Adam'ın bakış açısı
Sara'yı görmeyeli tam üç gün olmuştu oda yetmezmiş gibi iki gündür de hiç konuşmuyorduk.
Ve onu gerçekten çok özlemiştim sanki elim kolum bağlanmıştı , bir tarafım eksik gibiydi.
Biliyordum benden bir telefon kadar uzaktaydı ama aklımdan çıkmıyordu işte ,o bana yalan söylemişti ve yine o herifle buluşmuş onun gözlerinin içine bakıp gülmüştü . Ama bana asıl koyan ben onu merak edip onun için endişelenirken , o hiç tanımadığı herif için beni ekmesiydi.Ama hanım efendi hem suçlu hem güçlü bana trip atıp iki gündür arayıp sormuyordu. Ve yine iş başa düşmüştü ,gidip ilk ben konuşa çaktım. Bakalım hanım efendi ne anlatacak. Biliyorum şimdi diyeceksinizki "bu nerden çıktı sen az önce kız mıyormuydun ? " ama ben onsuz yapamam. Tam üç gün, üç gündür nefes alamıyorum ben ,o yanımda olmayınca sanki kendi nefesimde boğuluyormuş gibi hissediyorum.... Offf anlatamıyorum işte olmuyor onsuz bir hayatı düşünmek bile korkutuyor beni .
*****
Bugün okula gitmeyecetim ve Sara'yı görmeye gidecektim.
Bu yüzden saat dokuzda kalmıştım ve ılık bir duş aldıktan sonra hazırlanıp evden çıktım.Evden çıkıp biraz yürüdükten sonra bir taksi durdurup bindim ve yaklaşık yarım saat sonra Sara'llara gelmiştim.
Sara'ların evinin önünde ki kalabalığı görünce birden bütün vücudumu soğuk bir ürperti sardı ve taksiciye parayı verip hemen taksiden indim.
Aklımda tek birşey vardı oda Sara'nın iyi olması ama eve doğru attığım her adımda içimdeki korku git gide artıyordu ve vücudumda ki o soğuk ürperti yoğunlaşıyordu.
"Tanrım lütfen Sara iyi olsun, lütfen. Eğer ona birşey olduysa kendimi asla affetmem , affetmeyide geçtim ben onsuz yaşayamam ki. "
Siz hiç kalbi durmuş bir insanın yaşadığını gördünüz mü?
Peki yaa nefes almadan yaşaya bileni?
Ben görmedim görmekte istemiyorum çünkü o benim kalbimin atmasını , nefes almamı sağlayan tek insan ve ben ne onsuz bu kalbin atmasını nede onsuz alınacak bir nefes istemiyorum.
Hani ağaca çıkarsında birden ayağın kayıp düşersin ve düşerken tutuna bileceğin bir dal parçası ararsınız ve o dalı bulduğunuzda sımsıkı tutunursunuz ama unuttuğunuz birşey vardır hep, oda o dalın kırılma ihtamali ve tam çıt diye bir ses duyunca o ihtimal gelir aklınıza , artık yapacak hiç birşey kalmadığını anladığınızda ise tek bir seçenek , umut kalır elinizde ve bu kez o dalın kırılmaması için umut edersiniz , işte şuan benim tek umudumda o dalın kırılmaması eğer o dal kırılırsa benimde yaşamak için ne bir sebebim nede bir umudum kalır...
***
Kapıdaki kalabalığı yara yara içeri girdiğimde gözlerim Sara'yı aradı. Benim birini aradığımı farketmiş olacakki yaşlı bir teyze yanıma gelip;
"Birine mi baktın yavrum? " sanki boğazıma bir yumru takılmış gibi çaresiz , ürkek ve kısık bir sesle sadece "Sara" diye bildim ama alacağım cevaptan ölesiye korkuyordum.
"Ah ah sorma yavrum ,sorma "
"Sa....Sara'ya birşey mi oldu? "Zorla bir araya getirdiğim bu bir kaç kelimeyle sanki kalbime sert bir yumruk indi.
"Bilmiyorum yavrum en son hastaneye götürülürken gördüm ama iyi göründüğünü söyleyemem gerçi nasıl iyi olsun ki iki gündür bir ölüyle birlikte aynı yatağı paylaşmış kızcağız."
Ben gerçekten doğru mu duymuştum yoksa bu kadın ölümü demişti?
"Ki...kim öldü ? ""Sara'nın anneannesi yavrum, kızcağız da iki gün boyunca ....." kadın daha lafını tamamlamadan evden hızla çıktım ve önüme gelen ilk taksiye binerek hastanenin yolunu tuttum.