Gözlerimi açtığımda başımda duran teyzemi gördüm. Gülümseyerek bana; "Acıktın mı?" Diye sordu. Açıkçası, çok uzun zamandır açlık hissi duymuyordum. Günlerce yemek yemediğim oluyordu ama yine de yeme ihtiyacı hissetmiyordum. Hayır manasında kafamı salladım. "Hayır cevabını kabul etmiyorum, daha henüz öğlen oldu ve seninle uzun bir gün geçireceğiz. O yüzden hemen üstünü değiştirip aşağı geliyorsun küçük hanım." Saçımı okşayıp yanımdan uzaklaştı. Kafamı pencereye doğru çevirdiğimde güneşin tepede olduğunu gördüm. 2-3 saat uyumuş olmalıydım ve ilk defa, deliksiz uyumuştum. Yavaşça yataktan kalktım. Gözlerimi ovaladım ve gardırobuma yöneldim. Çok fazla kıyafet vardı ve çok güzel dizilmişti hepsi. Birkaç dakika hiçbişey yapmadan gardırobun önünde dikildim. İlk defa ne giyeceğimi seçememiştim. Daha sonra gözüme mor bir tişörtü kestirdim ve çekip çıkardım. En sevdiğim renk mordu benim. Özellikle siyahla arasındaki o uyuma bayılıyordum. Altımdaki siyah taytı çıkartmadım, üstümdeki rengi solmuş siyah tişörtü çıkarttım ve onun yerine mor, göbeği açık, kısa kollu ve bol olan o tişörtü geçirdim. Aynaya yöneldim ve o içler acısı halimi bir kere daha gördüm. Normalde anoreksiya hastasıysanız, kendinizi olmadığınız biri gibi görürsünüz. Çok zayıf olsanız bile kendinizi çok kilolu hissedersiniz, psikolojik olarak. Ben gerçekten zayıf olduğumun farkındaydım, ama yemek yiyemiyordum çünkü içtiğim ilaçlar midemi çok bulandırıyordu ve yediklerimin hepsini çıkartmak zorunda kalıyordum. Düşünceleri kafamdan atmaya çalışır gibi kafamı sağa sola salladım ve tuvalete doğru ilerledim. Benim odamın sağ tarafında teyzemin odası, sol tarafında ise teyzemin çalışma odası vardı. Hemen çaprazdaysa tuvalet vardı. Tuvalete gidip yüzümü yıkadıktan sonra merdivenlere yöneldim ve yavaş yavaş aşağı kata indim. Teyzemi mutfakta yemek yaparken izlemeye başladım. Benim için çabalıyordu. Gerçekten uğraşıyordu, hemde yapması gereken başka işler varken. Kafasını çevirip bana baktı ve tezgahta duran ilaçlarımı işaret etti. "İçmesem olmaz mı? Kendimi iyi hissediyorum, uyuşmak istemiyorum." Dedim, suratıma en masum ifademi yerleştirerek. Gülümseyerek kafasını tamam anlamında salladı ve raflardan birinden tabakları alırken konuşmaya başladı. "Bugün için çok güzel planlarım var. İlk önce seninle kuaföre gideceğiz. Saçların çok güzel olmasına rağmen çok yıpranmış ve birazcık bakıma hayır demezler gibime geliyor. Orada işimiz bittikten sonra seni diyetisyeninle tanıştıracağım, telefonda birkaç kere görüştüm ben ve sana yardım etmekten çok mutluluk duyacağını söyledi. Oradan çıkınca vaktimiz kalırsa seninle alışveriş yapabiliriz ama benim 5 gibi başka bir yerde olmam gerekiyor. " Saçlarımdan kurtulma fikri hoşuma gitmişti çünkü artık çok uzamışlardı ve çok cansızlardı. "Sen gittikten sonra napacağım peki ben? Yani dolaşmaya devam edebilme gibi bi olasılığım var mı?" Biyerleri keşfetmeye bayılırdım. Özellikle geldiğimiz bu mahalle beni büyülemişti. Gerçekten çok temizdi ve yemyeşildi. Buralarda dolaşmak için can atıyordum. Muhtemelen cadde boyu yürürdüm ve bulduğum en güzel parkta oturup kitap okurdum. "Seni de grup terapine bırakmayı düşünmüştüm. İlk günler oldukça önemlidir. Ayrıca çantana da bir hediye bıraktım, bence bir göz atmalısın." Masaya oturmadan önce kapının arkasındaki askılıkta asılı duran çantama yöneldim. Hızlı adımlarla ilerledikten sonra çantama ulaştım ve hemen içini açtım. Bir telefon! Tabii ya. İletişim önemli. Keşke telefonuma kaydedebileceğim teyzem dışında herhangi bir arkadaşım veya bir aile ferdim daha olsaydı. Telefonu açtım ve çantama geri koydum. Hızlı adımlarla mutfağa ilerledim ve içeri doğru girerken; "Hediyeni çok beğendim, teşekkür