Umarım beğenirsiniz gerçekten fikirlerinizi merak ediyorum yorum yaparak fikirlerinizi belirtirseniz ve vote yaparsanız çok sevinirim :D
Sabah durmaksızın çalan zil sesiyle uyandım. Dengesiz adımlarla antreye ulaşıp kapıyı açtım. Beck gözlerini sinirli bir şekilde uykulu gözlerime dikti. Sabah sabah derdi neydi bu çocuğun. "Evde yalnız olmaktan korktuğunu sanıyordum Madelyn." Yüksek ihtimalle annem ailesine haber vermişti. Zaten ailelerimiz uzun zamandır arkadaş oldukları için bunu öğrenmiş olmasına da şaşırmamıştım. "Ben Jaden'ı birkaç kere aradım ve ulaşamadım." "Herneyse bana da haber verebilirdin çirkin. Şimdi git ve hazırlan çünkü sadece on dakikan var." Hızlı adımlarla tekrar odama çıktığımda burnum alıştığı için anlamadığım ama tekrar odaya girince aldığım tanıdık koku sayesinde dün geceyi hatırladım. Aaron'la uyumuştum ve bunu hatırlamak içimde garip bir hareketlenmeye neden oldu.
Üstüme çizgiroman baskılı bir tişört ve altıma da siyah ince çorabımda yüksek bel şortumu geçirirken aklımda dün Aaron'un neden buraya geldiği, neden birileriyle kavga ettiği ve bunun gibi birçok soru vardı.
Beck'i daha fazla bekletmemek için botlarımı giydim ve bahçe kapısının ardındaki Beck'in sıkılmış bakışlarını görüp koşarak arabaya bindim. Okula geldiğimizde Jaden'ın yanına gidip hesap soracaktım ki konuşmama izin vermeden atıldı. "Biliyorum beni milyon kere aradın ama zorunlu bir aile yemeğindeydim ve lanet telefonumu evde unuttum. Eve döndüğümde annenlerin şehir dışına çıktığını Beck haber verdi ama saat çok geçti ve bende uyuduğunu düşündüm." "Ah sorun değil zaten.." Ah lanet olsun. "Ş-şey yani zaten rahatça uyudum ve artık korkmuyorum." Hadi ama tam bir aptalım. Az kalsın Aaron'la uyuduğumuzu söyleyecektim. Jaden benim en yakın arkadaşımdı ama bunu açıklamak için üşeniyordum ve eminim Jaden'a söyleseydim başımın etini yerdi. Birlikte sınıfa girdiğimizde Aaron arkada oturuyordu ve yanı boştu. Yanına oturup kitaplarımı sıranın üzerine bıraktığımda gözleri kısa süreliğine bana ilişti ve umursamazca geri önüne döndü. Yüzün incelediğimde kaşındaki ve dudağındaki yarası dünden daha iyi görünüyordu. "Kiminle kavga ettin? Bugün tekrar krem sürmelisin." "Benim durumum için böyle endişeleniyorsan dövdüğüm çocuğun halini gördüğün zamanki yüz ifadeni merak ediyorum sakar. Tabi bu bana özel bir muamele değilse."
