Flört ediyorduk! Kendimi uzun süredir iyi hissetmiyordum ve şuan gayet mutluydum. Ağaç evinden çıkmış müdürün bana izin kağıdı yazması için Ekin beni okula getiriyordu. O da gelecekti.
Ağaç evinde kısa durmamıza rağmen çok sevmiştim. Güzeldi ama merak ediyordum herkesi oraya götürüyor muydu yoksa sadece bana özel miydi? Bunu ona soramayacak kadar cesaretsizdim.Okula geldiğimizde arabayı park edip indim. Müdürün odasına doğru hareket ederken bizim sınıfın kursu olduğu için dışarda olduklarını gördüm. Melikeye el sallayarak merdivenleri çıktım. Yanımda duran Ekini fark ettiğimde ona bakıp gülümsedim. Kafamı önüme çevirdiğimde Berksan yanımızdan geçiyordu. Göz göze geldiğimizde gözlerinde ilk önce şaşırmış sonra sinir olmuş bi hal vardı. Bütün moralim düşmüştü. Ekin'in surat ifadesini merak ediyordum. Gözlerimi gizlice ona çevirdiğimde alnında sinir damarı çıkmıştı.
Müdür odasının önünde durduğumda Ekin'e döndüm.
Sessiz bi şekilde 'sen gelme' derken kapısını tıklayıp içeri girdim.Müdür elinde evrakları inceliyor şekilde meşguldü. Beni görünce kafasını kaldırdı.
...
Müdürle izin kağıdını hallettikten sonra odadan çıktım. Saat akşam üzerine yakın olduğu için okulda 9 ve 10. Sınıflar çıkmış kursa kalan öğrenciler kalmıştı. Kalanların içlerine Berksan ve Melike'de dahildi.
Ekin
-"nereye gidiyoruz ?" Diye sorunca düşünmeye başladım.Hava yağmurluydu. İçime karartılar gelmişti yeniden, felaket habercisi kuş gibi. Derin iç çektim.
Aşağı inerken Melike bize bakıp sırıttı. Arabaya yaklaştığımızda. Uçurum tepesine gitmek istedim.
-" uçuruma gidelim mi ? Giderken elimize yemek alalım. Çok acıktım. Birde kahve alalım sonra o manzaraya şiirler yazarız ?" Dedim büyük bi evet demesi merakıyla.
Gülümsedi. Galiba rezil olmuştum. 2 lafımdan birisi yemek olmasa şaşardım zaten. Aptal kafam.
....
EKIN'DEN...
Onun gözlerinde dalıp uçsuz bucaksız alemlerin sonsuzluğuna dalıp, kendimi kaybediyordum. Mabedlerin sessiz rıhtımlarında sallanıyor, sarhoş oluyordum. Ben bir hiç gibi savruluyorum da kimse anlamıyordu, kimse görmüyordu çünkü kimse bakmıyordu.
Kendim olduğumu, ait olduğumu sandığım hayatın yalan olduğunu öğrendiğimde kalbime saplanan ağrılar, nefes almamı engelleyen gerçeklerle yüzleştim geçmişte. Sahibi olduğum hayatın mirasçısı bile gerçek değilmiş. Yalan olmuş geçmişim hüzünlerimi de beraberinde getirmiş bana.
12 yaşında yalancı babamın, yani şuan Hazel'in okuduğu okulun sahibi olan adamın, benim gerçek babam olmadığı gerçeği ile yıkıldım. O benim gerçek babam olmadığı gibi beni bakmak için bile sahiplenen birisi değil. Annemde gerçek değil. Ben sokak bağışçısının herhangi bi ürünü gibiydim. Yurttan seçmişler beni.
Şuan yalancı annem ile babam onların beni yurttan aldığını bildiğimi bilmiyor. Hala annem beni onun doğurduğunu düşündüğümü sanıyor. Beni seviyorlar mı ? Büyük ihtimal. Ama ben onları sevmeyecek kadar gerçeğim şu yalan olmuş hayatımda.
İlk önce yıkılmıştım ama çocuk aklı her gece anneme ağlar ben gerçek oğlunuz değilim derdim, ağızlarından laf almak için. Yalan annem ise kötü karakterli huysuz dedenin gelip evimdeki bütün şekerleri almam için uydurmuş olduğu bi yalan olduğunu söylerdi.
Beni yatağa yatırıp uyuduğumu sandığı anda giderdi. Kapılarını dinlerdim. Yalan annem yalan babama kızar bişey mi söyledin der gibi kızardı. Yalan babam ise ona sinirlenir kavga ederlerdi. Şuan daha iyi anlıyorum ki ben hayatına girdiğim herkesin kabusu olmuşum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ekim'de Ekin Aşkı
RomanceNe zaman oldu hatırlamıyorum... bir anda her şey kötü oldu. Vücudum pek hasar almadı ama şu ciğerlerim, kalbim, göğsüm komple can çekişti. İçime atmam gereken cümlelerim, anılarım, hatıralarım kaldı ama içimde sığacak yer yoktu. Bende beni rahatlata...