1 hafta sonra, Anwa
William elindeki bıçağı çimenlere batırıp çıkarıyordu. Tepesinde ona gölge yapan komutana bakmıyordu bile, saatlerdir aynı yerde, sarayın bahçesinde oturuyordu. Aeron öfkelenecek gibi göründü, Will'e doğru eğildi. "Beni delirtecek misin William? Kalk şuradan. Çocuktan farkın yok!"
Elfin sinirli sözleri bile Will'in başını kaldırmasını sağlayamadı. "Ne yapayım Aeron? İşim gücüm mü var?" Will, gerekmedikçe akademiye uğramıyordu, hatta saraya bile girmiyordu. En yakın arkadaşı geçitten geçtiğinden ve Valerie ejderhalara binip gittiğinden beri kaybolmuş gibiydi.
Aeron ona cevap vermek için dudaklarını araladığı sırada gözleri koşuşturmaya takıldı ve Will'e derdini anlatmaya çalışmaktan vazgeçti. Muhafızların koşuş yönüne baktı, aynı hareketlilik Will'in de dikkatini çekti. Muhafızların hepsi aynı yöne koşuyordu, sarayın kapısına doğru hızla ilerliyorlardı. Koşan adamların arkasında Isaac'i de gördüklerinde yerlerinde durmaya son verdiler.
"Ne oluyor?" diye sordu Will.
Aeron ona hiç cevap vermeden koşuşturmaya doğru ilerledi, Will de hemen arkasından takip etti. Aeron, önündeki muhafızları itekleyerek yolu açmaya başladı, Isaac'in yanına doğru geçti. "Isaac!" diye bağırdı, Will de hemen onun arkasındaydı.
Kalabalık muhafızların en ön sırasında bekleyen kişiler kılıçlarına uzanmıştı. Anwa'nın çanı çalmaya başladığında herkes kafasını kaldırıp yukarı baktı ama çan, çalması gerektiği gibi çalmıyordu. Durmadan, çıldırmış gibiydi. Savaş için değildi, haber vermek için hiç değildi...
Aeron ve Will ileri atıldığında Isaac'in nefes bile almadan, göz kırpmadan baktığı yere doğru başlarını çevirdiler. Saraya açılan demir kapıların ardında beş siyah pelerinli kişi Anwa'nın devriyelerinin arasından ilerliyordu. Hepsi sakince, birbirinin adımlarını peş peşe takip ediyordu.
Will, gördüğü manzara karşısında dudaklarını hayretle açtı. İlk başta hayal gördüğünü düşündü ve ileriye doğru çıktı. Yerinde donup kalan savaşçı, generalin bağırışını duydu, ne olduğunu görmek için saraydan çıkıp gelmişti. Kaira'nın da arkasında olduğunu görüyor gibi oldu ama bakışlarını onlara çeviremedi çünkü tam karşına odaklıydı.
Beş pelerinli kişi, devriyeye yollanmış askerle birlikte kapıdan geçti. En önde duran, siyah pelerinin başlığıyla yüzünü kapatmış olan adam içeri girdiği an başlığı ittirdi. "Çekil!" diye bağırdı, yanında duran muhafızdan elini kolunu kurtardı. Anwa'ya girene kadar sakince ilerlemişti ama kapıdan geçtiği an kendi kimliğine bürünmüştü.
"Aiden?" dedi Aeron hayretle ve kılıcını tutmayı kesti.
Muhafızlar tedbiri elden bırakmadan beş kişiyi yürütmeye devam etti. Aiden'ı gören kimse kılını kıpırdatmadı ve koşan muhafızların hepsi donup kaldı. Teslim olmuş gibiydiler, karşı koymuyorlardı ve hiçbirinin aklını kaybetmiş gibi hareket ettiği yoktu.
Aiden, öfkeyle köpüren gözlerini muhafızlara değdirdi ama aralarında Will'i gördüğünde bakışları orada takılı kaldı. Aeron'a, Isaac'e ve oradan da Kaira'ya baktı. "Şunu çöz." dedi, bileklerini gösterdi. Bağlanmışlardı ama hiçbirisi durumdan rahatsız gibi durmuyordu. "Çöz şunu Aeron! Lanet olası Gaana'dan çıkabilmek için günlerdir koşturuyorum, saklanıyorum. Kralı görmem gerek ve..." Sanki hiç ortalıktan kaybolmamış gibi rahatça kurduğu cümleleri babasını gördüğü an boğazında takılıp kaldı.
Aiden kaşlarını çattı, babasına nefretle baktı ve sonra derin bir nefes çekti.
"Tamamen benim suçum." diye mırıldandı. Dişlerini sıktı, öfkesini tazelemeyecek kişilere odaklandı. Isaac'e doğru yürüdüğünde onu durdurmak için birkaç kişi harekete geçti ama komutan tek hareketiyle herkesi durdurdu. Aiden, ellerini Isaac'e doğru kaldırdı hem Will'e hem de komutanlarına söyledi, "Kara büyüyü zihnimden çekip çıkardım Isaac. Onlar da aynı şekilde..." dedi, arkasındaki dört kişiyi göstererek. "İçlerinde Andrakar'dan gelenler de var. Bana baktığın an kara büyünün içimde olmadığını görebilirsin ama inanmıyorsan Rendal'ı çağır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANWA
FantasyKaranlık Orman, asırlar boyunca gizliliğini korumuş olan bir sırdı. Hiçbir insan ormanın içine girememişti, içindeki güçlerden haberdar değildi. Valerie Raven, karanlık dumanların ardına gizlenmiş olan ormana üç yaşındayken bırakılmış ve on üç yıl b...