ederim. Merak etme, seni haberdar edeceğim." Deyip masaya oturdum. Önümde bir tabak dolusu soslu makarna ve köfte duruyordu. İlk önce biraz midemin bulandığını hissettim ama daha sonra yemeye başladım. Tuhaf bi şekilde köfteler çokta hoşuma gitmişti. Kusmamayı umut ederek bütün tabağı bitirmeye çalıştım. İlk günden başlayan bu azimime en az benim kadar teyzemde hayran kalmış olmalı, her kafamı kaldırdığımda beni izlediğini farkediyordum. Yemeğimiz bittikten sonra beraber bulaşıkları yıkadık. Çok konuşmayı sevmediğimi bildiği için bana oldukça az soru soruyordu ama ben elimden geldiğince fazla cümle kurmaya çalışıyordum. İşimiz bittikten sonra ikimizde kapıya yöneldik, teyzem kapının arkasında duran komidinden kendi çantasını ve benim çantamı aldı. Teyzem kapıyı kilitlerken bende çantamı sırtıma geçirdim. İlk olarak kuaföre gittik. Kuaförde saçımı yapıcak olan adam bana övgüler yağdırıyordu. Saçlarıma çok güzel baktığımı falan söylüyordu ki alakası yoktu, yarısının kırık olduğundan emindim. Saçımı yıkadıktan sonra ne istediğimi sordu. Kafamı yanımda bakım yaptıran teyzeme çevirdim. "Ne istiyosan onu yaptırabilirsin canım." Dedi. Gerçekten çok yardımcı olmuştu. Saçım çok açık kahve olduğu için saçımı boyatmak gibi bir fikrim yoktu. Popomun biraz altında olan saçlarımı inceleyerek "belime kadar keserseniz çok sevinirim" dedim. Adam gülümseyerek kafasını salladı ve saçımı taradıktan sonra kesmeye başladı. Bu sırada da devamlı teyzeme sorular soruyordu. Teyzem buranın devamlı müşterisiymiş ve beni ilk defa görmüş olduğundan hakkımda sorular soruyordu. Teyzemse üstü kapalı cevaplar veriyordu. İnsanlarla nasıl anlaşacağını kesinlikle çok iyi biliyordu, ayrıca çok güzel ve bakımlıydı. Neden bu zamana kadar evlenmediğini düşündüm. İşini çok önemsediği için olabilirdi. Saçımı kesen adamla yaptığı uzun muhabbet sonrasında teyzem bana dönüp "terapine gidecek misin?" Diye sordu. Açıkçası bir grup terapisi için can atıyordum. Grup terapileri çok yararlı ve eğlenceli olurdu. Oradaki herkes kendi içinde farklı savaş verdiği için kimse birbirine acır halde bakmazdı, ama normalde diğer insanlar için sizin acılarınız ego tatmin etme aracıdır. Kendileri daha iyi hayatlar yaşadıklarını düşünerek egolarını tatmin ederler. Kimse doğru düzgün dinlemez, ama bolca yorum yapar ve en sonunda da"yazık ya","çok üzüldüm" gibi saçma cümleler kurarlar. Kimsenin size acımasına veya üzülmesine ihtiyacınız yoktur aslında. Tek ihtiyacınız olan yanınızda olduğundan emin olduğunuz birileridir. Kafamı oynatmadan "evet gitmek istiyorum" diye cevap verdim. Mutlu olduğunu aynadan suratına bakarken görebilmiştim. Saçımla işleri bittikten sonra oturdugum sandalyeden kalktım ve saçlarıma baktım. Belime kadar geliyorlardı ve canlı gözüküyorlardı. Kırıkları gitmişti ve hafif dalgalanmıştı bile. Teyzemin de işi bittikten sonra parayı ödedi ve teşekkür edip oradan çıktık. Arabaya ilk bindiğimizde saçlarıma iltifat yağdırdı ve bu beni mutlu etmişti. Ona çok teşekkür ettikten sonra neden evli olmadığını sordum. "Çok güzelsin ve kendine gerçekten iyi bakıyorsun, neden evli değilsin?" Bu sorum onu üzmüş gibiydi. Suratındaki gülümseme bir anda kaybolmuştu. "Buraya gelmeden önce bir ilişkim olmuştu. Evlenmeden 1 gün önce onu başka biriyle yakaladım. Yakaladığım kişiyse benim iş arkadaşımdı. Benim için tam bir travmaydı." Evden çıkmadan önce bulanmaya başlanan midemin bulantısı daha da artmıştı. İnsanların yaralarını deşmeyi hiç sevmiyordum. Suratımı ekşittim, üzülmüştüm. "Benim için bir deneyim oldu, işime odaklanmam içinde bir fırsat. Bazen her şeyin olumlu tarafından bakmalısın çünkü hayat gerçekten çok acımasız, bunu sen de biliyorsun." Başımı sallayıp onay