıyordu. Günün belirli saatlerinde duyduğu o ezan ise huzura huzur katıyordu.

    Ailesinin durumu iyiydi ama aralarında ki durum hiç iyi değildi. Aylarca hastanede kalmıştı;  fakat bir kez bile aramamışlardı. Yıllardır aralarında kocaman duvarlar örülüydü. O yüzden hemen kabul etmişlerdi belki de Türkiye'ye gitmesini.  En azından genç kız öyle düşünüyordu.

   Ailesi maddi olarak ona destek çıkıyor, manevi olarak onu bırakıyordu. Nedenini hiçbir zaman anlayamadı, anlamak için artık çabalamıyordu bile. Umrumda mıydı? Artık değil.

    Telefonunu eline alınca okula kayıt için gittiğinde tanıştığı genç kızın mesajını gördü. Yıllardır kardeşi gibiydi. Hastanede ziyaretine de gelmişti. Şimdi nasıl olduğunu öğrenmek için mesaj atmıştı. "Sun iyi misin canım?" Yazmıştı.  Melek öyle iyi kalpli saf temiz biri ki Sun'ın hastaneye kaldırıldığını duyunca hendini zar zor atmıştı kendini. Sun "Allah razı olsun. Senden bi şey isteyebilir miyim?" Diye cevap yazdı. Melek "İste canım." Deyince Sun durdu.

    Başına yine o acı saplandı. "Ben burdayım"  diye bir tiz ses duydu. İçini korku sardı. Hâlâ o olayın etkisindeydi. "Bana yardımcı olur musun? Kapanmak istiyorum ve burda hiçbir yer bilmiyorum." Yazdı. Melek bunu istediği ve kendisinden yardım istediği için sevinmişti.

    İki gün sonra alış verişe çıktılar.  Melek açık biriydi ama Kapanmak ile ilgili çok şey biliyordu. Birkaç eşya aldılar ve otele girdiler. Odaya girdi ve zayıf, beyaz vücüduna oturan tesettür kıyafetlerini giydi. Orta boyu vardı ama bu giydiği kıyafet biraz onu uzun göstermişti. Beline gelen doğal kül kahve rengi saçlarını topladı ve videolarda izlediği gibi başına geçirdi eşarbını.

    Sun tesettürlü bir şekilde Melek'in karşısına çıkınca gözleri doldu ve "Ne güzel olmuşsun sen... Gözlerim doldu resmen."  dedi. Gerçekten çok güzel olmuştu.  Yüzü beyazın güzel bir tonuydu. Başörtüsü yüzünü açmıştı.  Yine ezan sesini duydu... Bitene kadar beraber dinlediler.

   Sonra Sun bir şey söylemek için kafasını kaldırdı.  Melek onun gözlerine baktı ve karşısına geçti. Anlamıştı ne söyleyeceğini. Kelime-i Şahadet getirdi.  Getirdiği an içine öyle bir huzur dolu ki yine... "Hoşgeldin kardeşim." dedi Melek gülümseyerek.

    Sun Türkiye vatandaşı olmak için kimliğini almak için uzun bir uğraş verdi. Ama sonunda kazandı. Bu zor ve uğraş verici zamanda Melek hep onun yanında oldu. Türkiye vatandaşı ve dini "İslam" yazısını görünce gözleri doldu. Melek onu öyle mutlu görünce mutluluğu ile mutlu oldu.

    "Sun senin adına çok mutlu oldum kardeşim." dedi. Bir 'kardeşim' lafı bu kadar mı işlerdi insanın içine söylendiği an... Genç kız gülümseyerek kimliğini uzattı. Adı "İkra" yazıyordu. Adını değiştirmişti. Melek neden bu ismi seçtiğini sorunca "Kur'an ın ilk ayeti: Oku..." diye karşılık verdi. Melek kara gözlerini onun gözlerine dikince fark etti. İkra'nın gözleri dolmuştu.  Dayanamadı yüreği.  Ona sarılmak istedi ve sımsıkı sarıldı. 
   Birbirlerine sarılınca içlerini saran şey neydi? İki kız kardeşin birbirine sarıldıkları zaman hissettikleri huzur vardı içlerinde.  İkra birden gözlerini dikti. Korkuyla daha sıkı sarıldı Melek'e. Sımsıkı kapattı gözlerini. Karanlık... "Huzur buymuymuş?"  diye bir ses duydu.  Kalbine yine saplandı o acı.

Ask fm :kanatszkelebek3 sorularınızı bekliyorum.
 
    Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Allah razı olsun hepinizden. Bu kitapla beraber geçmişime bir kalem attım... Hayır kalem değil.  Geçmişimi kaldırdım. Arada güzel anılar için açarım o kitabı.  Beni bu yolda yalnız bırakmayın kardeşlerim. Her şey gönlünüzce olsun inşallah...
(Bölüm düzenlendi. Birkaç şey eklendi ve yazım yanlışları düzeltildi. Eğer görürseniz haber verin lütfen. )

Mutlu kal'ın!

Dîvâr Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin