BÖLÜM5/ SIR•
Üstünde bulunduğum merdivenler ayaklarımın altından kayıp gidiyordu sanki. Ne bir şey söyleyebiliyor, ne de hareket edebiliyordum.
"Ne oldu kaçak, dilini mi yuttun yoksa?"
Zihnimin en derinlerinde şoktan dolayı algılayamadığım bu kelimeleri, kapının pervazına elini dayayıp oldukça rahat bir ses tonu ile söylemişti.
Olabildiğince ciddi durmaya çalıştım. Dişlerimi birbirine bastırdım, yumruklarımı sıktım. Parmak boğumlarım kızarmıştı. Kaşlarım yay gibi gergin, gözlerim sabitti. "Sen!" diye bağırdım. "Babamı sen mi öldürdün!"
Cevabını bildiğim bir soruyu tekrar sormaktı yaptığım. Emin olmak için değildi. Kendi kulaklarımla duymak için de değil. Böyle bir şeyin asla yanına kalmayacağını haykırmak için. İçime düşürdüğü bu yangında, onu yakıp küllerini esen şu rüzgara savurmak için. Ölü ruhumu acıyla canlandırdığı içindi bu soru. Ölümü, benim ellerimden olacağı için.
Bu halimden eğleniyor gibi görünüyordu. "Aslında, hayır." dedi. Tepkimi ölçercesine yüz hatlarımı inceledi. "Öldürmem için bana kendisi yalvardı."
Gözlerini sol eline sabitledi. Baş parmağını çıtlattı. Sonra gözleri tekrar benim gözlerimi buldu. "Bir zamanlar anneme yaptıklarından çok pişman olduğunu ve ölmek istediğini söyledi. Bende kıyamadım."
Öyle bir durumdaydim ki sussam kendi içimde boğulacaktım, konuşsam kendi kelimelerimle son bulacaktım. Bir kelimenin akılda yaptığı binlerce çağrışım gibi; karşımda duran bu katil bana ölümü, intikamı ve siyahı çağrıştırıyordu.
Titreyen ayaklarıma engel olamaz hale geldiğimde dizlerimin üzerine yığıldım. Tepemde bana bir kurbanmışım hissi veren, donuk ve hissiz gözleriyle bakan bu adama nefretimi tükürür gibi baktım. Kaşlarımı çattım, dişlerimi sıktım. Elimdeki zarfa aldanmaksızın yumruğumu tahta merdivene vurdum.
"Söyle!" diye bağırdım. "Söyle ne istiyorsun benden!"
Öylece bakıyordu. Ne hareket ediyor, ne de bir şey söylüyordu.
"Söylesene! Ne yaptık biz sana!" cümlemin yarısında hıçkırığım boğazıma takıldı. Sıcak gözyaşlarım boynumdan aşağı süzüldüler. Kulaklarım uğulduyor, görüşüm bulanıklaşıyordu.
"Kalk." dedi emir vererek. "Sana istediğin cevabı vereceğim."
Kafamı yavaş hareketlerle kaldırıp bu yabancıya baktım. "Ne bakıyorsun, kalk!" deyip dirseğimi yakalayıp kaldırdı. Ani hareketle kolumu savurup ondan kurtardım. Ne diyeceğimi anlamışcasına "Sana zarar vermeyeceğim." dedi. Hala olduğum yerde öylece duruyordum. İstese beni içeriye sokabilirdi. İçeriye sokmakla kalmaz, üstüne hiçbir şeye ihtiyaç duymaksızın kendi elleriyle de öldürebilirdi. Ancak tek yaptığı emir vermekti. Belinden silahını çıkardı, bana doğru uzattı. "Al." dedi. "İşte, sana zarar vermeyeceğim. İstediğin fırsat. Bilmek istediklerini anlatacağım."
Kararsız hareketlerle silahı elinden aldım. Kapıdan içeriye doğru küçük ve emin adımlarla ilerledim. Daha önce hiç silah kullanmamıştım. Gözlerim bir silahta, bir de katilin sırtında gidip geliyordu. Olması gerekenden fazla rahattı. Sanki tetiğe basmayacağımdan adı gibi emindi.
"Söylesene Aden, bir seçim yapmak zorunda kalsan yanarak ölmeyi mi yoksa donarak ölmeyi mi seçerdin?" dedi.
Yine anlamsız bir soru sormuştu. Belki de psikolojik bir sorunu vardır dedim içimden. Kendimden emin bir şekilde "Donarak." dedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/39077394-288-k739762.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALERİN∞
Teen Fiction••• Yaşam ile Ölüm arasında kalan genç bir balerin... Ve hayatını öldürmeye adamış bir seri katil... "Rüzgar genç kadının o yumuşacık, bebek tenini siper almış dişlerinin birbirine vurmasına sebep olmuştu. Nefesini dışarıya her verişinde çıkan buhar...