Medya; Gece yolculari-Neden
Bu fani hayatta yalnızlıktan korkar oldum. Yanımda biri olmadan adeta hayattan soyutlanıyorum. Hayatımdan sırasıyla herkes eksilmekte ve ben yalnızlığa doğru yol almaktayım. Mavi de huzuru bulurken siyahın içinde kayboluyorum.
Öyle ya herkes hayatında bir aksiyon ister. İşte o filmlerde olan siyah yaşamında tatmak ister. Ben yalnızken tadıyorum işte o siyahı. Mavi ile hayatıma devam etmek istiyorum. Ama olmuyor işte. Sanki şu s*ktiğim hayatıma siyahın içinde kaybolmaya hapsolmuşum...
Mavi ise sadece uzaktan göz kırpıyor.
Yine o tanımadığım adamı görüyordum. Gerçekçi bir rüyanın içindeydim. Hatta rüya demek bile kafa karıştırıcıydı. Uyanmak istiyordum, tekrar aynı adamı görmek istemiyordum. Evet, bu bir rüya ve ben bu rüyadan uyanacağım.
Bir ümit gözlerimi kapatıp ona kadar saymaya başladım.
"bir, iki, üç... dokuz ve on" gözlerimi onun orada olmamasını umarak açtım. Gitmemişti işte, hala orada duvara yaslanmış bir şekilde beni izliyordu. Artık bir şeyi çıkarabilmiştim. Bu bir rüya değildi...
"Yine mi sen yeter artık ne istiyorsun benden?" dedim tiz bir şekilde. Kendimi sessiz olmaya davet ederek. Ezgi hala kitap okuyor olabilirdi. Yerinden doğrularak yanıma doğru gelmeye başladı. Elimi gelme anlamında kaldırdım. Durup gülerek yere baktı.
"Bak tamam, seni anlıyorum buna inanmak istemiyorsun ama ben senin iç sesinim, seninle yaşamaya mecburum." Dedi. Bu doğru olabilir miydi? Ama bir yandan da düşününce bu olanlar çok...çok değişik. Onun kimseye görünmeden evime girmesi ve bir anda ortadan kaybolmasını sayarsak oldukça garipti. Peki bu onun söylediklerini doğrular mıydı?
"Hayır bu gerçek değil. Şimdi ben gözlerimi kapatıp açacağım sende gideceksin." Deyip gözlerimi kapattım. Bir süre bekledikten sonra gözlerimi araladım. Onu göremeyince bir oh çektim. Bana ne oluyordu böyle. Bu olanlarda neydi. Neden her şey üst üste gelmek zorunda ki?
Bir oh çekip yatağıma oturdum. Bunlar imkansız bir şeydi. Çok çok farklıydı. Gözlerimi masanın üzerindeki bilgisayar ekranı dikkatimi çekti. Üzerinde bir yazı belirdi. "Elbet bir gün bana inanacaksın. Sen bana mecbursun!"
Gözlerimi kırpıştırarak tekrar baktım. Yazılar gitmişti. Artık fazlasıyla korkmaya başlamıştım. Söyledikleri gerçek olabilir miydi? Ben şizofren miydim?
#################
Gözlerimi uykunun kollarından çekip doğruldum. Bu birkaç günün yükü sanki ağırlaşıp sırtıma binmiş gibiydi. Korkuyor muydum? Evet. Annem bir yandan, gördüğüm adam diğer yandan. Hepsi neden benim başıma geliyordu.
Yataktan kalkıp banyoya gittim. Aynaya bakmaya korkuyordum. Ama cesaretimi toplayıp bakabilmiştim. Göz altlarım şişmişti. Saçlarım birbirine dolaşmış ve sanırım biraz kilo vermiştim. Oldukça kötü görünüyordum. Fakat bunlar şuan hiç umurumda değildi.
Yüzümü yıkayıp tekrar odama gittim ve kapıyı kilitledim. Kimsenin beni bu halde görmesini istemiyordum. Kimileri buna depresyon diyebilirdi. Haklılardı da tam anlamıyla depresyondaydım.
Kafamı duvara yaslamış bir şekilde düşünürken ağlayarak yere kaydım. Cenin pozisyonu alıp kafamı bacaklarıma gömdüm ve hıçkırarak ağlamaya başladım.
Hayatımda hep soracağım soruydu "Neden?" hatta tek soracağımda diyebilirdim. Yaşamımı sadece bu soruya adamıştım. Ama bu sorunun cevabı gelmiyordu işte. Çünkü cevabı verecek kişi yoktu. Belki de vardı fakat ben onu bulamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİZOFREN -askıda-
Chick-Lit"Bazen keşke gerçek olsa diye geçiriyorum içimden. Ne kadar da hayatın keşkelere yeri olmadığını bilsem de..." "Mavinin içinde huzuru bulurken siyahın içinde kayboluyorum."