Multimedia: Giray & Işık
"Sana söylemiştim," dedi Aleda bana. "Hatırlıyor musun? Kaza yaptığımız gün Melis'in arabayı takla attıracak kadar hızlı kullanmadığını, tuhaf şeylerin döndüğünü sana söylemiştim."
"Hatırlıyorum," dedim.
"İşte bizim sorunumuz bu," diye devam etti. "Gereksiz gördüğümüz ufak detayları hep yok sayıyoruz ve o detaylar büyüyüp çığa dönüyor."
Göz ucuyla şoföre bakıp yeniden Aleda'ya döndüm. "Tamam, bunları daha sonra-"
"Hayır," diye lafımı kesti Aleda. "Erteleme faslı sona erdi Havva, Özgür'e söylemediğini iddia ettiğin şeyin üzerini kapatmayacağım."
"Bunu gerçekten şu an, burada mı konuşmak istiyorsun?" dedim yüksek sesle.
Aleda ağzını açacak gibi olunca Nisan onu çimdikleyip başıyla sürücü koltuğunu gösterdi.
Aleda hırsla soludu. "Şu an oraya gittiğimize inanamıyorum," dedi aynı hararetle. "Melis'in olan biteni o çocuğa anlattığını aklıma getirmek bile istemiyorum."
"Neler oldu bilmiyoruz," dedi Ekin.
"Ben biliyorum," dedi Aleda sesini daha da yükselterek. "O çocuk hiçliğin ortasından çıkıp karşımıza gelmedi, planlanmış olmalı."
"Sakinleş artık," dedim. "Burası yeri değil."
"Ancak benimle aynı fikirdeyseniz sakinleşme fikri üzerinde düşünebilirim."
"Ona öylece güvenip aramıza alacak değiliz Aleda," dedim. "Ciddiyim, sakinleş artık, kritik bir noktadayız ve bu yüzden hepimiz soğukkanlılıkla hareket etmek zorundayız."
Aleda şakaklarını ovuşturdu. "Haklısın, üzgünüm."
Önüme döndüm.
"Sen nasıl her zaman bu kadar... sakin kalabiliyorsun?" diye sordu Aleda bana.
Özgür'ün neden bu kadar donuksun sorusunun kibarlaştırılmış halini duymuştum.
"Sanırım böyle doğmuşum," dedim bakışlarımı yoldan ayırmadan.
Yolun geri kalanında kimse konuşmadı, adrese vardığımızda hepimiz cüzdanındaki son parayı birleştirerek şoföre ücreti ödedik ve taksiden indik.
Çağatay'ın kaldığı apartmana girip ikinci kata çıktık, Uras zili çaldı.
Kısa sürede kapı açıldı ve Çağatay bizi içeri aldı.
Hızlı adımlarla içeri girdik, salona geçtiğimizde sadece Melis'le değil, yanında bir oğlan, bir de kız daha vardı.
Melis bizi görüce koltuktan kalktı ve karşımıza geçti. "Video," diyerek direkt konuya geçti. "İkisine de aynı video yollanmış."
"Ne?" dedim.
Melis, orta sehpanın üzerinde duran laptopu bize çevirdi ve ekrandaki videoyu oynattı.
Videoda, bize gelen videodaki yaşımızla aynı yaşta, bizim gibi saçları tıraş edilmiş beş çocuk vardı ve onlar da bizim tutulduğumuz konaktaydı.
Üç erkek çocuğu arasında Çağatay'a benzeyeni buldum hemen. Camla çevrili bir odada, kollarında ve kafasının etrafına bantlanmış kablolar vardı. Çağatay videoda elini öne uzatıyordu, parmaklarını içeri bükerken karşısındaki masanın üzerinde duran eşyalar da aynı anda havalandı.
"Daha yükseğe," dedi bir kadın sesi.
Sesi hemen tanıdım.
Kendi videomda karşıma çıkmasa da, sesini duymuştum. Konuşan Meriç Dağlı'ydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON
FantasíaBir acı hatırlıyorum. Bir kaybın acısı. Öyle bir acı ki gördüğüm her yerde, attığım her adımda, aldığım her nefeste. Öyle bir acı ki beni karanlık sularının dibine çekiyor, zehrini yutturuyor, nefesimin kesildiğini gördüğünde beni yüzeye çıkarıp çır...