|"Bir padişah, bir giyotin ve bir de prezervatif, evet"|

220 44 15
                                    



Çektikleri büyük acılardan kurtulamayan insanlar bazen çareyi bir başkasını kurtarmakta,bir başkasının acısını dindirtmekte bulurlar. Bu yüzden dökün gözyaşlarınızı buraya.

Çaresizliğiniz eyleme döner ağlarken. Kendi kendinden yardım diler insan. Duyguların tuzu göz suyuna karışır. Aktıkça temizler içini. Ama değiştirimez içini, şöyle bir tozunu alabilir ancak. Senden başka kimse bilemez damlaların sancısını. Bir cenin gibi kıvrılırsın kendine. Kıvrılırsın kaderine... Nasıl ağladığın değil, neye ağladığındır önemli olan. Ağlasan da ağlamasan da uğruna ağladığın insan değişmez. Çünkü senden akan gözyaşı onda hiçbir şeyi temizlemez. Düştüğü yerde mucizeler yaratmaz ama ağlamak sadece seni yıkar,paklar. Ne gariptir dışarı akan suların insanın içini temizlemesi.


-

-

-


Bir dal daha yaktım. Varlığım yokluğum şu nikotindi. Dilimden o,elimden sigara düşmezdi. Dumanına saklıyordum gülüşlerimi belki. Bu yüzden kirliydi belki anılarım. İblislerim yıkıp dökmeye başlamıştı dün geceden beri. Duvarlarıma kan kokulu hayallerim çiziliyordu. Korkularım hakimiyetini sağlıyordu beynimde. Ağrılarımı da kesmiyordu haplar. Tüm kemiklerim kırılmıştı ve yine sabah olmuştu. Güneş doğmuştu yine aptalca. Sigarayı küllüğe bıraktım, sonra hemen geri aldım küllükten. Çünkü biliyorum, bırakılmanın ne kadar acı bir durum olduğunu. 2 nefes daha çektim sigaradan ve söndürdüm. Ha bu arada, rakı acı geliyorsa tükür lavaboya. Çünkü rakı içecek kadar, anlamsız bir ayrılık acısı çekmemişsindir. Git dişlerini fırçala. Giy pijamalarını, yat yatağına ve uyu. Bırak geceler, uyuyamayıp acı çekenlerin olsun.

Bir şey var, adını koyamadığım. Kırılmaktan öte, parçalanmak gibi. Toplamaya çalıştıkça dağılıyor. Dağılıyorum. bir şey var, halledemiyorum.

Beynime çiviler batıyormuş gibiydi. Acı dayanılmazdı. En büyük zararı kendime vermiştim. Saatlerce düşünüp hesaplaşmak açıkça bir cinayetti benim için. Yıllar önceki hatıralarımı düşünüp,yeniden tecrübe ediyordum. Bu nefesimi kesiyordu çoğu zaman.

Telafi edemediğim çocukluğum,geleceğimi boğuyordu. Kaybetmiştim yıllar önce ben. Yine kaybediyordum. Yine düşüyordum en dibe,tekrar atlayabilmek için.Düşüyorum. Hep var olan, sürekliliği devam eden ve şiddeti artan bir düşüş hali. Düşüyorum. Güvensizim. Hatalar yapıyorum, kontrolümü kaybediyor ve zaman zaman idare edilmesi çok zor birine dönüşüyorum. Bu zamanlar artıyor, bazenlerim sık sık olmaya başlıyor. Kendimi, kendime bile ait hissedemiyorum. Sahip çıkabildiğim, yaşananlara, yaşadıklarıma hakim olabildiğim zamanlar azalıyor. Düşüyorum ve terk ediyorum. Eskiden geri dönmek, dönebilmek için giderdim. Artık bir gün geri dönmek için değil, hiç dönmemek için gidiyorum. Düşüyorum. Kirlenmiş, yaralanmış ellerimi birbirine çırparak temizliyor, kendimi kalkabildiğime ikna ediyorum. Düşüyorum da, bir el uzansa demiyorum ama istiyorum aslında. Bir el uzansa diyorum. Alsa götürse beni; daha önce görmediğim bir yere, tatmadığım bir duyguya. Gelse kırsa göğüs kafesimi, çekip alsa ne varsa. Uçmak istemiyor lakin uçabilmenin düşünü kuruyorum. Kanatlarım olsa mesela. Hiç biri, birinin kanatları olabilir mi? Bilmiyorum ama neden olmasın. Düşüyorum ve artık kendimi kalkabiliyorum diye kandırmıyorum. Düşüp, düştüğüm yerde kalmak; kalmak ama beklememek. Belki bir gün düştüğüm yerde bir pencere bulurum, belki o zaman yine bir nefes olurum. Biliyor musun? Düşüyorum.


