|"Bu ilk adımdı."|

208 56 29
                                    


Duyuyor musun? Benim hikayem çalıyor kulaklarında. Benim hikayem yazılıyor duvarlarda. Sadece notası eksik. Sadece silgiyle yazılmış. Sadece duyulmamış. Ve yine sadece görülmemiş. Sağır çocukların dinlediği en güzel müzik olabilirim. Göremeyen gözlerin beğendiği tablolarda. Unutma. Ben varım. Ne kadar yok olsam da.

Ömrümün her yanını saran, uçsuz bucaksız yalnızlıkta masumiyetimi kaybettikçe daha çok uzaklaşıyorum senden. Sise saplanan bir gemi gibi boğuluyorum koskoca okyanusun ortasında. Girdaplardan kaçarken sise saplanıp sonunu bilmediğim akıntıların peşinde sürükleniyorum.

Dudaklarımdan ayrılığın tonu silinmeden nasıl senin rengine büründüm bende bilmiyorum. Fakat bu sefer içinden çıkılacak gibi değil, sonu kördüğümle biten bir öykünün baş kahramanıyım. Kaçınılmaz sonuma yaklaşmak ürkütüyor beni. Korktuğum nokta kırılmak değil, kırılacak bir yanım kalmadı. Seni acıtıp da gidersem kendimi hangi nedenle ve hangi bahaneyle savunurum, hangi sonbaharda affedebilirim, bunu bilmiyorum.

Huzuru, dudaklarından dökülmeyen sözcüklerin arasına saklamışsın. Lisanını anlamadığım bir şarkıda ki hüznü tüm hücrelerimde hissetmek gibi. Huzurun lisanını bilmiyorum fakat huzur, senin sustuğun sözcüklerde mıhlanmış kendi başına tomurcuk veriyor. Senin bile haberin yok belki. Zor olan sevmek değil, gözlerindeki simsiyah perdenin ardından kendimi sana gösterebilmek, sanırım. Herkesin kursağında birikmiş çığlıklar vardır mutlaka, o çığlıkların arasında benim sesimi duyar mısın, işte bunu bilmiyorum.

Kim bilir nasıl canın yanmış, ses tonunda birikmiş intiharlar var. Gözlerinden yalnızlığın rengi bir nebze olsun silinmiş ya da yalnızlığı ve acılarını her sabah sırtlanmaya alışmışsın. Fakat ses tonunda ayrılığın acı feryatları hala sımsıkı tutunuyor.

Soluklarını kesen adamlara öfkem öylesine büyük ki, uzun yıllar kapanmayacak yaralar açıp gitmişler sende. Yaralarını saran ya da yaralarını deşen biri olmak değil niyetim, şiirlerimde bahsettiğim bir kadın da olmanı istemiyorum. Huzur dedim ya, sözcüklerinin ardında ki huzur için geldim ben bu şehre. Niyetim kimselere tattırmadığın huzuru senden çalıp gitmek değil, o huzuru gölgeleyen tüm acılarını sahiplenip gözlerindeki bir anlık tebessümün bir harfi olabilmek.

Yalnızlık zehir gibi acı, hiç yaralanmamış gibi koşmak ve nefes almak daha zor, biliyorum. huzurdan uzak bir şehirde her sabah adı sanı konmamış acıların ağırlığıyla uyandıkça masumiyetimi daha fazla kaybediyorum. Kalbim merhamete kapanıyor. Sıkı sıkıya tut istiyorum dudaklarımı, dudaklarımdan bir şiirden daha uzun bir ayrılık dökülmesin. Avuçlarını bana teslim et, buram buram ayrılık kokuyor, aldırış etme. Yalnızlığını da ver bana. Paslı kalpler de sevebilir, hala inanıyorum.

-

-


Yine ihanet ediliyordu Güneşe. Varlığında ışığını kullanıp,gece olunca bilincini yitiriyordu insanlık. Yine kirliydik. Yine utanmaz ve yine sıradan. Sigaramı içmeye devam ettim. Hava soğuktu bugün. Kışın geldiğini hissediyordum. Yağmur da yağsa güzel olurdu. Siktir ettim. Elbet yağacaktı.

Gözlerimi ona diktim. Saatlerce uyumamış gibiydi. Başını yere eğmişti. İyi değildi. Ve güzel bir ayrıntıydı. Sigarayı kolumda söndürdüm. Derin bir nefes aldım. Kokusunu duymak,içimi parçaladı. Kelimelerimi toparlamaya çalıştım. Ama sadece çalıştım.

"Şimdi biz neyiz biliyor musun?Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi. Bu yüzden başını kaldır. Bitirmemiz gereken bir sahne var."

Bir kez daha gözlerinde adımın silindiğini gördüm. İçinde yaşattığı duyguları öldürüyordum. Iyi bir kurbandı. İşkence ediyordum ona. Sesini çıkarmıyordu ama sessizliği çığlıklarıydı.

"En sevdiğim şiirin en sevdiğim cümlelerinde bir adama veda ediyorum bu gece. "Durma! Göğe bakalım'' dediğimiz günlerin hatırına, son kez, ikimiz için gökyüzüne bakıyorum . Adını tekrarlıyorum, adının anlamı büyüyor; büyüyor içimde. Bir damla yaş süzülüyor gözlerimden, artık umursamıyorum. Son kez sarılıyorum sana, içimden. Hayatta bir kez olsun seni ne kadar büyük bir özlemle beklediğimi hissetmeni diliyorum.Ben artık çok yorgunum.Ne olur dur, artık göğe bakmayalım. Ruhum öldü."

Elimde bulunan,bez parçasını gözlerine bağladım. En ufak bir karşı çıkışta bulunmadı. Bana güveniyordu belki. Ama güvenmemesi gerektiğini öğrenecekti. Arabaya geri dönüp telefonumu aldım. 10 adım kadar gerisinde durup 'Başlat'a bastım. Ve tüm sesler kesilip,babasının sesi yankılandı. Eski bir şarkı mırıldanıyordu yanık sesiyle. Kaskatı kesildi. Gülümsedim. Bu güzeldi.

"Yapma,yalvarırım."

Duyuyordum. Can çekişiyordu. Hıçkırıkları durmadı dakikalarca. Ve ben her defasında başa aldım kaydı.

Bu ilk adımdı.


.


Düşüncelerinizi lütfen belirtin.

ÖLÜMÜ YAŞAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin