SAVAŞTA ve AŞKTA HER ŞEY

3.1K 125 198
                                    

Bölüm şarkımız Depeche Mode - Soothe My Soul. 

I'm coming for you when the sun goes down
I'm coming for you when there's no one around I come to your house
Break down the door
Girl I'm shaking, I need more

There's only one way to soothe my soul, only one way

I'm coming for you, I need to feel your skin 

I'm coming for you to stop this crawling I'm taking my place by your side I'm not leaving until I'm satisfied

There's only one way to soothe my soul, only one way

Sözleri Zincarla'ca çevirirsek şöyle bir şey oluyor: 

Gün batıp, etrafta kimse kalmadığında senin için geliyorum. Gerekirse kapıyı kırıp evine gelirim, sana ihtiyacım var, içimi titretiyorsun. Ruhumu hafifletmek için tek bir yol var, tek bir yol.

Tenini hissetmeye ihtiyacım var, senin için geliyorum. Bu ızdırabı durdurmak için sana geliyorum, yanında yerimi alıyorum, tatmin olana kadar da gitmiyorum. Ruhumu hafifletmek için tek bir yol var, tek bir yol. 

***

Hermione sabah erkenden içinde bir sıkıntıyla uyandı. Önceki akşam Harry'yle konuşmak iyi gelmişti, Harry'yi yastıkla dövmenin de ilkel bir tatmin verdiğini inkar edemezdi. Ama gözünü açtığı anda gerçekler baskın çıkmıştı. Saat daha erkendi, Severus'un gelmesine bir saatten fazla zaman vardı. Tekrar uyuyamayacak kadar gergin olduğu için kalkıp biraz vakit öldürmeye karar verdi, kahvaltı yapıp biraz müzik dinlerdi belki. Okulda en çok özlediği şey buydu, sadece mp3 çalar türü dijital aletler değil eski tip kasetle çalışan walkman'ler bile Hogwarts'ta işe yaramıyordu. Bilgisayarını açıp Depeche Mode'un(1) bir konser çekimini buldu internetten. Şarkılara eşlik ederken bir şeyler hazırlamak için mutfağa geçti. 

Hermione bir saatten önce Severus'u beklemiyordu ama adam kapısına dayanmıştı bile. Erken gelmesinin sebebi çalışma aşkı falan değildi, merak baskın çıktığı için erken gelmişti. Hermione'yi hazırlıksız yakalamak istiyordu. Ancak içerden gelen müzik sesine bakılırsa genç kadının yine boş anını yakalayamamıştı. Omuz silkip kapıyı çaldı. 

Hermione kapıyı açıp muggle giyimiyle Severus'u karşısında gördüğünde şaşkın görünmüyordu. Cübbesi ve pelerini olmadan 'Hogwarts'ın besili yarasası'nın pek de besili olmadığı açıktı. Tanımayan biri için herhangi bir ince-uzun, esmer adamdı. Öğrencileri görse o kadar korktukları profesörün bu olduğuna inanmazdı herhalde. "Günaydın Severus, erkencisin" dedi sadece. "Ne kadar erken başlarsak, o kadar çabuk biter diye düşündüm" derken aslında Hermione'yi gördüğüne hayli memnundu. İçeri girdiğinde salona bir göz gezdirip "Gördüğüm en su katılmadık muggle evi, büyücü olduğunu belli edecek en ufak bir iz yok" dedi huysuz huysuz.

"Evet, ben de seni özledim dünden beri. Bugün yine gün ışığı gibi neşe saçıyorsun. Türklerin bir atasözü vardır, 'dinime küfreden bari müslüman olsa'. Senin evini gördüğümü unutuyorsun. Benimkinden daha muggle bir ev varsa o da seninkidir." dedi Hermione gülerek. "Kahvaltı hazırlıyordum, sen de ister misin?" diye sordu.  

"Hayır, teşekkürler."

"Çay?"

"Hayır"

"Kahve?"

"Hayır"

"Adaçayı?"

"Hayır. Hiç bir şey istemiyorum."

"Portakal suyu o zaman. Bu seçenekte çok ısrarcıyım"

Severus kaşlarını kaldırdı "Neden?"

PASSION PLAY - SNAMIONE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin