Bölüm/9

148 5 1
                                    

BÖLÜM9/ ÖZGÜR KALAN GÜVERCİN•

Bir kitabın son satırları gibi, hüzünlü ve telaşlı kimisine göre hayat. Nokta konulduğunda bittiğini bilmek, dehşete düşürüyor bazen ruhunu. Kimileri içinse bir an önce bitmesi istenen, zorla okunan bir kitap gibi. O kitabın tek değeri, altını çizdiği önemli yerler, kaybolmasın diye kıvrılan sayfalar... Dönüp dönüp oralar okunur, geçmiş geçmemiştir hiçbir zaman. Daha başlarken sonu bellidir işte böyle kitapların. Ama yine de okunur işte.

Karşımda Kız Kulesi selam veriyor bana. Deniz bugün insanlara sinirli galiba. Dalgaları köpürmüş, kayalardan alıyor hıncını. Gökyüzü ise kararsız anlaşılan. Bir hüzüne boğuluyor, bir gülümsüyor bana. Bense aynıyım işte. Tek başıma oturdum, izliyorum İstanbul'u. Bastığım her bir adımda anlam buluyor bir kez daha. Ancak etrafta tek bir insan yok, nedendir bilmem. Sabahın erken saatlerinden olsa gerek diyeceğim ama, anlaşılan öğlene geliyor vakit. Sağımdaki bankta kapüşonlu bir adam var sadece. Kafasını eğmiş, öylece bakıyor dizlerine. Düşünüyor, dalmış belli ki.

"Merhaba!" diye seslendim adama ama galiba duymamıştı. Bir kez daha sesimi yükselterek "Merhaba!" dedim. Kafasını yavaş hareketlerde bana döndürdü. Gözlerim, bir çift mavi göz ile buluştu. Denizin kızgınlığını anlıyordum şimdi. Oturduğum bankta öylece kalakalmıştım.

"Merhaba, balerin." dedi sakince. "Uzun zaman oldu, değil mi?"

Diyecek hiçbir şey bulamıyordum. Öylece bakıyordum sadece. Ne desem anlam bulamayacaktı sanki sözcükler. Ne desem, diyemeyecektim sanki. Yavaşça doğruldu. Ayağa kalkıp, ayaklarını yere vurarak bana doğru gelmeye başladı. Eli beline gitti, bir kaç saniye yüzümdeki tepkiyi anlamak için duraksadı.

"Seninle hesabımız yarım kalmıştı, değil mi?"

