BÖLÜM 3

8.5K 892 38
                                    


"Kaç ejderha öldürdün?"

"Yolculuklarında nerelere gittin?"

"Bir ağacı tek elle kaldırıp ejderhaya fırlattığın doğru mu?"

"Gerçekten de dört ejderhayla aynı anda savaştın ve hepsini öldürdün mü?"

"Ejderha kafalarından şarap içtiğini söylediler. Bana da gösterir misin?"

Saçma sapan sorularla onun kafasının etini yiyorlardı. Kaos, dudaklarını büzmüştü. Lanet olası insan sürüsünün bir an önce susmasını ve kendisini rahat bırakmalarını istiyordu. Başına ağrılar girmeye başlamıştı üstelik. Yoldan geleli daha bir saat olmuştu ve şimdiden kaçıp gidesi vardı.

Tek bir kişi hariç herkes oturduğu koltuğun etrafında sıralanmış onlara yolculuğuyla ilgili muhteşem hayrete düşürecek hikâyeler anlatmasını bekliyorlardı. Tabi ki yolculuğunu anlatacak değildi. Onların saçma sapan meraklarından çok daha farklı şeylerle uğraşmıştı. Onların kuş beyinlerinin alamayacağı şeyleri.

Kaos, boynunu iki yana çevirdi ve kütletti. Gözlerini onun üzerinden ayırmıyordu. Bir kadın için bile etrafına yaydığı tehdidi yok sayamayacak kadar fazlaydı.

Belki anlatacaklarını anlayabilecek tek kişi oydu. Kendisine bakmasa bile gözlerindeki nefreti ve kini görmüştü. Bundan daha güzel bir şey olabilir miydi? Nefret ve öfke zaten onun var oluşunun temel nedeni değil miydi? Kendini doğuran kadını ve gelecekte de bu insanları yok edecek olan şey de bu öfke değil miydi?

Kaos, dudaklarını büzdü. Önünde oturan genç kızlar onun ilgisini çekmek için bedenlerini açık bırakıyorlardı. Bir tanesi göğüslerini önüne sermişti neredeyse. Düşmekte olan kumaş parçasını tutan tek şey göğüs uçlarıydı. İlgisini çekmeli miydi?

Babasının sözleri kulaklarında çınladı o anda. "Üremen gerekiyor. Sen yeni bir ırkın başlangıcı olacaksın. Kadınları hamile bırak"

Ah, evet. Gerçek babası onun insan dişilerini gebe bırakmasını istiyordu. Bu zayıf insan dişisini mi hamile bırakmalıydı yani. Kaos, içinden

bir kahkaha attı. Bu kadın bebeğini taşıyamazdı ki. Zayıf ve salak bir kadını neden bir meleze hamile bırakarak onurlandırsındı ki?

Başını iki yana salladı. Geri döndüğünden beri pek bir şey değişmemişti hala. En büyük değişiklikse tek başına kendisinden uzak bir masada sakince yemeğini yiyen kadındı. Onu en son gördüğünde bir ejderha saldırısından kaçıyordu kucağındaki köpekle. Ancak Kaos, ejderin derdini anlamıştı. Açtı ve en ufak ete muhtaçtı. Küçük kurt köpeği iyi bir amaca hizmet etmişti doğrusu.

O küçük kız şimdi köyün en iyi ejder avcılarından biri olmuştu. Duyduğuna göre on sene içinde altı ejderhanın ölümüne neden olmuştu ve doğrusu Kaos bundan hiç hoşlanmamıştı.

Kısık gözlerle kadına baktı. Yanındaki büyük tazı Kaos' un bakışlarını hissetmişti ki ayağa kalkıp sahibinin önüne geçti ve hırlamaya başladı. Astrid, umursamadı. Sakince elini köpeğin başının üstüne koydu. "Otur, Rex" dedi. Bunu yaparken ne köpeğe ne de Kaos' a bakmıştı.

Tedirgindi...

Kaos, memnuniyetle gülümsedi. Ürküyordu ancak bunu belli etmeyecek kadar gururluydu. Korkusunun kokusunu alabiliyordu ve açıkçası bunu sevmişti. Bu kadar sert görünüşlü bir kadından bu korku kokusu... İşte buydu. Kaos' un arzularını harekete geçiriyordu.

"Bir kadın almayı düşünüyor musun?"

