Dîvâr...4-düzenlendi -

132 33 44
                                    

"İzin vermem. Sen mutlu olamazsın. Beni öldürdün ve mutlu mu olacaksın? Sen benim katilimsin. Sen ikizinin katilisin!"

Diye haykırdı karşısındaki. İkra'nın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Hasta yatağına oturdu ve sesi bastırmak için elleriyle kulaklarını kapattı.

"Hey bana bak kaldır kafanı! Unuttun mu beni nasıl öldürdüğünü? "  deyip kalbine vurdu.

Dediği an İkra kafasına vurmaya başladı hızla. Hatırlamıyordu hiçbir şeyi. O ses sadece onun katil olduğunu söyleyip duruyordu. Durmadan. İkra her katil lafını duyduğu an daha şiddetle vuruyordu kafasına.

Baran elinde kocaman güllerle koridorda yürüyordu. Güller kıpkırmızıydı. Baran hemşirelerin yanından geçerken hepsi 'Ne şanslı kız ya' deyip duruyorlar iç çekerek. Kapıyı tıklattı ama ses çıkmadı. Kulağını kapıya dayayınca İkra'nın "Sus. Yeter artık!" dediğini duydu. Bi anlam veremedi ama düşünüp yumruğunu sıktı. Odaya girdiğinde İkra ona baktı. Gözlerin kıpkırmızıydı. Baran "İyi misin İkra?" demesiyle İkra'nın ayağa kalkıp ona sarılması bir oldu. O kadar sıkı sarıldı ki Baran'ın nefesi kesildi. Zaten İkra'yı gördüğü zaman da kesiliyordu nefesi.

Baran biraz geri çekildi konuşmak için. İkra'nın yaşlı ve kızarık kahverengi gözlerine bakarak

"İkra neyin var? Anlat bana. Seni böyle görmek beni öldürüyor." dedi. İkra elinin tersiyle gözyaşını sildi ve başörtüsünü düzeltip yatağa oturdu. Söylemek istiyorsu ama yapamıyordu.

"Hadi söylesene. Öldürdüğüm ikizimin hayaleti beni rahatsız ediyor desene"  dediği an İkra onun olduğu yere baktı. Baran İkra'nın baktığı yere bakınca boş duvar gördü sadece.

Elinde duran gülleri görünce gülümseyip "Bana mı?" diye sordu. Baran gülleri unutmuştu ve hatırlayınca yanına gelip ona uzattı. İkra titreyen elleriyle aldı ve kocaman bir gülümsemeyle

"Çok teşekkür ederim Baran, her şey için. Aylardır yanımdasın her zaman. Ve beni mutlu ediyorsun. Senin yanındayken gülümsüyorum. Teşekkür ederim." Dediği an O

"Teşekkür ederiz"

dedi ve sinsizce gülümsedi. İkra ona bakınca Baran birden "Nerde?" Diye sordu. Anlamıştı... İkra utanarak yere baktı sadece. Baran konuşmak için tekrar ağzını açtığı zaman İkra'nın telefonu çaldı. İkra açınca Melek

"Kardeşim, benim minik bacağını kırmış. Acilen yanına gitmem gerek. Sen de gelebilir misin? Seni orda öyle bırakmak istemiyorum." dedi. İkra sesinin düzgün çıkmasına özen göstererek "Yok canım sen git ben iyiyim. Benim için onu öp." Dedi ve vedalaşıp kapattılar. Melek tuttuğu gözyaşlarını akıttı birden...

İkra namaz kılmak için ayağa kalktı ve gitti. Baran odada öylece kalakaldı. Neden bayılıp durduğunu falan öğrenmeliydi. Doktoru buldu ve yanına gidip
"Merhabalar ben İkra'nın neden bayılıp durduğunu soracaktım size." Deyince doktor ellerini beyaz gömleğinin ceplerine sokup

"İlaçlarını kullanmamış eşiniz. Düzenli olarak kullansın ve doktora gitsin. Taburcu edilebilir bugün. Dikkatli olsun." Deyip gitti. Baran şimdi ne ilacı diye düşünürken "Eşiniz mi dedi bu?" Diye kendi kendine söylendi. Hoşuna gitmişti aslında. Odaya döndü ve refakatçi koltuğuna oturup başını yaslandı. Yorgun olduğu için birkaç dakkaya uyuyakaldı.

İkra namazı kılınca huzura kavuşuyordu. Ellerini açtı ve dua etmeye başladı

"Rabbim sen büyüsün. Her şeyin en hayırlısını bilirsin. Bana yardım et. Gücüm kalmıyor gün geçtikçe. Neden hatırlamıyorum bilmiyorum ama... hatırlamam gerek. Sen bana yardımcı ol." Diye duasını etmeye başladı ve sürdürdü. Yavaş yavaş yürümeye başladı ve odanın önüne gelip kapıyı yavaşca açtı. Koltukta uyuya kalmış olan Baran'ı görünce hafif bir tebessüm etti ve duvara yaslanıp onu seyretmeye başladı. Sonra hasta yatağına yatıp başını yastığa koydu ve onu seyretmeye devam etti. Gözlerinden yaşlar akıyordu sebepsizce. Aslında sebebi vardı belki ama o bilmiyordu sebebi.

Dîvâr Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin