********
Baekhyun uyandığında güneş çoktan tepeye çıkmıştı. Dışarıdan her günkü gibi gülüşme ve konuşma sesleri geliyordu. Baekhyun gülmenin ne olduğunu unutmuştu. Bıkmış bir şekilde yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladı. Dünden daha iyi görünse de hala gözlerinin altı mordu. Bir süre Kyungsoo'yu arasa da meydanda görünmüyordu. Boş boş, önünden geçenlere çarparak yürüyordu. Kayıp bir ruhtan farkı yoktu.Birden yanında uçuşmaya başlayan nimflerle dikkati dağıldı.
"Afrodit'in oğlu! Afrodit'in oğlu!""Neler oluyor?"
"Gölete gelmelisin!" Hızlıca başka yönlere dağıldıklarında Baekhyun şaşkınca etrafa bakındı.
"Neden?" Nimfler ortadan kaybolduğunda yorgun adımlarla gölete gitmeye başladı. Gölete doğru yaklaşırken tek başına çimenlerin üzerinde oturan birini gördü. Birkaç saniye yerinde kalsa da ardından olabildiğince hızlıca koşmaya başladı.
"Chanyeol!" Oturan kişi arkasını döndüğünde Baekhyun kalbinin üç günden sonra tekrar atmaya başladığını hissetmişti. Hem de hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde.
Chanyeol ayağa kalkmak için bir hamle yapsa da Baekhyun ondan önce davrandı ve üzerine atlayarak sarılmaya başladı.
"Ah, hey, sırtım..." Baekhyun gelen acılı sesle ona sıkıca sarılmayı bıraktı ve biraz geri gitti. Gözlerini yüzüne kilitledi ve her detayını incelemeye başladı.Saçları çok fazla kısalmıştı, büyük ihtimalle çoğu yandığı için kesmişlerdi. Sol gözünden kulağına kadar olan kısım bir bantla kapatılmıştı. Gözleri oldukça yorgun baksa da o parıltı hala vardı.
Güneşi kıskandıracak kadar parlak gözleri hala aynıydı. İçindeki yerinde duramayan çocuk gözlerinden okunuyordu.Uzun süredir sessizce öyle duruyorlardı. Baekhyun kalbinin sesinden etraftaki gürültüyü duyamıyordu bile. Chanyeol sonunda kendini biraz geri çekerek gülümsedi.
"Naber?"Baekhyun kendini duygularına bıraktı ve ikisi de ne olduğunu anlayamadan kısa bir sürede ona yaklaşıp aralarındaki mesafeyi kapattı. Kendi dudakları Chanyeol'un kalın dudakları arasında kaybolurken gözlerini kapattı. Hayatında hiç hissetmediği şeyler hissediyordu ve hepsi Chanyeol sayesinde oluyordu.
Elleri Chanyeol'un ensesine kaydığında Chanyeol'un gülümsediğini hissetti. Onu gülüşünden öperken dudaklarının arasına sızan sıcak, tuzlu suyla irkildi. Kendi gözyaşı olduğunu anladığında dudaklarını iyice Chanyeol'unkilere bastırdı. Şu an hissettiği şey o kadar başkaydı ki, mutluluktan ağlamasına neden olmuştu.
Dudakları ayrıldığında Chanyeol alnını onunkine yasladı. Hala alınları ve burunları birbirine değerken dudakları arasında birkaç santim vardı. Nefesleri birbirine karışırken Chanyeol elini Baekhyun'un yanağına bastırdı ve baş parmağıyla kayan göz yaşını sildi. Baekhyun derin bir şekilde iç çekti ve gülümsedi.
"İyi misin?"
"Senden iyi göründüğüm kesin. Bu halin ne?"
Baekhyun bir kez daha hafifçe şişmiş dudakları öptü ve başını Chanyeol'un boynuna gömdü.
"Elimden hiçbir şey gelmediği için özür dilerim..."
Chanyeol gülerek elini Baekhyun'un saçlarına attı.
"Tahmin etmediğin kadar çok yardımcı oldun.""Nasıl?"
"Hissettim."
"Ne?" Baekhyun anlamaz bir şekilde kafasını boynundan kaldırdı ve gözlerine baktı.
"O kadar yoğun bir şekilde üzülüyordun ki ölüp gitsem çok vicdan azabı çekerdim."
Chanyeol gülüyor olsa da Baekhyun kaşlarını çatarak ona bakıyordu. "Gerçekten, neden o kadar üzüldün Baek?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son of Aphrodite || ChanBaek
ФанфикAres oğlu Chanyeol, Zeus oğlu Sehun, Poseidon oğlu Jongin, Dionisos oğlu Jongdae, Athena oğlu Kyungsoo... Tanrı çocuklarını Hades ile karşı karşıya gelmeleri için hazırlayan bir sığınak... "Toplanın Tanrı dölleri! Toplanın ve sıraya geçip eğilin! Yü...