Gözümden bir yaş çenemden aşağıya doğru süzüldü. Şakağıma silahı dayadı, "Elveda, balerin." dedi. Silah patladı...
~~~

"Aden! Geçti kızım, geçti. Sadece kabustu kızım sakin!"

Soluk soluğa karşımda annemi görünce afallamıştım. Daha önce hiç aşina olmadığım odada gözlerimi gezdirdim.

"Anne?"

"Hatırlıyorsun! Beni hatırlıyorsun, şükürler olsun. Bekle, hemen doktor çağırıp geleceğim!"

"Anne dur." diyerek kolundan tuttum. Usulca tekrar ayak ucuma oturdu.

"Ne oldu bana?"

Soruyu sormamla yüzü düşmüştü. Birkaç saniye sessiz kalmayı tercih etti.

"Aç mısın kızım, ben bir şeyler alıp geleceğim sana dur."

"Anne!" diyerek sesimi yükselttim. "Bana ne oldu?" Sözcükleri bastırarak söylemiştim.

"Bir süredir kayıptın Aden. Seni çocukken oynadığınız eski futbol sahasının arkasındaki arazide baygın bir şekilde bulmuşlar. Kim bilir ne zamandır oradaydın kızım. Polisler gelecek birazdan, anlat her şeyi. Korkma kimse sana bir şey yapamaz. Seni de kaybedeceğim diye çok korktum Aden. Şükürler olsun Allah'a bağışladı seni bana!"

Bir yandan ağlıyor, bir yandan ellerimi sıkıyordu. Hafızamı yokladım ama ne arazi hatırlıyordum, ne de başka bir şey. Hatırladığım tek şey, okyanus mavisi bir çift gözdü.

Dirseğimin üzerine yaslandığımdan dirseğimde ince bir sızı hissettim. Mosmor olmuş kolumu gördüğümde, en son dağ evinde son çırpınışlarımı hatırladım. Ürkerek sendeledim ve ayağa kalmaya yeltendim. Ancak kolumda bağlı olan serum buna izin vermiyordu.

"Aden? Napıyorsun kızım? Dinlenmelisin."

"Anne, ne zamandır hastanedeyiz?" diye telaşla sordum.

"İki gündür baygınsın Aden. Başına darbe aldığından dolayı uyutuyorlardı bir süre seni. Doktorlar geçici veya kalıcı bir hafıza kaybı ihtimalini anlattılar. Çok şükür, iyisin kızım."

"Beni bulduklarında üzerimde her hangi bir kan lekesi yada darbe, morluk bulmuşlar mı?"

"Hayır kızım. Polisler bir hırsız çetesinin seni kaçırdığını düşünüyorlar. Üstünde telefonun ve çantan yoktu. Sadece sana ait olmayan bir hırka vardı."

Bomboş bakan gözlerimi birden anneme sabitledim.

"Ne hırkası?"

"Bir erkek hırkası. Siyah bir şeydi gördüğüm kadarıyla. Kıyafetlerin incelemede."

Nasıl olur sorusunu sormaktan alamıyordum kendimi. Bana dokunmamış, dövmemiş, öldürmemişti. Üstelik hırkasını verip serbest bırakmıştı. Anlayamıyordum.

Kapının üç kez vurulmasıyla ikimizinde tüm dikkati oraya çevrildi. Annemin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "İşte geldiler!" diye sevinçle haykırdı.

"Kim geldi anne?" derken ellerinde kocaman bir pasta ile arkadaşlarım odayı doldurmuşlardı.

Hep bir ağızdan "İyiki doğdun Aden!" diye bağırıp alkışladılar. Bense "Şşş sessiz olun, hastanedeyiz!" diyerek onları olabildiğince sessiz olmaya teşvik ettim.

Burcu elindeki pastayı Eda'ya verip baş ucuma oturdu.
"Aramıza yeniden hoşgeldin bebek, sensiz ne dans grubu oluyor ne de dedikodu yahu!" diyerek bana kocaman sarıldı. O tanıdık parfümünün içimde uyandırdığı alışmışlık ve huzur ile ben de ona kollarımı kenetledim.

"O zaman sana bir iyi, bir tane daha iyi, ve bir tane daha bomba iyi bir haberim var!" diyerek üzerimden çekildi. Ellerimi sıkıca tuttu ve ışıl ışıl gülümsemesiyle içimi ısıttı.

"Neymiş bakalım onlar?" demekle yetindim.

"Birincisi, yıl sonu gösterimiz için kıyafetlerimiz efsane oldu, bayılacaksın!"

Bıkkınlıkla "Lütfen siyah seçmedik deyin." dedim.

"Tamam siyah seçmiş olabiliriz ama yine de bayılacaksın!" dedi heyecanla. Herkes bir ağızdan gülüyordu.

"Şaşırmadım." deyip dudak büzdüm.

"İkincisi bebek, doğum gününü kutlamak, ve yaşadığın olayların stresini atmak üzere İtalya'ya gidiyoruz!"

Bu habere cidden şaşırmıştım. Yıl sonu gösterisi için çalışmamız gereken çok az bir zaman kalmıştı ve bu planın benim pek hoşuma gittiği söylenemezdi.

"Yıl sonu gösterisi ne olacak?" diye sordum.

"İşte bomba haberin zamanı. Yeni bir sponsorumuz var, gösteriyi iki ya da üç ay kadar erteledik. Bu sene adımızı duyuracağız kızım!"

"Yeni bir sponsor mu? Kim o? Hangi şirket?" diye heyecanla sordum.

"Biz de bilmiyoruz ki kızım, tek bildiğimiz zengin olduğu ve bize servetler yatıracağı!"

"Şaka mı yapıyorsunuz!" diyerek sesimin tonunu yükselttim.

"Daha kim olduğunu bilmeden direkt kabul mu ettiniz? Emeklerimize saygınız yok mu? Bu program için ne terler döktük!"

Burak arkadan yaklaşarak bize doğru geldi.

"Kim olduğuna bu kadar takılacağını düşünmemiştik. Ama bakmak istiyorsan al, burada her şey yazıyor." diyerek bana bir dosya uzattı.

Burcu ortamı yumuşatmak için yüzüme kocaman bir gülümsemeyle bakıyordu.

Dosyanın kapağını açıp incelemeye koyuldum.

Şirket: Aktaş Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
Kurucu: Mustafa Aktaş (Ölü)
Müdür: Yağız Aktaş.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 21, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BALERİN∞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin