Gözlerinin önünde gerçekleşen her şey gözlerinden düşen ateş parçasıydı. Düşen her gözyaşı ateş parçası gibi yaktı düştüğü her yeri. Yolun ortasında durduğu için yanlarından arabalar geçiyordu. Baran "Ne oldu iyi misin?" deyince İkra başını hafifçe ona çevirip gözlerinin içine baktı.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Kazadan birkaç gün önce
Sun evinden çıktığı an bir arabayı farketti. Gözlerini devirip yanından geçmek istedi ama arabadan Baran inip peşinden gitti ve durmasını söyledi. Sun durup sinirle
"Ya benden ne istiyorsun sen! Bırak benim peşimi. Sapık mısın arkadaş!" deyince Baran kolunu tuttu ve sıkarak
"Konuşmak istiyorum dedim sana değil mi?" diye kükredi. Sun kolunu çekip
"Ya sen kimsin? Seninle ne konuşabiliriz biz! Seni tanımıyorum bile ya çık git!" diye diklendi ve yürümeye başladı. Yürürken arkadan "Katil!" diye onun sesini duyunca durdu. Düşünceleri içinde boğulmaya başladı.
Katil? Ben katil değilim. Ne olduğunu dahi bilmiyorum. Yalan... Evet yalan söylüyor. Ya ailem? Onlar... Evet ama onlar da katil olduğumu söylediler. Kimi öldürdüm? Ben kimin canına kıydım. Tanrım bi işaret ver bana.
Baran'a dönüp "kimi?" diye sordu. Baran kollarını birleştirdi göğsünde ve
"Ailen senden hâlâ saklıyorlar mı? Ve kimi değil kimleri?!" dedi. Sun titremeye başlamıştı. Hızla eve yürümeye başladı ve kapıyı hızla açık "Hey!" dedi. Annesi çıktı ve ona ne olduğunu sordu. Sun saçlarını yolarcasına
"Ya kimi, kimleri öldürdüm ben! Söyleyin artık. Lanet olası durumu anlatın artık! Hatırlayamıyorum bir türlü. Ben ne yaptım!" diyince annesi sakinleşmesini söyledi ve ilaçlarını içip içmediğini sordu. Annesinin kızarık olan gözlerine halsiz vücuduna baktı. Harap haldeydi, herzaman ki gibi. Sun geri çekilip
"Onların bana bir faydası olmuyor. Hatırlayamıyorum be! Bana anlatın artık bıktım. Geçmişimi hatırlamıyorum ama geçmişim bir felaket gibi. Benim geleceğimi yutuyor!" dedi. Gözlerinden yaşlar akarken annesi öylece bakıyordu ona. Fısıldayarak bir şey dedi. Sun ne dediğini sorunca "Git!" dedi merdivenlerin başındaki babası. Sun gözlerini kocaman açınca aşağı inerek
"Sen bu evden defolup git! Bıktım senin bu deliliklerinden. Mecbur değilim anladın mı defol!" diyince annesine baktı. Annesinin gözleri yaşlıydı ve ona sessizce git dedi. Kalbibe bir ok saplanmıştı. Hızla odasına girdi ve eşyalarını topladı. Nereye gidecekti? Türkiye'ye. Zaten üniversite yi de orda kazanmıştı. Onlar burda istemiyorsa gidecekti. Bavulunu alıp hızla indi. Ne annesi ne de babası dur bile demedi.
Kapının önünde bekliyordu hâlâ. Tek güveneceği insan belki de hiç tanımadığı bu adamdı. Karşısına geçip "Onlardan fayda yok. Bana her şeyi anlat." dedi. Baran gözlerini yere dikip "Önce Türkiye'ye gitmeliyiz" deyince Sun anlamadığını söyledi. Baran sadece kapıyı açtı ve binmesini söyledi.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Kabristanın önünde durdukları zaman Sun neresi olduğunu sordu anlamayarak etrafa bakıp. Baran mezarlara göz gezdirip "Mezarlık." dedi. Sun niye buraya geldiklerini sorunca Baran'ın gözleriyle birleşti gözleri. O anda Baran'ın gözlerinde ki ateşi gördü. Birden kolunu tuttu ve çekiştirerek yürümeye başladı. Sun direnmedi; çünkü dirense bile faydası olmayacağını biliyordu. Baran sonunda durdu ve bir mezara baktı. Sun üstünde ki yazıyı okudu "Güneş DİMİZ" diye. Baran'da
"Ben de Baran DİMİZ!" dediği an vurulmuşa döndü. Neler olduğunu anlayamamıştı. Sun niye buraya geldiklerini sorunca Baran gözlerini ona dikti. "Kardeşimi öldürdün!" dedi. Sun anlamayarak ona bakınca Baran bağırarak
"Sen Türkçe'yi niye bu kadar iyi biliyorsun Sun? Sen uzun yıllar boyu burda yaşadın. Gitmeden önce de kardeşimi öldürdün! Şimdi anladın mı? Sen hem benim hem de kendi kardeşinin katilisin!" dedi. Dediği her söz boğazında dolaşmış olan ipi dahada sıktı. Bir müddet nefes alamadı. Baran yıkılarak çöktü mezarın kenarına. Sun'ın gözlerinden yaşlar akarken
"Ben... ben ne yaptım? Ama bil...Çıldırcam... Tanrım yardım et bana!" dediği an Baran bir hışımla kalktı ve boğazını sıkmaya başladı.
