Ansızın köpek havlaması duyuldu, üst üste havlıyordu, köpeğin sesi Rose'nin arkasından geliyordu.
Rose ilk önce gelen sese aldırmadı ama gittikçe ses yaklaşıyordu, Rose birden panikledi, korkuyla ayaklarını hareket ettirip, jet hızıyla uzaklaşmaya başladı.
Köpekte var gücüyle Rose'nin peşinden geliyordu, bu kuduz, dişi bir köpekti; simsiyah tüyleri, kuyruğunun sallatışı ve gözleri bir ampulu andırması korkunçtu.
Rose, yavaşça soluğunu verip, aniden fırsat kollayarak bayırın karşısına atladı.
Köpek sanki onu tehdit ediyordu, buda Rose'nin altına kaçıracak dereceye sokmuştu çünkü, köpeklerden ödü kopardı.
Köpekte bayırın karşısına atladı, Rose daha hızlıydı ama köpekte gittikçe yaklaşıyordu.
Her adımda Rose'nin korkusu arttı, tedirginlikle başını köpeğin olduğu tarafa çevirdi, sakin ol diye kendini telkin etti.
Koşmayı bıraktı ve Rose olduğu yerde durdu bu köpeğe güzel bir ders verecekti, sanki Rose'nin sesini duyup, kaynağını takip ediyormuşcasına hala dosdoğru peşinden seri bir biçimde geliyordu.
Hayvan iyice yaklaşınca, Rose cesaretlenip, hayvanın başını bir yana çevirdi, köpek soluk soluğa yere düştü.
Ana yoldan on metre kadar uzakta olan Rose, köpeğin başını sımsıkı kavradı, hayvanın işini bitirmek için izin ister gibi avının gözlerine baktı sonra o kadar boynunu sıktı ki köpeğin hayatı damla damla tükenirken, Rose kendine gelip ve bir enerjiyle doldu.
"Bırak artık..!" dedi kendisine. "Hayvanın yaşamına son veriyorsun" Rose az kalsın hayvancağızı boğuyordu, bu yaptığı hareketine inanamayıp, hayvanın boynunu bıraktı ve var gücüyle köpeği ağaçların arasına fırlattı.
Rose hüsran ve korkuyla çırpınıp, sonra da sakinleşti, dehşet içine girmişti, nasıl da köpeği boğuyordu acımazsızca , hayatında bir karıncaya dahi kıyamayan bir insan nasıl olurda bir köpeği boğacak dereceye varmıştı.
Rose kendisine inanamıyordu, ne zamandan beri bu şekilde vahşileşmişti.
Geride köpekten bir iz kalmamıştı .
Rose'nin hayatı tam bir mahpus hayatıydı her şey üstüne geliyordu sanki hiç kimse canlı, cansız varlıklar onu istemiyorlardı.
Sonun da kasabadan ırak ve ormana yakın bahçeli bir ev Rose'nin gözlerine çarptı, bahçe duvarlarının kenarları dikenli tellerle çevrili tel örğüsü çitler vardı. Ve duvarlarıda kapkara renkteydi.
Rose yorgun argın bahçeli evin kapısının önüne geldi, duvarlar biraz yüksek olduğundan evin bahçesi gözükmüyordu ama kocaman bir ev ,dublex ve koyu siyah badanasıyla, küçücük penceleriyle dikkat çekiyordu.
Evin ön bölümünün ışıkları açıktı, evin yakınlarında bir bir yapının olmaması Rose'yi ürküttü evin olduğu yer baya kasvetliydi.
yağmur yine ciseliyordu, evin bahçesinin yağmur suyundan biriktiği küçük küçük göletlerden geçilmiyordu.
Rose bahçe kapısına gelip, zil butununa korkuyla ve hafif bir hareketle bastı. Kapı hemen açıldı, ardından bahçeye güçlükle adım attı, ani bir rüzgâr eserek hiçbir zaman yerinde durmayan saç perçemini parmaklarıyla saçını kulağının arkasına atarken, Rose anlık bir şok geçirdi, bahçeden geçerken, bahçe mezarlıklardan doluydu.
Rose iyice gözlemledi, tahminen yirmi tane saydı ve hiçbir ağaçta yoktu. Evin her tarafı neredeyse komple yabani otlarla çevriliydi sanki evi yutmuş gibiydi. Otlar sararıp solmuşlardı.
Evin çift kanatlı kapının açılmasıyla bir gıcırtı koptu.
Rose korkudan ödü koptu, daha sonra kapıda bir adam belirdi. Rose kapıya yaklaştıkça adamın korkutucu halini fark etti, içgüdüsel olarak adamda bir kötülük hissetti.
Adamın biraz kırmızı, içine çökük gözlerinde karanlıktan izler taşıyordu, elmacık kemikleri öylesine çıkıktı ki sanki derisi üzerinde gerilerek incelmiş gibi görünüyordu, uzun kocaman bir burnu olan, zalim bir gülümsemeyle ince kıvrımlı dudakları vardı, kocaman bir gövdesi ve kısa boyuyla çok korkunç duruyordu.
Rose yeni fark etmiş olmalıydı ki yerinde irkildi adamın her iki kulağı yoktu.
Rose kararsız adımlarla kapıya doğru adım atıyordu eve girip girmemekle kararsızdı adımları ağırlaştı, bedenini bir korku sardı ama sanki bu adam ve ev onu bırakmıyor kendilerine doğru mıknatıs gibi çekiyorlardı.
Adam ellerini birbirine kenetleyip, ağzı bir kobranınki gibi açılıp, iğrenç ve korkunç bir ses tonuyla"Hoşgeldin, güzel kızım!"
Rose ürpererek ne yapacağını bilmeyerek, dehşet içinde vücudu titreyerek sağ eliyle pantolunun cebine sokuşturduğu gazete parçasını çıkardı, sonra da adama gazetedeki baş ilanını gösterdi, dili zorla çözülerek"Efendim, bu ilan için gelmiştim" diye konuştu tereddütle.