Bu hayatta bilekleriyle jilet kesen kadınlar vardır...Modern hayat engel değildir onlara, bir başına yol alırlar. Büyüdükçe babasına benzeyen çocuklar vardır... Bunun farkında bile olmadan. Üç gece birlikte olduğun, üç fuhuş etmez kadınlar vardır... Hiçbir gözyaşı değmez onlara. Yalnız kalmaktan korkan peygamberler vardır... Ya da yoktur, bilemiyorum. Tüm yağmurunu boşaltmış bulutlar vardır... Kararsız bir griliğe boyarlar her tarafı. Sabah ezanlarından ürken küçük kızlar vardır... Büyüdüklerinde gecenin bir yarısı uyanıp sebepsiz yere ağlarlar. Her gece yatmadan ölmüşlerinin ruhu için fatiha okuyan adamlar vardır... Dudaklarında büyük bir özlem taşırlar. Evini kedisiyle paylaşan ve orta yaş krizinde olan yalnız kadınlar vardır... Ve bir an evvel bu isimle bir dernek kurulmalıdır. Tek başına çay demlediğinde yalnızlığını fark eden adamlar vardır... Şekersiz ve demlidir çayları. Dudaklarıyla ağlayan kadınlar vardır... Hiçbir söz teselli edemez onları. Aynı dili konuşarak sohbet edip, eğlenebilen insanlar vardır... Bunu yapamayanlar, bir eğlence mekanında toplaşıp aynı şarkıda hoplayıp zıplayarak eğlenmeye çalışırlar. Ruhu tatmin olmuş kadınlar vardır... Ki en tehlikelileri de bunlardır. Sabaha karşı adım adım delirmeye yaklaşan adamlar vardır... Hiçbir şey yapmak gelmez ellerinden, oturup saçma sapan şeyler yazarlar. Bir padişah, bir giyotin ve bir de prezervatif, evet.Ben o adamlardanım işte. Bir şeyler karalıyordum utanmazca. Bir şey yazsam, o bir şey olur bir şeyler. Bitmez, tükenmez, ardı arkası kesilmez. Ben konuşurum, siz uyursunuz. Sesimi duysanız, masal gelir. Söyleyeceklerim gibi. Halbuki gerçektir hepsi. Anlamı yok. Mutsuzluk gibi de değil. Mide bulantısı gibi. Hani bulamıyorsun ya aslında olan şeyi. Yalnız olmamın sebebi benim, tamam kabul ama şu eksiklik hissini de ben koymadım değil mi yüreğime? Saçmalığın daniskası şu yazdıklarım. Anladığınızı söylemeyin sakın, ben bile gülüyorum kendime. Ben sıkıntıyım, biliyorum.

Nasıl devam edeceğimi bilmiyorum.Nerede kalmıştık? Neresi burası? Nereden devam etmeli hayata? Neydi benim şiirim? ...geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda, korktum birden, kusacak gibi oldum... Evet, evet, bu benim şiirim. Artık başını ve sonunu hatırlayamadığım kırık dökük şiirim. Hayatın anlam veremediğim bir noktasından izliyorum yaşamımı. Sanki nereye koyarsan koy, oraya ait olmayacak, olamayacak gibi. Yoruldum. Aynı insanları, aynı şeyleri defalarca kez, farklı bir sonuç umarak yaşamaktan yoruldum. Diyeceksin ki; neden yaşıyorsun o zaman, hayır diyebilirsin, isyan edebilirsin. Hayır, hayır diyemem. Döngüleri bilir misin? Sanki daire çiziyorum sürekli. Yahut çıkışları kapatılmış bir sokakta, bir baştan bir başa yürüyorum, durmadan, nefes almadan. Çıkmaz sokaklardan, bitmeyen yokuşlardan ibaret oldum. Ne diyordum? Heh. ...geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda, korktum birden, kusacak gibi oldum. Tanıdım da halbuki, bendim, kendim. Fakat bakışlarım farklıydı sanki. Eskisi gibi değildi. İnsanın bir bakışları değişmez derler, doğduğunda nasıl bakıyorsan, yine öyle bakarmışsın. Benimkiler değişmişti sanki, benim değillermiş, ben değilmişim sanki. Belki de insanlar hakikaten böyle deliriyordur. Bir şeyi kafaya takıp onunla zihninin içine küçük bir delik açıyor, sonra kurcalaya kurcalaya o deliği bütün bir aklı yutacak kadar büyütüyordur. Bilmiyorum, aşamıyorum, devam edemiyorum. Takıldığım engel yahut her neyse, kaldırıp atamıyorum kenara. Devam edemiyorum yoluma, olduğum yerde savuruluyorum öylece. Çok düşüyorum, canım yanıyor. Düşmekten de yoruldum, savrulmaktan da. Uyumak istiyorum yalnızca, biraz, biraz huzurla. Uyumak dedim de gece oluyor. Gözlerim gibi, gözlerim gece oluyor. İnsanı delik deşik eden sessizlikler var, geceyi bölen çığlıklardan daha beter. Ellerini, gözlerini titreten; ruhunu ikiye bölen. Pes etmek istemiyorum, pes etmem, lakin belki de kabul ediyorum. Ben buyum işte; ama bu kadar değil, belki bundan daha azı, belki de çok fazlasıyım. Artık ben de bilmiyorum, ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Bıyıklarım da bilmiyor, kestim çünkü. Sen üzülür müsün, bilmem, fakat gitmem gerek. Gitmem gerek, iyileşebilmek için. Gitmem gerekiyor, sırf dönebilmem için.


.

.

ÖLÜMÜ YAŞAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin