İkra camide uyuya kalmıştı. Ruhu yaralı olanlar rahatı bulunca uyurlar. Ne kadar uykular olursa olsun uyuyamazlar, geceleri onlar için iyi değildir.
Caminin hocası camaatin gitmesini izlerken küçük kızı etrafta koşuşturuyordu. Kızı babası bir adamla konuşmaya başlayınca camiye girdi. Kadınların olduğu yerin kapısını açınca İkra'yı gördü ve yavaş yavaş ona yaklaştı. Minik elini onun yüzüne yaklaştırıp gözyaşını sildi.
...Ve ruhu yaralı olanlar uykusunda ağlarlar...
Babası etrafa bakıp "Emine nerdesin kızım?" deyip onu aramaya başladı. Emine çoraplarıyla yanına koşup "Baba gel." dedi. Adam onu kucağına alıp "Kızım ayakkabılarını giysene bak hasta olacaksın." dedi. Emine camiyi göstererek oraya gitmesi gerektiğini söyledi. Babası nedenini sorunca
"Bir abla var orda uyuya kalmış. Yatağına yatsın orda yatmak olmaz." dedi. Adam anlamayarak yüzünü buruşturdu ve nerde olduğunu sordu.
İkra'nın olduğu yere geldi ve nabzını kontrol etti. Sonra düşünmeye başladı ne yapması gerektiğini. Emine "Baba abla benim yatağımda yatsın biraz." dedi. Adam da kızının yüzünü okşayarak "Güzel yüreklim..." dedi.
Melek durmadan İkra'yı arıyordu. Ama açan yoktu. Ziya, Baran'ı ararken Baran arabayla geldi. Perperişandı. Ziya yakasına yapışıp "O nerde?" diye sordu dişlerini sıkarak. Baran onu itti ve omuz silkip "Ben nerden biliyim her şeyi hatırladı defolup gitti."dedi. Melek kıpkırmızı gözleriyle ona bakarak "Senin onu sevdiğini sanmıştı. Ama sen psikopat bir manyaksın!" dedi. Baran'ın bakışlarına odaklandı. Değişmişti... Hemde çok değişmişti. Baran umursamaz bir tavırla "O katil. Onu öldürmediğime şükretsin." dedi.
Ziya sinirlendi ve bir yumruk attı. Burnunun kanını silip gülmeye başladı. Melek gözlerini kocaman açtı bu olay karşısında. Ziya bağırarak
"Lan! Kızı mezarlığa götürdün sonra da o uçurum dan itmedin mi? Sonra da hafızasını kaybetti diye tekrar girip hayatına maffettin! Sen ne alçaksın ya... Allah ıslah etsin seni!" dediği an Melek tutunacak bir yer aradı ama bulamadan yeri boyladı. Ziya Baran'ı bırakıp hemen koştu yanına. Baran'a
"Arabayı açta hastaneye götürelim hemen. " dedi. Baran "Ben katilin kardeşine de yardım etmem!" dedi. Ziya bağırarak "Onlar arkadaş lan ne kardeşi!"dedi. Baran gülüp arabaya bindi ve son gaz gitti.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
İkra gözlerini yavaş yavaş araladığında ezanı duydu. Bu kadar huzur verebilir miydi hiçbir şarkı, söz?
Her tarafı kaskatı kesilmiş gibiydi. Kıpırdamak güç bir durumdu onun için. Tanımadığı bir odadaydı. Etrafda olan oyuncaklar ve küçük eşyalar çocuk odası olduğunu gösteriyordu. Yavaşça doğrulup oturur pozisyona geldi ve elini kalbine koydu. Olanlar bir bir gözünün önünde canlanınca gözyaşlarını tutamadı daha fazla.
Başında yemeni vardı. Ayağa kalktı ve etrafa baktı. Sonra bir kız sesi duydu. İnce ve duydukça huzur bulunan bir ses. Kapıyı yavaşça araladı ve yavaşça yürüdü.
"Baba, büyüyünce benden daha çok sevne onu." deyince adam gülüp başını okşadı ve "Kızım..." dedi. İkra bu lafı içtenlikle duymayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki.
Kapıdan onları seyrederken Emine onu gördü ve gülümseyerek "Uyandın mı abla?" dedi. İkra sadece gülümsedi. Bebek ağlamaya başlayınca tüm dikkat ona çevrildi. İkra yanına gelip gülümsedi ve "Ben yardım ediyim size. " dedi. Adam onun kollarına verdi. Bebeğin başını göğsüne yaslayıp yürümeye başladı odada. Birkaç dakkaya kalmadan susstu. Emine gülümseyip babasının elini tuttu ve ona "Baba bak sustu. Demekki bu ablayı çok sevdi." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dîvâr
Spiritual16.03.2017 Fransız genç bir kız ağır yaralıyken hastanede Kur'an-ı Kerim okunuyor. Aylar sonra bu sesle gözlerini açıyor ve Islama aşık olup Müslüman oluyor. Karanlığını İslam ile aydınlatmaya çalışıyor. Dîvar (duvar) larını aşmaya çalışıyor. İ...