Birinci Kısım | Onuncu Bölüm

32.1K 1.9K 2.1K
                                    

Güven, İstanbul'un bitmek bilmeyen trafiğine yakalandığında saat 18.13'ü gösteriyordu. Kız kardeşinin kaçırılışının ardından geçen sürede umutlarının bitmek üzere olduğunun farkındaydı. Eve E5 Otoyol'u üzerinden gitmek doğru bir karar değildi, diye düşündü. Karlı, soğuk ve yoğun bir iş gününün ardından bir an önce evlerine dönmek isteyen sürücüler araçlarının kornalarına basıyordu. Çoktan kararmış olan havayı, otoyol üzerinde trafiğe takılan araçların ışıkları aydınlatıyordu. Gökyüzünden bakıldığında kilometrelerce uzanan yol, araçların ışıkları sayesinde ince, kırmızı bir şerit gibi görünüyordu. Güven, derin bir nefes vererek direksiyonu sıktı. Çaresiz ve çıkmazda hissetmeyeceğine dair kendine verdiği sözü tutmakta zorlanıyordu. Çevresindeki insanlara karşı taktığı maske, onu şimdilik koruyordu. O maskeyi yüzünde tutmayı başaramazsa, çaresiz kalan yanı ortaya çıkıp onu tamamen savunmasız bırakacaktı. Böyle olursa kardeşini bulup kurtarabilmek için sağlıklı kararlar veremeyecekti. Doğru ve çok yönlü düşünme becerisini kaybederse, olaylar onun için içinden çıkılmaz bir hâl alırdı. Aslında anne ve babasını kaybettiği zaman hissettiklerinin aynısını hissetmekten, yine o bataklığa düşmekten çok korkuyordu. Bu kez, İpek Deniz bile onu bu bataklıktan çıkaramazdı. O korkunun karın boşluğunda büyüyerek zihnine ulaşmayı amaçladığını düşündü. Derin bir nefes vererek diğer sürücüler gibi kornaya bastı. İpek, Güven'i olaylara nasıl tepkiler verebileceğini bilecek kadar tanıyordu. Onun aslında ne kadar savunmasız olabileceğini, ani kararlar alarak yanlış hareket etmekten korktuğunu, kardeşinin kaçırılmasının ona neler hissettirdiğini... Güven'in heybetli görüntüsünün ardında sakladığı çocuk hâllerini biliyordu. Elinden bir şey gelmemesi, uzun süredir hissetmediği duygu karmaşasının tam ortasına atıyordu onu da. Pınar, Yağmur'u kendi kardeşi gibi seviyordu. Anne ve babasını kaybettiğinde İpek'in etrafında onunla empati yapabilecek tek insan Yağmur'du. Güven ve İpek arasındaki ikili ilişki bir yana, İpek'in Yağmur ile aralarındaki bağ bambaşkaydı. Kendi kardeşi olmayan ve ailesini beklenmedik bir zamanda peş peşe kaybeden İpek, ömrü boyunca sahip olduğu kardeş özlemini Yağmur'la dindirmiş; ona her zaman örnek alabileceği bir abla modeli çizmek için uğraşmıştı. Genç kadın gözlerine biriken yaşları serbest bıraktı. Öndeki aracın lambalarından çıkan keskin ışık, yüzüne yansıyordu.

"Hepsi benim... Benim suçum..."

Güven, kendisinden beklediği çöküşün sevgilisinde gerçekleştiğini görünce kendi düşüncelerini bir kenara atıp direksiyonu sıkan ellerini gevşetti. 2016 model Range Rover'ını durdurdu ve sevgilisinin elini tutup yavaşça sıktı. İpek Deniz, teması hissettiğinde yaşlı gözlerini silmeye çalışarak âşık olduğu adamın yüzüne baktı:

"Bana aksi bir şey söyleme, Güven... Benim suçum işte. Biraz dayanıp onunla film izlemek için yanında kalsaydım, tüm bunlar hiç olmayacaktı."

İpek, ellerini yüzüne bastırarak ağlamaya başladığında, Güven yana doğru eğilip onu kollarının arasına aldı.

"İpek... Her şey çok daha kötü olabilirdi. Bu olay ikinizin birden başına gelseydi, benim ne hâlde olacağımı bir düşün. Çok daha kötüsü olabilirdi ve inan, senin hiçbir suçun yok."

"Bu neden bizim başımıza geldi, onu anlamıyorum. Neden Yağmur? Neden bir başkası değil?"

Dağlı, karakoldan çıktıklarından bu yana sessizliğini koruyan arkadaşına dikiz aynasından baktı. Tekin, hiçbir şey söylemeden dışarıyı izliyordu.

"Bunun cevabını Tekin biliyor olmalı," dedi Güven, dikiz aynasından gözlerini ayırmadan. "Öyle değil mi, Tekin?"

İpek Deniz, Güven'in kollarının arasından sıyrılıp merakla bakan gözlerini arka koltukta oturan Tekin'e çevirdi.

Herkes Uykuya Daldığında | Yaşam Ağacı (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin