Birlikte meydana gittiklerinde Ares oğullarından biri ortadaki boş alana geçti ve elini kaldırdı.
"Chanyeol! Gel kardeşim!"Baekhyun o gidecekken kolunu tuttuğunda Chanyeol gülümsedi.
"Endişelenme, buradaki çoğu kişi iyidir. Karşıda Jongin ve Kyungsoo duruyor. Onların yanına gidebilirsin.""Rahat olamam... Hiçbirini tanımıyorum-"
"Ama benim gitmem gerekiyor. Birileriyle konuşmaya çalış."
Kolunu Baekhyun'dan kurtardığında hızlıca abisinin önüne geçti. Baekhyun Kyungsoo'nun yanına gidene kadar düelloyu başlatmamıştı. İçi rahat ettiğinde düdüğü çalması için öğretmenlerine baktı ve düdük çalar çalmaz abisinin üzerine yürüdü.
Her ne kadar iyi dövüşse de kardeşlerine her zaman yeniliyordu. Tam çenesine yediği yumrukla yere düştü. Ağzına yerdeki kumlar dolarken tekrar ayağa kalktı.
Birkaç kez abisini düşürmeyi başarmışsa da yine de yenilmişti. Kyungsoo ve Sehun onu meydandan kaldırarak kenara taşıdı."Ağzın burnun dağılıyor, sonra ben topluyorum." Kyungsoo söylene söylene elini Chanyeol'un çenesine yerleştirdi. Chanyeol da bu sırada Baekhyun'u arıyordu. Jongin'le konuştuğunu görünce gülümsedi.
"Baekhyun sizinle konuşmaya başladı mı?"
"Yavaş yavaş. Seni rahatsız etmiyor mu? Sürekli senin yanında durmak istemesi?"
Chanyeol birkaç dakika düşündü. Hiç rahatsız hissetmemişti, aksine bu durumun hoşuna gittiğini hissediyordu.
"Yıllar sonra ilk konuştuğu kişi bendim. Benim yanımda daha rahat olması normal."
"Neyse, zaten zararsız bir çocuğa benziyor. Ama yine de, Jongin'den biraz uzak durmasını istiyorum."
Chanyeol kahkaha attığında Kyungsoo ve Sehun da güldü.
"Jongin'i çalabilir.""Jongin kendini çaldırır bence. Şu tipe bak, ağzının suyu akıyor resmen. Bilirim ben ona yapacağımı."
Chanyeol başını tekrar Baekhyun ve Jongin'in olduğu tarafa çevirdi. Gerçekten fazla yakın durup konuşuyorlardı. Chanyeol istemsizce oraya doğru bağırdı.
"Baekhyun! Buraya gelin!"İkisi yanlarına geldiklerinde Jongin Kyungsoo'yu öpmek için eğildi.
"Git."Kyungsoo sinirle dudaklarını büzdü ve onun yanından kalkarak Sehun'un yanına oturdu. Baekhyun tekrar sessizliğe dönmüş ve Chanyeol'un yanında dikilmeye başlamıştı.
Efendi Suho onlara doğru gelirken hepsi ayağa kalktı ve hafifçe eğildi.
"Baekhyun, Kahin seni istiyor çocuğum."
"Yine mi?"
"Evet..."
Baekhyun Efendi Suho'yla birlikte gittiğinde Kyungsoo ve Jongin de tartışarak başka tarafa gitmişti. Sehun da abilerinin yanına koşunca sadece Jongdae ve Chanyeol kalmıştı.
"Gel biraz gezelim, kendine gel. İyi dayak yedin ha..."
"Kapa çeneni." Jongdae'ye tutundu ve gölete doğru yürümeye başladılar. Chanyeol'un aklına geçen gün gördüğü kuş tüyleri geldiğinde Jongdae'yi o tarafa sürükledi.
Jongdae kendi kendine yeni tatlarda şaraplar icat etmeye çalıştığından bitkiler ve canlılarla arası oldukça iyiydi. Ona tüylerin olduğu yeri işaret ederek konuştu. "Şunlara bak."
Jongdae gözlerini kısarak uzaktan tüyleri inceledi.
"Dionisos aşkına..." Hızlıca eğildi ve tüylerden birini aldı."Sence bunlar hangi kuşa ait?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son of Aphrodite || ChanBaek
FanfictionAres oğlu Chanyeol, Zeus oğlu Sehun, Poseidon oğlu Jongin, Dionisos oğlu Jongdae, Athena oğlu Kyungsoo... Tanrı çocuklarını Hades ile karşı karşıya gelmeleri için hazırlayan bir sığınak... "Toplanın Tanrı dölleri! Toplanın ve sıraya geçip eğilin! Yü...