Cümlesini bitirirken dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Ayrıca genel haline göre uzun bir cümle kurmuştu. "Neden birini dövdün?" "Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum." Cevap vermedim. Sınıfta kimse yoktu ve zilin çalmasına daha vardı. Aaron kalktı kapıya yöneldi. Bende arkasından kalktım ve ona yetiştim. "Dün annemin evde olmadığını nerden biliyordun?" "Tüm odaların ışıkları yanıyordu. Senin gibi bir korkağın yalnız kaldığında tüm ışıkları yakacağını tahmin etmek o kadar da zor değil." "Peki neden geldin?" Beklemediği bir soru olduğunu yüzündeki kısa süreli afallamadan anlamıştım. "Çok fazla soru soruyorsun." Omuz silktim. Tam sınıftan çıkarken son bir soru sormak için kolunu tuttum. "Jennifer'la önceden tanışıyor muydunuz?" Hafif gerilmiş yüz hatları belli belirsiz yumuşadı ve gözleri kolundaki elime kaydı. Kolunu yavaş hareketlerle elimden kurtarıp üzerime doğru yürümeye başladı. Gerileyen adımlarım sırtımın duvara temas etmesiyle sabitlendi. Aramızda oldukça az bir mesafe kaldığında durdu ve nefesini yüzüme bıraktı. Kafasını uzaklaştıracağını sandığımda tuttuğumu yeni farkettiğim nefesimi bıraktım ki uzaklaşmayıp boynuma doğru eğildi. O gayet rahat hareket ederken bense kalp atışlarımı duymamasını diliyordum. Burnunu boynuma sürttüğünde hafifçe kıpırdandım ve ellerini duvarla iki yanımda birleştirdi. "Herşeye burnunu sokuyorsun." Burnunu yavaşça boynumdan kulağımın altına doğru çıkarırken ne söylemem gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Burnu hareket etmeyi bıraktığında beynim sonunda devreye girecekken dudakları belli belirsiz tenime değdi ve ürperdim. Dudaklarının kıvrıldığını tenimdeki hareketlenmeden anlamıştım. Zil çaldı ve kafasını boynumdan yavaş hareketlerle çekti ve gözlerime baktı. Kasılmış yüz hatlarımda ve vücudumda gözlerini gezdirip gülümsemesini genişletti. Boynumda temas ettiği yerler yanıyordu ve gözlerime alaycı gülümsemesiyle bakarken yanaklarının kızardığını söylememe gerek yok sanırım. "Akşam eve Jaden'ı çağırma." "Beck duyarsa iyi olmaz." "Lanet herifi ilgilendirmez. Bir yalan söyle ya da çok istersen gidip ben açıklayabilirim." Nasıl açıklayacağını ve beni nasıl rezil edeceğini düşünmek bile istemiyordum. Beck bana değer veriyordu ve bende ona. Yalan söylemek istemiyordum. "Beni önemsiyor." "Umrumda değil." İfadesiz yüzünü kapıya çevirdi ve sınıftan çıktı. Neden Jaden'ı çağırmamı istemediğini sormamıştım. Sebebini anladığımda aptallığıma lanetler yağdırdım. Yüksek ihtimalle bu akşamda gelecekti. Şimdi Beck'e söyleyecek bir bahane bulmam gerekiyordu.
Sınıftan çıkıp kantine indim ve etrafa bakındım. İki üç kızın arasında Beck'i görünce gözlerimi devirip yanına doğru yürüdüm. Yaklaştığımı görünce birşeyler deyip kızların yanından ayrıldı ve yanıma geldi. "Birşey mi oldu sakar?" "Şey hayır ben bugün evdeyim ve kuzenim bizde olacak. Jaden'ın benimle olmadığını öğrenince kızmaman için söyledim." "Tamam dışarı çıkarsanız haber vermeyi unutma." Bunun bir rica değilde emir olduğunu sezebiliyordum. Beck korumacı biri ve onu yargılamak saçma olurdu. Karalama yaparak, bazende not alarak geçirdiğim derslerin ardından yine Jaden'a açıklama yapmamak için hızlıca okuldan çıkıp eve yürüdüm. Bu ara onu çok ihmal ediyordum ama telafi edeceğimi o da biliyordu.
Sonunda eve geldiğimde üstümü değiştirip birşeyler atıştırdım. Bilgisayarımı açıp boş boş uzun süre oyalandım. Tam salona geçip oturmuştum ki zil çaldı. Vücuduma yayılan ani heyecan dalgasıyla yerimden kalktım ve kapıya yöneldim. İşte başlıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz
Teen FictionNefesinin yanağıma ve kulağıma çarptığını hissettim. "Kaybetmekten korkuyorsun." "Hayır." Haklıydı ama bu sırrım sayılmazdı. "Soru sormadım. Tahmin ettim ve gözlerinde beni onayladı." Cevap vermedim. Birazda olsa geri çekildi. Ukala gibi bir hâli va...