Küçük kar taneleri, sert esen rüzgârın etkisiyle on ikinci kattaki otel odasının camlarını dövüyordu. Oda boydan boya camdı ve perdeleri yoktu. Pencerelerin önünde iki kişinin rahatlıkla oturup vakit geçirebileceği oldukça konforlu bir alan vardı. Oturma alanının hemen yanındaki lüks jakuzi, konaklayacaklara yorucu geçen bir günün ardından rahatlayabilecekleri bir ortam sağlıyordu.
Güven, göğsünde uyuyan sevgilisini uyandırmamaya gayret ederek, kollarını geriye doğru atıp vücudunu esnetmeye çalıştı. Kız arkadaşının saçlarını okşadı, ardından doğrulup sırtını yatağın başlığına yasladı. Oturduğu yerden camın dışındaki kar fırtınasının şiddetini görebiliyordu. Kar perdesi, koyu renk camların ardında aslında oldukça yakın olan denizin görülmesini engelliyordu. Gökyüzüne tüneyen kar bulutları, iyi bir sabaha başlayacaklarını düşünerek uyanacak İstanbul halkının hayal kırıklığı olarak yerindeydi. Güven, başı kollarına düşen İpek'i dikkatlice yastığına yatırarak saçlarının arasına bir öpücük kondurdu ve yataktan kalktı. Üzerinde siyah iç çamaşırından başka bir şey yoktu. Dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun, otel odasının içerisi bir o kadar sıcaktı. Güven, pencereye doğru ilerleyerek devasa camların önünde bir süre durup fırtınayı izledi. Hayatın gece ve gündüz olarak ayrı ayrı yaşandığı Kadıköy'de tezgâhlarını açmak için hazırlanan birkaç simitçiden başka kimse yoktu. Yukarıdan bakıldığında sokakları, kendi kaderine terk edilmiş hayalet bir şehir gibi görünüyordu. Şehrin ruhu da tıpkı Güven'in ruhu gibi çekilmişti. Önünde durduğu camı hafifçe araladı ve derin bir nefes aldı. Soğuk, çıplak bedenine sert bir şekilde değip geçerken kollarındaki ve göğsündeki seyrek tüyler diken diken oldu. Kız arkadaşının yattığı yerde kıpırdandığını fark ettiğinde, açtığı pencereyi sessizce kapatıp fırtınayı izlemeye devam etti. Kız kardeşini düşündü. "Şu an nerede? Ne yapıyor? Üşüyor mudur?" soruları zihnine düştüğünde tüm yaşananların üzerinden geçen sekiz günlük süreçte tek tek her şey aklına geldi. Kız kardeşinin kaçırılmasından sonra, onu kaçıran kişi ya da kişiler tarafından kendisini ve tüm polis ekiplerini oyuna getirenler Gülten Hanım'ı öldürmüş ve arkalarında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Yeniden... Güven, kız kardeşinin odasına kurulan iletişim istasyonunun kaldırılmasını izlerken ellerini odanın kapısına dayamış, memurların hayal kırıklığı ile ekipmanlarını toplayışını izlemişti. Yeliz Komiser evden ayrılırken göz göze gelmişlerdi. Tecrübeli komiserin elinden bir şey gelmediğini ve kadının gözlerindeki hayal kırıklığını fark ettiğinde ilk kez yanıldığını düşünmüştü.
"Taklitçinin cinayet işlemeye devam edeceğini düşünüyoruz. Bu yüzden sonraki hamlesini beklemekten başka çaremiz yok. Artık yalnızca Yağmur'u aramıyoruz. Aynı zamanda Gülten Hanım'ın katilini de arıyoruz. Temennimiz Gülten Hanım'ın başına gelenin Yağmur kızımızın başına gelmemiş olması ancak bu çok düşük bir ihtimal. Gerçekleri, gerçek düşüncelerimi sizinle paylaşıyorum çünkü size umut verme çabamın faydasız olacağını biliyorum. Siz de bu ihtimal için lütfen kendinizi hazırlayın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Uykuya Daldığında | Yaşam Ağacı (KİTAP)
Mystère / Thriller1969'un gölgeleri hasta bir zihnin karanlığında yeniden doğduğunda Yaşam Ağacı'nın etrafında devasa bir fırtına baş gösteriyordu. Bu fırtına yürekleri donduracak, ayrılıklara neden olacak, insanları yaşam ve ölüm arasındaki incecik çizgide yürümeye...