"Seviyorum seni, yemin ederim. Şarkılar hiç yardımcı olmuyor bana. Birgün ansızın ağlarsam yanında, sevgim taşarsa kalbimden; n'olur gitme. "Saat 17:41
Emre Aydın doluyor kulaklarıma, sana söylemek istediğim her şeyi bir şarkıyı sığdırmış, ne hoş. Bir yandan korkunç. Bir insanın seni tanımadan, duymadan, görmeden hislerini bilmesi biraz korkunç. Belki sana yaptığım bu şey de, bilseydin yani, korkunç. Fakat, bilmiyorsun, ruhun bulutların üstünde turlarken tek yaptığım uzaktan izlemek bunu. Bunun korkunç olduğunu söyleyemem, fakat hasret dolu bir his. Bir yama. Yara.Kanamaktan, kabuk bağlamaktan yorulmuş bir kahverengi lekesin tenimde; ruhumda. Git, diyemem. Gitmezsin, zaten kimse gitmeni istemez senden. Çünkü sen gidince, misafir olduğun kalbimdeki o minik odada, sen yoksan ben de yokum demektir.
Senden önce annemi taşırdım, kalbimde. Şimdi seni taşıyorum, hergün, taşmandan korkarak yavaş yavaş...
Annem bir ukteydi, mor narin bir karanfildi, ufacık bir çocuğun gülümsemesi, bir uçurtmanın gökte sallanması... Sen bir yarasın kalbimde, narin beyaz bir papatya, durgun bir deniz, gökyüzünde ciyaklayan o martı.
Sen umutsun, annem hasret.
Sen kabuklaşmış bir yarasın, annem ise gelmesi için beklemeyi bıraktığım bir gemi.
Nil... Bir martısın sen, tutamam kanadını, kırılırsın.
Nil, ben senin karşında ufacık bir balığım, çaresizce uçuşunu izleyen.
Nil... İsmi güzel kadın, uç sen. Kanatlarının birisi doğu olsun, diğeri batı. Uç ki, göğe bakmak için bir sebep olsun.
-Martının bir an görmediği, balık
ŞİMDİ OKUDUĞUN
geceye mektup *
ContoKısa hikaye (Texting değil, gençler.) "Ölümü arzulama, çünkü ölüm senden korkuyor. Senin güzelliğin beni korkutuyor Nil. " -26.03.17*