"Katil olmak nasıl bir duygu söyler misin? Şimdi söyle mutlu musun böyle?" dediğinde Sun kısık sesiyle
"Bilmiyorum... Ben yapmadım..." dedi ama Baran daha da sıkıp
"Gözlerimle gördüm!" Dediğinde yıkıldı. İtince yere düştü ve başını taşa vurdu. Baran ona doğru bakarken kalkmasını söyledi. Sun hıçkıra hıçkıra ağlarken kanayan başına elini koydu ve kalkmaya yeltendi ama yapamadı.
Baran yanına çöktü ve saçının kökletinden tutu. Sun acıdan ağlarken Baran gözlerinin içine bakarak "Anlatıyım mı nasıl öldürdüğünü!" dedi bağırarak Sun hayır desede dudaklarını sıkıp
"12 yaşındaydın. Her yaz ve tatillerde bizim evde kalırdınız. Aile dostuydu ama keşke hiç gelmeseydiniz. Güneş ve ikizin Maria çok iyi anlaşırdı ama sen farklıydın, çok farklıydın. Maria ile sadece dış görünüşünüz benziyordu ama içiniz hiç benzemiyordu. İçin çok pisti. Bekli o yüzden hiç ilgenmediler seninle ailen bile. Annem dedi sorunlu olduğunu. Zaten geceleri seni görürdüm deli gibi kendi kendine konuşurdun." Deyince Sun susmasını istedi ama Baran saçını çekip "Dinleyeceksin!" diye bağırdı. Sonra devam etti
"Gece odada kavga etmeye başladın Maria ile. Delirmiş gibiydin. Maria senin iyiliğini istediği için her şeyi alttan alıp sana yardımcı olmak istedi o gün bile. Güneş korktu ve kaçıp benim yanıma geldi. Ben oda da saklanmasını söyleyip gönderdim. Yanınıza gelecekken eline aldığın makası ikizinin kalbine sapladın tam kalbine!" Deyip kalbine vurdu. Sun nefes alamadı bir müddet.
"Hayır yalan söylüyorsun. Ben yapmadım öyle bir şey! " desede faydasızdı.
"Yaptın! Sonra bana da saldırdın ama bana zarar veremedin. Elimden kaçıp Güneş'e saldırdın. Güneş senden kaçarken merdivenden aşağı düştü ve boynunu kırdı. Orada öldü. Sonra deli gibi başını duvara vurdun. Ben kardeşimle ilgilenirken baktım ama duvar kandı. Kendini öldürmek için uğraştın ama ölemedin Sun!" Dedi.
Sun ağlamayı kesti. Kafasındaki ses bir şeyler söylemeye başladı.
"Gördün mü? Hatırla her şeyi artık hatırla!" Diye bağırdı. Sun "yeter!" diye bağırarak onu itti. Baran ayağa kalktı ve ona acıyla bakarak
"Şimdi bu vicdan azabı seni öldürsün!" deyip yürümeye başladı.
Ağır gelmişti yaşadıkları. Hiç bilmemek istedi önceden bilmek için kıvrandıklarını. Orda öylece kaldı. Kalbini acıdan kıvrandıran bir acıyla. Ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Nereye gittiğini bile bilmiyordu sadece yürüyordu. Kendini öldürmeliydi herkes için bunun iyi olacağını düşündü, düşündüler...
Bir izbe yere geldi sonunda. Vızır vızır arabalar geçiyordu. Birden yola attı kendini ve hızlı gelen arabanın şiddetiyle fırladı metrelerce uzağa...
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
İkra bunları hatırladığı zaman Baran "Hatırladın mı İkra?" dedi. İkra onun yüzüne bile bakamadı. Melek endişeyle "Ziya ya bir şey yaparsa kardeşime?" deyince Ziya arabayı kullanırken
"Baran onu öldürmez ama İkra yani Sun için bunu söyleyemem." dedi. İkra acı acı gülmeye başladı. Sonra hızla arabadan inip hızlı gelen arabalara rağmen karşıya gitti.
Ezan sesini duyunca durup dinledi. Nerde olduğunu bilmiyordu camiyi aradı. Abdesttini alıp kadınlara ayrılmış yere girdi ve namaza durdu. Namaz biraz önceki her şeyi silip atmıştı aklından. İçinde Allah'ın verdiği huzur vardı. Dualarla huzura kavuştu...
Ask fm :kanatszkelebek3 sorularınızı bekliyorum.Bir bölümünde sonuna geldik. Böyle bir şey düşünmüyordunuz değil mi? Bende düşünmüyordum zaten. Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın lütfen. Yorumlarınız beni çok mutlu ediyor. Bu bölüm siyah_esirkelebek 'e armağan ediyorum.
(Bölümler düzenlendi. Bazı yerleri ekledim bazı yerleri çıkarttım. Yazım yanlışlarını düzelttim. Varsa yalnış söyleyin. )
Mutlu kal'ın!
![](https://img.wattpad.com/cover/102861955-288-k280980.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dîvâr
Spiritualité16.03.2017 Fransız genç bir kız ağır yaralıyken hastanede Kur'an-ı Kerim okunuyor. Aylar sonra bu sesle gözlerini açıyor ve Islama aşık olup Müslüman oluyor. Karanlığını İslam ile aydınlatmaya çalışıyor. Dîvar (duvar) larını aşmaya çalışıyor. İ...