Tiz bir sesle ve heyecanla sorulmuş olan soru Kaos' un dikkatini çekti. Elini çenesine dayadı. Önündeki kadın sormuştu. Hala bir kumaş parçası anca tutuyordu göğüslerini. Kaos, dudaklarını büzdü. "Belki" dedi sakin bir şekilde. Kadın bunun üzerine heyecanla nefesini tuttu. Kaos, güldü. "Ama bu konuda bir şansın olmayacağına garanti ederim seni"

Kadının yüzü tokat yemiş gibi bir anda geri gitti. Yüzündeki gülümseme solmuştu ve kocaman açılmış gözlerle ona bakıyordu. "Beni yanlış anladın" derken kekelemeye başlamıştı. Utanmış ve rencide olmuştu. "Yani sadece ben-"

Kaos, başını yana eğdi. Kadının adını merak etmiyordu. Bu köyde bilmesi gereken bir tek isim vardı ve bunu biliyordu. "Çok konuşuyorsun" dedi sakince. "Çok fazla ve saçma konuşuyorsun"

Kadının gözleri iyice doldu ve hızla arkasını dönüp gitti. Ağlama sesleri kulübenin ardından bile duyuluyordu. Açıkçası yaptığı herkesi şok etmiş görünüyordu. Derin bir sessizlik oturmuştu içeri. Tek bir kişi sadece sakince yemeğini yemeye devam ediyordu.

Kaos, ayağa kalktı. "Duyduğunuz her şeye inanmayın" dedi sakince. Ardından arkasını döndü ve kulübeden çıktı. Evine gidiyordu. Yorgundu ve yarın yapması gereken çok şey vardı. Bir an durdu ve başını yukarı kaldırdı. Gökyüzü güzel görünüyordu. Yıldızlar pırıl pırıldı.

Gözlerini kısarak kulübelere baktı. En son saldırı olduğundan bu yana biraz zaman geçmiş gibi görünüyordu. Hasarın olmayışından en aşağı üç hafta olduğunu tahmin edebiliyordu. Kaos, bundan hoşlanmamıştı. Dudaklarını sıktı. Neler oluyordu? Babası neden saldırılarını seyrekleştirmişti?

Öz babası...

Yarın onu görmesi gerekiyordu. Ona rapor vermeliydi. Hoşuna gideceğini biliyordu. Bunun da ötesinde ejderlerin ne durumda olduğunu bulmalıydı. "Neden bu kadar uzun sürdü?" diye fısıldadı kaşlarını çatarak.

"Geldiğin anda hayal kırıklığına neden olman beni neden şaşırtmadı acaba? Hatırladığım kadar kaba ve kendini beğenmişsin. Hala eskisi kadar acımasız olduğunu tahmin etmiştim."

Korku kokusunu cesur tavırlarıyla gizlemeye çalışıyordu. Ancak işe yaramıyordu. Kaos, dudaklarını büzdü. "Yeni köpeğini beğendim" dedi sakince. Başını çevirip ona baktı ve gülümsedi. "Güzel yemek olur eminim."

Köpek ona doğru hırladı. Astrid, korumacı bir tavırla köpeğinin önüne geçti. "Rex' e yaklaşmayı denediğin anda seni uzuvlarına ayırırım, Kaos" dedi.

Kaos, bundan hoşlanmıştı. "Bazı şeylerin olmasını istiyorsan fedakârlıkta bulunman gerekiyor. Hayatını kurtarmak istiyorduysa köpeğini feda etmen gerekiyordu. Aslında hayatını kurtardığım için bana minnettar olman gerekirdi. Sonuçta o saldırıdan hayatta kaldın."

Astrid, dişlerini gıcırdattı. Sinirlenmiş görünüyordu. Elleri iki yanında yumruk yapılmıştı. Ona doğru tehditkâr bir şekilde yürüdü. Parmağını burnuna doğru uzattı. "Dönmemeliydin Kaos" diye hırladı. "Gittiğin o cehennemde kalmalıydın."

"Neden, Astrid?" dedi alaycı bir sesle. "Eğer yanlış hatırlamıyorsam veliaht bendim. Sorumluluklarımı unutmadım" derken sanki sadece kendisinin bildiği bir espriye gülüyor gibiydi.

Astrid, başını çevirdi. "Herkes senin ejderhalar için bir kıyamet getireceğine inanıyor" dedi sessiz bir mırıltıyla. Kocaman ceylan gözlerini ona dikti. Ancak sinirli değildi. Sakindi. Sadece düşüncelerini söylüyordu. "Ama ben biliyorum" diye fısıldadı. "Adına yakışır bir kaosa neden olacaksın" dedi erkeğin dudaklarına doğru. "İnsanlar için"

Astrid, arkasını döndü. Kalçasına vurdu. "Hadi Rex" dedi ve karanlığın içine karıştı.

Kaos, başını kaldırdı. Bir insanın bu kadar haklı olması hiç de güzel bir his değildi doğrusu.

...

Yorumları okumak çok hoşuma gidiyor, sizlerden olumlu tepkiler almak çok keyifli. Ama okuyan onca insan varken yine de az. Neyse, zamanla çoğalır diye ümit ediyorum. Umarım çoğalır yani. Bugün bir bölüm daha paylaşacağım. Bir dahaki bölüm ne zaman gelir, sizlere bağlı. Beni okuyor ve tak ediyorsanız varlığınızı belirtin. Facebook da hikaye yazıp paylaşırken ki zamanı özlüyorum çoğu kez, çünkü orada tepkiler daha çoktu. Burada da olur umarım. Neyse, seviliyorsunuz :-*

İNLEYEN ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin