Kafamı yasladığım camdan kaldırıp önünde durduğumuz binaya doğru çevirdim. İşte başlıyorduk. Grup terapileri. Kafamı teyzeme doğru çevirdim ve benden önce o konuşmaya başladı. "Lütfen işin bitince beni haberdar et, seni merak etmeyeyim. İşim biter bitmez burada olacağım." Tamam der gibi kafamı salladım ve arka koltuktaki sırt çantama uzandım. Aldıktan sonra arabadan inip binaya doğru ilerledim. Mide bulantılarımın gittikçe arttığını hissedebiliyordum. İçerdeki samimi olduğunu hayal ettiğim ortamda kusmamayı dileyerek kapıyı açıp içeri girdim. İçeride benden yaşça büyük birkaç adam duruyordu. Etrafıma birazcık bakındıktan sonra panolara doğru ilerledim, orada asılı olan listelerden beni hangi gruba aldıklarını öğrenecektim. Yaklaşık 5 dakika boyunca ismimi aradım. Ne kadar çok grup olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Psikolojik sorunlar için farklı, sinir hastalıkları, sendromlar, vücut özürleri ve aklınıza gelebilecek her türlü problem için farklı gruplar var. En sonunda adımı buldum, tahmin ettiğim gibi psikolojik ve mental sorunlar falan filan grubundaydım. Grubun kaçıncı katta ve kaçta toplandığını da okuduktan sonra saatime baktım. Orada saat 4.50de başlayacağı yazıyordu ve saat 5 olmuştu bile. Harika. İlk seansıma geç kalmıştım. Suratımı ekşiterek merdivenlere yöneldim ve 2şer 2şer merdivenleri çıkmaya başladım. Burada asansörün olmamasına şaşırmıştım, bizim boktan yetiştirme yurdunda bile vardı. Neyse ki 2. Kattaydı ve çok merdiven çıkmam gerekmiyor diye düşündüm. 2. Kata geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Karşımda duran kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı tıklatarak içeri girdim, herkes bana doğru kafasını çevirdi. Benimle birlikte toplam 4 kişiydik. "Hoşgeldin, Jocelyn. Neden oturmuyorsun?" Kapıyı kapatıp boş duran sandalyeye doğru ilerledim. Oturduktan sonra diğer 3 kişiyi inceledim. 1 erkek ve 3 kızdan oluşuyorduk. Muhtemelen en büyüğümüz 17-18 yaşındaydı. İlk düşündüğüm şey buradakilerle anlaşıp anlaşamayacağımdı. Birilerine gerçekten çok ihtiyaç duyuyordum. Hayır, yanlış anlamayın, yalnızlık kesinlikle sorun ettiğim bir şey değil. Hatta ben yalnız kalmaya doyamam. Ama yine de, ister istemez birilerine ihtiyaç duyuyorsunuz işte. Düşüncelerim, kapının açılmasıyla yarıda kesildi. Kafamı kapıya doğru çevirdim ve içeri doğru giren çocuğu izledim. Yüz hatları kesinlikle muhteşemdi. Ben burdayım diye bağıran elmacık kemikleri küçük ama rastgele dizilmiş olduğuna inanmayacağınız bir mükemmelliyette dizilmiş olan çillerle süslenmişti. Dalgalı, gür, siyah saçları, her adım atışında inip kalkıyor, küçük alnını gölgeliyordu. Giydiği koyu mavi tişörtü, gözlerinin maviliğini daha da ön plana çıkartmıştı. Gözleri soluk maviydi. Bu, kesinlikle bir yaratılış harikası olmalı diye düşündüm. Kafasını bana doğru çevirdiğinde kafamı eğdim ve incelikten kopacak olan bacaklarımı incelemeye başladım. "Evet, Avon da geldiğine göre artık başlayabiliriz."
Yaklaşık 1 saat boyunca, sadece birbirimizle kaynaştık. Sorunlarımız hakkında konuşmadık. Anlaşılan burada bir tek ben yeniydim, diğer herkes birbiriyle, sanırım uzun bir süredir, arkadaştı çünkü. Hatta psikoloğumuzla bile arkadaş olmuşlardı. Çok yabancı kalmama rağmen beni de her konuştukları konuda aralarına aldılar. Elimden geldiğince konuşmaya çalıştım, ama ne kadar kendimi yansıtabildiğim hakkında bir fikrim yoktu. Grup terapileri bu yüzden eğlencelidir işte. Dışarıdaki herkes sizin deli veya manyak olduğunuzu size enpoze ederken, burada kendiniz olursunuz ve 1-2 saatliğine de olsa, deşarj olmakla birlikte kendinizi normal hissedersiniz. Ancak Avon, hiç konuşmuyordu. 1 saat boyunca hiçbir şey söylemeden oturmuştu. Bazen, konuşulan şeyler ilgisini çektiğinde, sadece sırıtmakla yetinmişti.
1 saatin sonunda küçük bir mola verme kararı aldık ve herkes, 15 dakikalığına dağıldı. Kendimi çok iyi hissediyordum. Suratımda kocaman bir sırıtışla kapının hemen önünde duran standa yöneldim. Bir sürü kurabiye vardı ve kurabiye, benim hayır diyemediğim bir şeydi. Yanında duran kahve makineleri de dikkatimi çekmişti. Bir tabağa birkaç tane kurabiye aldıktan sonra kahve makinesini çalıştırmak için uğraşmaya başladım. Ama daha önce böyle bir şeyi hiç kullanmadığım için nasıl çalıştığı konusunda hiçbir fikrim yoktu. Baya bir uğraştıktan sonra, yapamadığımı anlayıp pes etmiştim. Tabağı alıp arkamı dönmemle, birine çarpıp tabağı düşürmem bir olmuştu. Refleks olarak kafamı kaldırdım ve o derin, mavi gözlerin içinde kayboldum. "Yardıma ihtiyacın var mı?" Tanrım, sesi çok güzeldi. Ayrıca suratında oluşan o sevimli, masum sırıtış.. Gerçekten çok tatlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Yeniden Başlar.
RandomO bok çukurunda ölüyorum, ama annem bana kızmıyor! Doğru ya, ben annemi çoktan kaybettim. Annemle birlikte kendimi de kaybettim. Tekrardan başlayabilmem için bir umuda ihtiyacım vardı ve ihtiyacım olan şey, tam karşımda duruyordu, bütün saflığıyla.