5. BÖLÜM

111 20 11
                                    

Medya; pazar kahvaltısı

Karşımda kim olduğunu bilmediğim bir yabancı bana gülümsüyordu. Harbi kimdi bu yabancı? Nasıl bu eve girebilir?

Kafamı kaldırıp ona anlamışız bakışlarla bakmaya devam ediyordum. Bana gülerek bakıyordu.

"S...sen de kimsin? N...nasıl girdin?" dedim bir anda. Bu süreçte onu incelemeye başladım. Boyu neredeyse 1.80 civarındaydı. Kumralın en açık tonu olan saçları ve yeni çıkmaya başladığını düşündüğüm sakalları vardı. Tabi bunun konuyla bir ilgisi yoktu. Evimde hiç tanımadığım bir yabancı vardı.

Elleri cebinde bana doğru yaklaştı. Boyun çok kısa değildi ama yine de boylarımızı eşitlemek için ellerini sırtında birleştirip gözlerime baktı. Benim gözlerime... Ben insanların gözlerinin içine bakmaktan korkarken o neredeyse gözlerimi sahiplenecek şekilde bakıyordu. Benim çoktan gözlerimi ondan çekmem gerekirken yapamıyordum. İlk defa birinin gözlerine korkusuzca bakabiliyordum.

"Seni korkutmak istememiştim." Diyerek gülümsedi. Gülümserken gamzesi adeta bana bakıp sırıtıyordu.

"Kimsin sen?" diyerek sorumu tekrarladım. Yere bakıp sırıttı. Hayır komik olan bir şey mi vardı. Hem benim şuan çoktan bağırmam gerekirdi. Ama sanki ağzıma bağırmak için bir kilit vurulmuştu. Sadece sorular sorabiliyordum.

"İç sesin" dedi. Kafamı bir o yana bir bu yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. İç sesinmiş. Bir de dalga geçiyor benimle.

"Dalga geçmeyi kes ve polis çağırmadan derhal çık evimden!" diye bağırdım. Beni dikkat almayıp tekrar gülmeye başladı.

"Seninle dalga geçmiyorum Gündem. Ve sanırım evinden çıkacağımı da zannetmiyorum." Dedi pişkin pişkin. Adımı da nereden biliyordu? Acaba Ezgi'nin bir tanıdığı olabilir miydi? Olsa da çok uyuz bir tanıdığı olurdu.

"Adımı nereden biliyorsun?" dedim. Bana gözlerini kısarak baktı. Neden hala gözlerine kenetlenmiş bakıyordum ki. Gözlerim hemen alnına kaydı. Evet işte gerçek Gündem buydu.

"Gerçekten şuan merak ettiğin konu bu mu? Ben seni daha zeki biri zannederdim."

"Kes sesini derhal defol buradan. Bak biri gelip yanlış anlayacak." Dedim. Hala onun umrunda değildi. Geri geri gidip koltuğa oturdu.

"Merak etme göremezler beni" dedi. Neden onlara bir şey mi yapmıştı? Ya bu ruh hastasıydı ya da ben hastaydım.

"Bak şakanın hiç sırası değil. Polisi çağırmadan hemen defol buradan." Dedim. Etrafına göz gezdiriyordu. Yine beni takmıyordu.

"Şaka yapmıyorum. Zaten çağıracak olsan çoktan çağırmışdın" dedi. Al işte delirmem için bir sebep daha.

"Neden geldin? Beni nereden tanıyorsun? Ve kimsin sen?" dedim bir solukta.

"Dedim ya iç sesin" dedi tekrardan. Ya kardeş ben gerçekten delirdim.

"Düzgünce sorumu cevaplayacak mısın?" dedim sağ kaşımı kaldırarak.

"Bak biliyorum. Buna inanman zor ama ben senin gerçekten iç sesinim. Her insanın bir iç sesi vardır zaten. Senin tek farkın beni göre..." sözünü tamamlamadan "defol" diye bağırdım kapıyı işaret ederek. Oflayarak kafasını salladı ve gitti. Ama kapıdan değil bir anda yok oldu. Ben hala şoktaydım. Çoktan gözlerim kapalı yerle buluşmuştum.

###############

Göz kapaklarım ağırlaşmıştı. Ama yine de kendimi zorlayarak açabilmiştim. Burası benim odama veya herhangi bildiğim bir odaya benzemiyordu. Gözlerimi biraz daha kırpıştırarak gözlerimi açtım. Burası hastane odasıydı. Koltukta Erdem oturuyordu. Bana ne olmuştu? En son ne olduğunu düşünmeye başladım. Evet. En son kafamı bir yere çarpmıştım. Peki tek hatırladığım bu muydu? Hafızamın biraz daha içine girip düşünmeye başladım. Bir rüya görmüştüm. Evet, evet. Çok garip bir rüyaydı. Evimde biri vardı...

ŞİZOFREN -askıda-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin