"Bazen keşke gerçek olsa diye geçiriyorum içimden. Ne kadar da hayatın keşkelere yeri olmadığını bilsem de..."
"Mavinin içinde huzuru bulurken siyahın içinde kayboluyorum."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Şarkı bittikten sonra yenisine ihtiyaç duymadığım için kapattım. Yol boyunca sadece sessiz bir şekilde ilerledim. Yapacak bir şeyim yoktu.
Evin önüne gelince arabadan inip ilk olarak pastaneye girdim. Ezgi'ye bir baksam hiç fena olmazdı. Kapıyı açınca Ezgi'yi görememiştim. Etrafa biraz daha bakındığımda etrafta kimse yoktu. Aslında müşteriler de yoktu.
Burayı ilk defa bu kadar boş görüyordum. Ayrıca Ezgi burayı boş bırakmazdı. Neyse deyip kasanın arkasına geçtim. Ben tezgahın üzerindekileri temizlerken bir anda karşıma İç ses çıktı. Şaşırdım mı? Hayır.
Kumral saçlarının olmayan rüzgardan dolayı uçuştuğunu varsayarak yanıma geldi. Yüz hatlarını da ki farklılığı bariz belli eden çene kemikleri onu daha farklı gösteriyordu. Kabul, her kesin böyle çene kemikleri olabilirdi ama onda daha farklı duruyordu. Belki de sadece ben öyle düşünüyordum.
"Diğerleri yok mu?" bunu demesiyle hafif kıkırdayarak elimdeki bezle çıkmakta inat eden kirleri temizlemeye devam ettim.
"Niye beni beğenemedin mi?" dedim. Genel de insanlar la konuşurken yüzlerine bakmazdım. Arada tabi farklılıklar oluyor. Nedeni ise gözlerine baktığım zaman onların içinde kaybolmam. Hipnoz olmam. Nedenini hiçbir zaman anlamadım. Birine söyleme gereksinimin de de bulunmadım açıkçası.
Kendimi tuttum ve artık biriyle göz temasında bulunmaktan korkum. Yine hipnoz olmaktan, nefes alamamaktan korktum.
"Sen kendine hep bunu inandırıyorsun." Anlamayarak ona baktım.
"Af buyur?"
"Yani demek istediğim, çaba göstermiyorsun. Şöyle ki artık anlamışsın bakamadığını ve bunu hep böyle sürdürmüşsün. Biraz çaba göstersen sende bakabilirsin o mahrum kaldığın gözlere."
"Ne alaka şimdi, Onlara bakamadığım için mahrum mu kalıyorum?"
"Evet senin rahatlamanı sağlayacak o gözler. Aslında senin hipnoz olman fazla rahatladığın için. Sen o gözler de rahatlıyorsun. Ama bunu kontrol altına alamıyorsun. Bunun içinde çalışman gerek. Ne zaman rahat oldun. Küçük bir olayda bile diken üzerindeydin."
Biraz durup önümde duran boş duvara bakmayı sürdürdüm.
"Baksana düz bir duvara bakıp durumu kavramaya çalışıyorsun. Bu seni rahatlatmaz Gündem." Deyip yanıma geldi ve diz çöktü.
"Peki ne yapacağım ben nasıl 'mahrum olduğum gözlere' bakmayı öğreneceğim. Nasıl dengeyi kuracağım. Bir kere bakınca bile konuşamıyorum adeta ağzıma zincir vuruluyor." Dedim sıktığım ellerime bakarak.
"Öğreneceksin, öğreteceğim." Deyip bir anda yok oldu. Gözümden düşen bir damla yaşı elimin tersiyle silerek ayağa kalktım.
Arkama döndüğümde Ezgi'nin kapıyı açarak geldiğini gördüm. Bir oh çekip yanıma doğru gelmeye başladı. Bende onun yanına doğru yürümeye başladım.