verdim. Caddeleri hızla geçtik. Araba durduktan sonra kafamı çevirip geldiğimiz yeri inceledim. Hastane gibi bir yer bekliyordum ama değildi. Küçük bir klinik gibi biyerdi. Teyzem arabayı park ettikten sonra birlikte arabadan indik ve kapıya doğru ilerledik. Neden bilmiyorum ama çok endişeliydim. Kapıdan içeri girdikten sonra birazcıkta olsa rahatlamıştım çünkü içerisi boştu. Hemen diyetisyenin yanına ilerledik. Odasından içeri girdiğimizde her yerde sağlıklı beslenmeyle ilgili afişler olduğunu gördüm. Güzel vücutlu kadınlar, meyve sebze resimleri, besin piramidi saçmalığı falan. "Hoşgeldin canım" kafamı resimleri incelemeyi bırakarak diyetisyene doğru çevirdim. Elimi sıktı ve eliyle masasının önünde duran koltuklardan birini gösterdi. Geçip oturdum. Teyzemle birazcık konuştuktan sonra bana döndü ve yaşımı, ne zamandır böylesine zayıf olduğumu, ilaç kullanıp kullanmadığımı sordu. Ona 14 yaşında olduğumu, kendimi bildim bileli zayıf olduğumu ama daha çok son senelerde kilo verdiğimi ve bununda aldığım ilaçlar yüzünden olduğunu açıkladım. Gülümseyerek "hadi gel ölçümlerini yapalım" dedi ve içerdeki odayı gösterdi. Teyzem orada otururken biz içeri geçtik, bedenimi, kilomu, boyumu ölçerken bana henüz ergenliğe girip girmediğimi sordu. "Nasıl yani?" Dedim. Kaldığım yurtta benden biraz daha büyük kişiler bu ergenlik konularından bahsetmişlerdi, kızlar için erkeklere göre daha farklıymış. Dinlemiştin, ama tam olarak bunu mu kastediyordu bilemiyordum. "Regl olup olmadığını soruyorum." Gülümsedi. Kafamı hayır anlamında salladım. Aynada kendimi nasıl gördüğümü sordu. "Kendini kilolu hissediyor musun aynaya baktığında?" Hayır dedim ve devam ettim "hayır, hatta bazı günler ayna karşısına geçip kemiklerimin bu kadar belirgin olmasından dolayı ağlıyordum. Uyurken batıyorlar. İnsanlar bunun havalı olduğunu düşünüyor ama bence çok acı verici." Bana bakıp kolumu sıvazladı ve halledeceğini söyledi. Bunun gibi sorular sormaya devam ediyordu ben de sabırla cevaplıyordum. İşlemler bittikten sonra teyzemin yanına döndük. Yerine oturduktan sonra konuşmaya başladı. Beden ölçülerimin normalden çok daha küçük olduğunu, boyumun yaşıma göre iyi olduğunu ama gerçekten kilo almaya çok ihtiyacım olduğunu söyledi ve devam etti "boyu 1.65 olan bu yaştaki genç kızların olması gereken ideal kilo 50-55 civarıdır, ama Jocelyn 39.3 kilo. Anoreksiya hastalığına ait psikolojik belirtileri yok gibi, ama yine de psikoloğında görmesi gerek. Ayrıca kullandığı ilaçlara da kesinlikle bakılmalı, anladığım kadarıyla yemek düzenini alt üst ediyor. Her öğünü kaçırmadan dikkatli bir şekilde yerse eğer, birkaç aya kilo alabileceğine eminim çünkü bedeni henüz tepki vermemiş." Dediklerinden tek çıkarttığım aşırı zayıf olduğum ama hasta olmadığımdı. Ayda bir kontrole gelmem gerektiğinide ekleyip teyzeme elindeki kağıdı verdi. Benim vücut ölçülerimin olduğu kağıdı. Teyzem çok teşekkür etti ve her ay aksatmadan geleceğimizi söyledikten sonra oradan da ayrıldık. Kapıdan çıkarken teyzem kolundaki saate baktı ve "saat 4.15. Seni burdan terapiye götüreceğim ve bende halletmem gereken işi halledeceğim. Yanımda içtiğin ilaçların ve hastalıklarının bir dosyası var, çıkışta da seni almaya geldiğimde psikiyatristinle bu konuyu görüşürüz olur mu?" "Tabii. Ben sana haber veririm." Birlikte arabaya bindik ve teyzem beni terapi merkezine götürmek için arabayı çalıştırdı

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Yeniden Başlar.
CasualeO bok çukurunda ölüyorum, ama annem bana kızmıyor! Doğru ya, ben annemi çoktan kaybettim. Annemle birlikte kendimi de kaybettim. Tekrardan başlayabilmem için bir umuda ihtiyacım vardı ve ihtiyacım olan şey, tam karşımda duruyordu, bütün saflığıyla.