Kapıyı açtım ve tahmin ettiğim gibi Aaron'un sert yüz hatlarıyla karşılaştım. Kapıda dikilirken ne kadar kusursuz bir yüze ve vücuda sahip olduğunu düşünüyordum. İçeri davet etmemi beklemeden yanımdan geçti ve salona girdi. Koltuğa yayıldı.
Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından sanırım söyleyebileceğim en mantıklı şeyi söyledim. "Seni tanımıyorum." Bana deliymişim gibi bakarken ben hala ifadesizce onu süzüyordum. "Ve?" Gözlerimi devirdim. "Ve eğer akşamları burda kalmaktan bu kadar hoşlanıyorsan belkide tanımalıyım." Soğuk bakışlarını benden çekti. "Gereksiz." Böyle davranması sinirimi bozuyordu. Bazen dediklerime cevap vermeye bile zahmet etmiyordu.
Onu salonda televizyonla baş başa bırakıp odama çıktım. O ben yokmuşum gibi davranıyorsa bende aynısını yapabilirdim. Belki bu çocukluktu ama umrumda değil. Odama çıktığımda yatağı ortalayıp başından yeni kalktığım bilgisayarımı aldım ve izleyecek bir film aradım. Daha film seçmemiştim ki kapı açıldı. Çok kısa bir süre bana bakıp gözlerini çekti ve kapıyı kapattı. Tişörtünü çıkardı ve bir köşeye fırlattı. Kusursuz sırt hatların bakıp yutkundum ve bu tarafa döneceğini sandığımda yüzümdeki şaşkınlığı atmaya çalıştım ama o olduğum tarafa dönmeyip pencereyi açtı. Cebinden sigarasını çıkardı ve yayıldığım yerden arta kalan kısma oturdu. Sigarasını yaktı. Şu lanet şeyi yanımda ya da en azından benim odamda içmek için izin alabilirdi. Bilgisayarımı kapattım ve tam salona inmek için yataktan kalkmıştım ki bileğimi sıkıca kavradı. Kolumda hissettiğim acıya inledim. Canım yanıyordu ve elini biraz olsun gevşetmeden beni yatağa çekti. "Tanımak için birkaç aptal sorunu sormayacaksan defolup gidicem ve doğru hatırlıyorsam yalnız kalmaktan korkuyorsun." Elinden kurtulmaya çalışınca sigarasını bırakıp diğer bileğimi de tuttu ve beni altına aldı. "Sormanı bekliyorum Madelyn." İlk defa adımı söylediğini duyuyordum. Daha fazla direnmek içimden gelmiyordu çünkü bazı şeyleri gerçekten merak ediyordum.
Kafasını boynuma gömdü ve kulağımın altı ile çenemin birleştiği yere dudaklarını sürttü. Bu durumdayken soracağım soruya konsantre olamıyordum ve o da bunu bildiği için yapıyordu. Birşeyler geveledim. "Ailen. Evet. Şey ailenle mi yaşıyorsun?" Dudaklarını bulundukları yerden çekmeden konuştu. "Kısmen." Nefesi tenimi gıdıklıyordu. Dudakları köprücük kemiğine kayarken bir soru düşünmeye çalışıyordum ve bu gerçekten zordu. "Belkide şey. Şeyle çıkıyorsundur. Jennifer. Ah evet. Onunla çıkıyor musun?" Tekrar çeneme yaklaşan dudakları duraksadı ve tekrar sıcak nefesini hissettim. "Böyle düşündüren ne?" Burnunu boynumun gerisinde kalan saçlarıma gömdü ve bunu yaparken dudağının altı boynumda adeta bir yol çizdi. Tek yaptığım kesik nefesler almaktı. Kafasını kulağıma yaklaştırdı. "Beni tanımak istediğini sanıyordum ama bana cevap bile vermiyorsun melek." Ah aptallık konusunda üstüme yok. Ona cevap verememiştim çünkü dokunuşları beynimi kullanamamam için alıkoyuyordu. Kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Bir an söylediği şeyi tekrar düşündüm. 'cevap bile vermiyorsun MELEK' kavradığım şeyle gözlerim olabildiğince açıldı. Bana genelde sakar derdi. Beck gibi. Ama Beck daha çok 'çirkin' i kullanırdı. Beck gibi Aaron'ın da sakar demesine aldırmazdım ama 'melek' gerçekten hoşuma gitmişti. Kırpıştırdığım gözlerime bakarken ilk defa ağzından hayal kurduğumu düşündürtmeyecek belirginlikte bir kıkırtı duydum. "Sakin ol melek. Bu kadar şaşıracağını ve etkileneceğini düşünmemiştim." Gözlerimi pörtletmeyi sonunda kestim.
Üzerimden kalktı ve yanıma uzandı. "Hala cevap vermedin." Ah doğru. Neden Jennifer'la çıktığını düşündüğümü sormuştu ve ben cevap veremeyerek oldukça rezil olmuştum. "Çünkü sana yakın davranıyor ve çoğunlukla birliktesiniz." "Jennifer benim üvey kardeşim." Duyduğum şeyle bugün bilmem kaçıncı kere şaşırdım. Ama hala sorumun cevabını alamamıştım. "Bu yinede birşeyi açıklamaz." "Onunla çıkmıyorum Madelyn." Sonunda aldığım cevapla ayaklandım ve dolabımdan pijamalarımı çıkardım. Arkamı döndüğünde gözlerini dikmiş beni izliyordu. "Çık ya da arkanı dön." Yatakta ters döndü ve kusursuz sırtını tekrar sergiledi. Hızlı hareketlerle pijamamı giyindim ve arkam Aaron'a dönük bir şekilde makyaj masamın yanındaki koltuğa kıyafetlerimi koyarken tanıdık nefesi ensemde hissetmemle aniden arkamı döndüm. Burun buruna geldik. "Ne zaman kalktın?" "Korkma melek birşey görmedim." Daha da yaklaştı ve tek elini arkama uzattı. Dudaklarımız değmek üzereyken geri çekildi. Az önce arkama uzattığı elini geri çektiğinde elinde dün kaşına ve dudağına sürdüğüm krem vardı. Kapağını açtı ve işaret parmağının ucuna birazcık sıktı. Dikkatlice onu izlerken ne yapacağını merak ediyordum ki nazikçe az önce sert bir şekilde sıktığı bileğimi kaldırdı. Belli belirsiz morardığını yeni farketmiştim. Kremi yaymak için işaret parmağıyla bileğimde minik daireler çizdi. O bu işi oldukça ciddiyetle yaparken bende parmak hareketlerini izliyordum. İşi bittiğinde bileğimdeki elini elime kaydırdı ve bırakmadan yatağa yürüdü. Yatağın içine girdi ve benide hafifçe yanına çekti. Bana arkasını döndü.
Kafamı kokusunu alabileceğim bir mesafe kalacak kadar yaklaştırdım. Çekingen hareketlerle parmaklarımı yavaşça çıplak belinde gezdirip karnına doğru yerleştirdim. Biraz kıpırdanınca rahatsız olduğunu düşnüp elimi hızlıca çekiyordum ki bana dönmeden elimi tuttu ve eski yerine koydu. Kokusu ciğerlerimi doldururken derin bir uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz
Teen FictionNefesinin yanağıma ve kulağıma çarptığını hissettim. "Kaybetmekten korkuyorsun." "Hayır." Haklıydı ama bu sırrım sayılmazdı. "Soru sormadım. Tahmin ettim ve gözlerinde beni onayladı." Cevap vermedim. Birazda olsa geri çekildi. Ukala gibi bir hâli va...